Şahinler savaşı başlıyor…

04:0015/03/2018, Perşembe
G: 15/03/2018, Perşembe
Süleyman Seyfi Öğün

Tv Net’deki Akıl Odası programında ABD Dış İşleri Bakanı olarak Tillerson’ın Türkiye’ye yapmış olduğu ziyâreti çok da dikkâte almadığımı belirtmiştim. Tillerson ABD Dış İşleri Bakanları arasında en talihsiz olanlardan birisi olsa gerekir. Daha ilk günlerden başlayarak demeçleri , açıklamaları sık sık boşlukta kaldı. ABD’de siyâset yapıcılar, başta Pentagon Şahinleri olmak üzere onu dışladılar. Aslında Tillerson, her ne kadar “Cumhuriyetçi” olsa da, Trump yönetimi içindeki en “Demokrat” sayılabilecek

Tv Net’deki Akıl Odası programında ABD Dış İşleri Bakanı olarak Tillerson’ın Türkiye’ye yapmış olduğu ziyâreti çok da dikkâte almadığımı belirtmiştim. Tillerson ABD Dış İşleri Bakanları arasında en talihsiz olanlardan birisi olsa gerekir. Daha ilk günlerden başlayarak demeçleri , açıklamaları sık sık boşlukta kaldı. ABD’de siyâset yapıcılar, başta Pentagon Şahinleri olmak üzere onu dışladılar. Aslında Tillerson, her ne kadar “Cumhuriyetçi” olsa da, Trump yönetimi içindeki en “Demokrat” sayılabilecek kişiydi. Uzunca bir süre, bir süt dişi gibi sallandı ve sonunda düştü gitti.



Aslında, keşke Tillerson’ı ciddiye alabilmenin şartları olgunlaşmış olsaydı. Türkiye-ABD ilişkileri açısından küçük de olsa bir umut ışığı olabilirdi. Sâbık bakanın muhtemelen Türkiye’yi dışlayan ABD siyâsetlerinin aslında; ABD için de ne kadar büyük bir saçmalık olduğunu bir dereceye kadar görür hâle gelmiş olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen Türkiye dönüşü verdiği raporda da; ABD’nin Türkiye karşıtı siyâsetlerinin sürdürülebilir olmadığını , en azından îmâ etmiş olduğunu tahmin ediyorum..

Aslında orijinal olarak bakıldığında Tillerson’ın Trump zihniyetine yakışan bir Dış İşleri Bakanı olduğunu düşünebiliriz. Aslında Tillerson Türkiye konusundaki siyâsetleri en azından tornadan geçirmek niyeti Trump ‘a da yabancı gelmiyordu. Ama Trump’ın öncelikleri o kadar farklılaştı ki, bunları düşünecek durumda olmadığını görüyoruz. Ayakta kalabilmek; iktidârını sürdürebilmek için bu adımı atmak ve Tillerson’ın biletini kesmek zorunda kaldı. Bu süreci hızlandıran ise Tillerson’ın İran konusunda Trump’a nazarla daha ılımlı olmasıydı. Hasılı Trump ile Tillerson Türkiye konusunda şu veyâ bu seviyedeki bir ılımlılığı paylaşabilirdi. Ama bunun İran konusunda da devâm edeceği beklenmemeliydi.

Pompeo ise, biliyoruz ki tam bir şâhin. Resim, Pompeo’nun yerine CIA’nın başına getirilen Haspel ile tamamlanıyor. Bu tablodan çıkarılabilecek ilk netice, bundan sonra dünyânın işinin çok daha zor olacağıdır. Bu yeni atamalarla ABD’nin bir süreden beridir yürüttüğü kaba siyâsetlerinde bir değişme olmayacağını; hattâ bu siyâsetlerin daha da sâbitleneceğini tahmin edebiliriz. Odakta daha ağırlıklı olarak İran olduğunu görüyoruz. Pompeo, Obama’nın yürüttüğü ile İran ile ılımlılaşma siyâsetlerinin en başta gelen karşıtlarından birisiydi. Pompeo’nun katıksız bir İran düşmanı ve İsrâil yanlısı olduğunu biliyoruz. Demek ki, Pompeo’nun Dış İşleri Bakanı yapılmak sûretiyle, Trump’ın Suudi Arabistan, BAE ve İsrâil’i yakınlaştıran adımıyla başlayan; hemen ardından Kudüs çıkışı ile devam eden süreç derinleştirilmiş oluyor. Unutmamak gereken bir husus var. Trump’ı içeride sıkıştıranların, farklı sâikler üzerinden olsa da Rusya ve İsrâil ile yakınlaşmaya şiddetle îtiraz eden çevreler olduğunu biliyoruz. Trump kendisini içeride kuşatanlara Pompeo üzerinden bir cevap vermiş oldu. Hâsılı Pentagon’un şahinlerinin karşısına CIA’nın şahinleriyle çıktı. Bu gelişmenin hem ABD iç siyâsetinde , hem de dünyâ siyâsetilerinin şekillenmesinde kritik bir etkisi olacağını düşünüyorum.

İlk olarak, ABD içindeki kavganın kızışacağını düşünüyorum. Pompeo ,”karşı tarafın” aksine Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale etmiş olduğu iddiasını kabûl etmiyor. bu tarz girişimlerin zaman zaman olduğunu; lâkin seçim neticelerini değiştirecek boyutta olmadığını savunuyor. Eğer, içeride bu kavga kızışmazsa , “karşı taraf” teslim bayrağını çekmiş demektir. Dışarıda ise manzara daha karışık. Bakalım…

Karşımızda Kuzey Kore’yi sıkıştıran, ağır ifâdelerle Çin’i ABD çıkarları karşısında apaçık bir tehdit olarak gören, Suriye’de Esad’ın kimyâsal silâh kullandığını ve bundan İran ve Rusya’nın mes’ul olduğunu söyleyen; Afganistan ve Venezüella için müdahaleyi çağrıştıran sert siyâsetler teklif eden bir Pompeo var.

Tillerson’ın gidişini en fazla sevinçle karşılayan tarafın İsrâil ; en fazla kara kara düşünen tarafın ise İran olduğunu kestirebiliriz. Önümüzdeki günler; çok şiddetli bir anti-İran kampanyanın başlatılacağını ve İran’a karşı en sert müdahaleleri savunanların seslerinin her zaman olduğundan daha gür çıkacağını bekleyebiliriz.

Rusya açısından da sıkıntılı durumların doğabileceğini düşünüyorum. Başından beri Trump ile birlikte siyâset yapmayı savunan Rusya, başta da Lavrov , Pompeo ile, öngördüğü mâkûliyet çizgisinde işbirliği yapabilecek mi? Doğrusu çok merak ediyorum.

Gelelim Pompeo’nun Türkiye’ye bakışına. Tuhaf bir şekilde Türkiye ve İran’ı özdeş görüyor. Türkiye’deki yönetimi ve liderini diktatörlükle, üstelik İslâmî dikatörlükle suçlayan ifâdeleri var. Trump bugüne kadar Türkiye aleyhinde en küçük bir ifâde kullanmadı. Hattâ, içi boş ve sahada karşılığı olmasa da müspet ve işbirliği içeren konuşmaları oldu. Bakalım, bundan sonra Dış İşleri Bakanı'ndan neler duyacağız.

#ABD
#Tillerson
#Pompeo