İki slogan ve bir gaflet üzerine

04:0013/01/2025, Pazartesi
G: 13/01/2025, Pazartesi
Süleyman Seyfi Öğün

Herkes nefesini tutmuş, Trump’ın vazifeye başlayacağı 20 Ocak gününü bekliyormuş. Eğer hakikaten de böyle yapanlar varsa , târih bilgilerini gözden geçirseler çok iyi olur. Böyle bir tâzeleme, ola ki eksiklikleri giderme işi ,kendilerine ne kadar büyük bir gaflet içinde olduklarını kavratır. Biden ve Demokratları neocon bir azgınlığın ve saldırganlığın temsilcileri; Trump ve Cumhûriyetçileri ise muhtemel bir barışın garantisi olarak görmek gafletidir bu. En doğrusu sâhada olup bitenlere bakmaktır.

Herkes nefesini tutmuş, Trump’ın vazifeye başlayacağı 20 Ocak gününü bekliyormuş. Eğer hakikaten de böyle yapanlar varsa , târih bilgilerini gözden geçirseler çok iyi olur. Böyle bir tâzeleme, ola ki eksiklikleri giderme işi ,kendilerine ne kadar büyük bir gaflet içinde olduklarını kavratır.
Biden ve Demokratları neocon bir azgınlığın ve saldırganlığın temsilcileri; Trump ve Cumhûriyetçileri ise muhtemel bir barışın garantisi olarak görmek gafletidir bu.

En doğrusu sâhada olup bitenlere bakmaktır. Trump, “ABD’nin Sûriye’de 5000 askeri vardı , şimdi ise bu 900’e indi derken” , sâhadan gelen haberler gerçek sayının hızla arttırıldığı ve 2000’i bulduğuna dikkat çekiyordu. Doğrusu bunun en az iki katı veyâ ona yakın bir sayı olduğunu düşünüyorum. Pekiyi ne yapacağız? Trump’ın bulanık ve bâzen de hatâlı ve hâta yaptırıcı beyânatlarına mı inanacağız; değilse sâhadan gelen haberlere mi? Trump mı bize doğruyu söylüyor; acı da olsa CENTCOM’un somut eylemleri mi?

20 Ocak târihine kilitlenmek bir saflıktır. Aklı başında olanlar görmektedirler ki, gelmekte olan gelecektir. Perşembenin gelişini anlamak için onun gelişini beklemek mânâsızdır.
Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir.
Evet, 2O Ocak sihirli bir târih değildir. Lâkin onun gelişini beklemek saflığının da bir açıklaması olsa gerekir. Bunun arkasında bir dizi düz akıl yürütmeler var. Trump’ın müesses nizam Amerikası ile kavgalı , hattâ intikamcı bir husûmet içinde (antiestablishment) olduğunu düşünüyor bu çevreler. O zaman soralım: Kimdir bu müesses nizamcılar? Bunların
Demokrat kadrolar içinde çoğunluğu oluşturan NATO merkezli neoconlar
olduğu söyleniyor. Bu kadrolar, Soğuk Savaş kalıntısı keskin bir Rusya düşmanı anlayışa sâhip, NATO’yu pekiştirerek bir Amerika- Avrupa bütünleşmesi hedefleyip, Avrupa’yı(Almanya) Avrasya(Rusya) bağımlılığından ve onun tarafından yutulmak tehlikesinden kurtarmak azmindedir. Bunların bir niteliği daha vardır. Ortadoğu’da ne Körfez Araplarını ne de İsrâil’i severler. O kadar ki, bu sevgisiz soğuklukları üzerinden İran’a sâha bile açmaktan çekinmezler. Niyetleri son kertede İran’ı uluslararası sisteme dâhil etmektir. Netanyahu ve diğer azgın siyonist kadroların idâre ettiği İsrâil ‘i ise hiç sevmezler.
Bu saldırgan neoconlar karşısında,
ABD’ye ağır mâliyetler getiren bu savaşları sona erdirmek isteyen paleoconlar ve onun günümüzdeki temsilcisi olan Trump
vardır. Biden ve Demokratlar ,
“Amerika geri döndü”
(America is back) diyor; dünyâyı ateşe atıyorlardı. Şimdi Trump’tan bu ateşi söndürmesi beklenmektedir.…

20 Ocakçıların zihinlerindeki senaryo aşağı yukarı bu. İyi de, o ara Filistin-İsrâil savaşı çıktı. Göstere göstere bir soykırım yaşanıyor. İsrâil Ortadoğu’daki haritaları değiştirmekten, yâni savaşı büyütmekten bahsediyor. Lübnan ve Sûriye’de bunun emâreleri var. Trump ve işbaşına getireceği kadroların iflâh olmaz siyonistler olmasını nasıl değerlendirirsiniz? Barış beklerken daha beter gelişmelere şâhit olmayalım?.. Bu sorulara kof bir iyimserlikle cevap veriyorlar. Trump’ın demir bir yumruğu olduğunu , bunu gerekirse Netanyahu’nun da kafasına vurabileceğini iddia ediyorlar. Rusya-Ukrayna savaşının banko biteceğini, İran’ın iyice ezileceğini, bunun mukâbilinde İsrâil’in zaman içinde kabuğuna döndürüleceğini; sâhanın Türkiye ve Arap Ligi tarafından istikrâra kavuşturulacağını iddia eden pek iyimser bir değerlendirme…

Evvelâ şunu görmek lâzım:
Trump ABD
müesses
nizâmını değil, ona hâkim olan belli bir kadroyu
hedef alıyor. Bu kadroların ABD müesses nizâmını zayıflattığını iddia ediyor. (Haksız da sayılmaz). Yapmak istediği düpedüz,
antirus ve siyonist olmayan neoconları tasfiye etmek.
Büyük ve kendisi için de hayli tehlikeli olabilecek bir temizlik harekâtına girişeceği muhakkak. Ama , onların yerine getirmek istediği kadrolar ABD’yi kendi içine kapatacak ,ona dünyâdan el etek çektirecek kadrolar değil. Maalesef bâzı saf çevreler bunu bekliyor. Orta sıklet kompleksidir bu.
Ağır sıklet çekilince meydânın kendilerine kalacağını zannediyorlar. Bu asla olmayacak.
Çok katmanlı dünyâ angajmanları olan ABD istese de bunu yapamaz. Hegemonik merkez olmanın gereğidir bu. İsteseniz de oyundan çekilemezsiniz. Kaldı ki çekilmek isteyen kim?(Maşaallah daha koltuğa oturmadan Trump ne Panama, ne Meksika bıraktı; ne Grönland ne de Kanada.. Biden , seçimde “America is back” diyordu. Trump ise “ America ,great again” diyor. Birisi, eğer varsa şu iki slogan arasındaki ilkesel farkın ne olduğunu anlatmalı.. “Amerika geri döndü” demekle, “Yeniden Büyük Amerika” demek arasında bir fark görüyor musunuz? Bunun açılmakla veyâ kapanmakla ne alâkası olabilir? Düzensiz göçe karşı sert ve kapanmacı tedbirler almak, ABD’nin kendisini dünyâya kapatması olarak yorumlanıyorsa bu olsa olsa aşırı ve budalaca bir yorum olabilir. Baskın Amerikan zihniyeti Soğuk Savaş sonrası dünyâyı büyük ölçüde ütülenmiş görüyor.
Dünyâyı toptan
hâkimiyeti altına almak
ihtirâsı, ABD elitlerinin müşterek hâkim arzusu.
Bu ihtirâsı alevlendiren ana dinamik ,
ABD’nin ekonomik gücünden eksilmesi; buna mukâbil hâla pazu ve kas gücünü elinde tutması. .
Demokratlar ve Cumhûriyetçi kadrolar arasındaki fark, artık dümdüz gördükleri bir dünyâyı toptan yağmalamakta stratejik ve taktik farklılıklar. Demokratlar yegâne potun Rusya olduğunu düşündüler.
Cumhûriyetçiler Rusya’yı pot olarak görmüyor. Esas potun Çin olduğunu iddia ediyorlar. Hepsi bu..
Demokratlar Rusya’ya karşı şanslarını kullandılar ve kaybettiler. Çünkü Hindistan oyunu bozdu. Şimdi Trump, doğrudan Çin’e saldırdığı için Hindistan’ı yanında bulacak.(Son zamanlarda Hindistan ile itişen Kanada’nın Trump’ın hışmından payını alması tesâdüf mü?). İsrâil-Hindistan bağı ise ABD’nin himâyesinde gelişecek ve sâdece Ortadoğu’ya değil, Hazar’a da şekil verecek. Türkiye’den ABD-Hindistan-İsrâil ve Arap dünyâsı arasında kurulan setleri tâkip etmesi isteniyor. Bu setlerin
Kürt bağımsızlığına prim veren ve neticede antiislam bir çizgide şekillendiği
çok açık. Hâsılı işimiz zor…
#siyaset
#politika
#Süleyman Seyfi Öğün