İttifâkı ise bir koalisyon olarak kuruldu. Kendilerini
helâlleşmeler, târihsel uzlaşmalar
vb. mutantan ifâdelerle taçladılar. Aslında bu koalisyonun iki taşıyıcı sütunu vardı: İlki Erdoğan’dan kurtulmak azim ve kararlılığı, diğeri ise parlamenter sisteme dönmek arzusu. Doğrusu bunlardan ikincisinin hayli çürük olduğu daha baştan belliydi. Belki kendileri bile buna inanmıyorlardı. Ama ilk sütun kuvvetliydi ve
’yi (Erdoğan’dan Kurtulma İtitfakı) şöyle böyle taşıdı. Bunun dışında bileşenlerin bileştikleri bir şey yoktu. Nihâyet ilk büyük fay hattı çalıştı. CHP’nin, memlekete Sûriyeli göçünü yaşatan eski bir Dışişleri Bakanı’nın ve lideri şikâyet ettikleri ekonomi politikanın başat uygulayıcısı olan iki partiyi, GP ve DEVA’yı alması başlı başına bir defoydu. Ama
yutturulmak istendi. Muhtemelen bu
küskün ve mütereddit
AK Partililerin oylarına bir dâvet çıkarılmış
oluyordu. Ama hakkını yemeyelim; bu üç parti bir konuda,
husûsunda anlaşıyorlardı. CHP liderinin söylemi giderek
. Buna itiraz etmesi beklenen SP sustu. Lâkin, ülkücülerin ağırlığını taşıyan İP buna dayanamadı. Masa devrildiyse de mahalle baskısıyla apar topar yeniden kuruldu. Evet neticede EKİ bileşenlerinin adayı, kilit parti olarak gördükleri HDP’nin desteğini sağladı. Ama böyle yaparak,
Cumhûr İttifâkının konsolidasyonunu sağlamaktan başka bir
şey
Seçimin kilit unsurunun HDP değil; tam tersine CHP-HDP işbirliğine tepki duyan, şehitlerini hatırlayan
sessiz yığınların milliyetçi hisleri
olduğu anlaşıldı. Bu hislerin diğer yüzü ise memleketteki
yabancıların artan, denetimsiz olduğunu düşündüğü varlığına
tepki duyuyordu.
İttifâkı’nın adayı tam da bu rüzgârı yakaladı ve şaşırtıcı bir başarı kazandı. Rezâletin son perdesi tam da bu noktada oynanmaya başladı. Kemâl Bey, Cumhûr İttifâkı’nı desteklemeye çağıran Sinan Oğan’ı ilkesizlikle, duruş bozukluğuyla suçladı. “Dinime küfreden bâri Müslümân olsa” diye bir söz vardır. İlk turda ağzına almadığı milliyetçi bir söylemi paldır küldür seferber eden, ATA İttifakı’nın oylarını çekmek için “Terörü bi-ti-ren” , “Suriyelileri gön-de-ren”, Bozkurt işâretleri yapan bir Kemâl Kılıçdaroğlu türeyiverdi. Zafer Partisi ile yaptığı protokol ile HDP ile yaptığını hâk ile yeksân eden ve onları kızdıran, bir yeri yamayayım derken başka yeri delen bir performans bu. Sanki
seyrediyoruz. Ve bu zat ilkeli olmaktan bahsediyor. Ahlâkî yozlaşmadan en emin olunabilecek çizgi, savrulanların ahlâk yapmaya başladıkları çizgidir. Bir de
var. Susmasınlar da ne yapsınlar? İttifakların küçük partileri onlar. Hiç de hak etmedikleri hâlde TBMM’ne onlarca milletvekili sokmayı başardılar. Postmodern palavralardan birisi “
” der. Bu mottoyu; “
Küçük aynı zamanda çok ısırgandır; bakmayın küçük olduğuna, büyük götürür
” olarak tevil etmenin yeridir.