Hâriciye ve sanat

04:0029/08/2024, Perşembe
G: 29/08/2024, Perşembe
Süleyman Seyfi Öğün

Hindistan çok tanrılı; hâliyle çok renkli ibâdetlerin, âyinlerin ve folklorun hüküm sürdüğü bir kültürün coğrafyası. Her bir derdin devâsı olan bir tanrı veyâ tanrıça mebzul miktarda mevcut. Hint müziği; onun kadar olmasa bile Hint dansları alâkamı çekmiştir. Şahsen, Hint müziği hakkında hem bâzı okumalar yaptım hem de hatırı sayılır bir arşiv sâhibi oldum. Doğrusu bu müziğin, ,Şark’ın makâm müziği temelinde en derûnî iki büyük geleneğinden birisi olduğunu hep iddia etmişimdir. Başkaları alınmasın


Hindistan
çok tanrılı; hâliyle çok renkli
ibâdetlerin, âyinlerin ve folklorun hüküm sürdüğü bir kültürün coğrafyası. Her bir derdin devâsı olan bir tanrı veyâ tanrıça mebzul miktarda mevcut. Hint müziği; onun kadar olmasa bile Hint dansları alâkamı çekmiştir. Şahsen, Hint müziği hakkında hem bâzı okumalar yaptım hem de hatırı sayılır bir arşiv sâhibi oldum. Doğrusu bu müziğin, ,Şark’ın makâm müziği temelinde
en derûnî iki büyük geleneğinden
birisi olduğunu hep iddia etmişimdir. Başkaları alınmasın ama, küresel ölçekte ikinci büyük geleneğin; her ne kadar biz kıymetini bugünlerde iyiden iyiye unutmuş olsak da Osmanlı-Türk mûsıkisi olduğunu ifâde etmeliyim. Bu itibârla Hint kültürünün bu zenginliğine hep hayran olmuş, saygı duymuşumdur. Hint dansları ise bana çok tuhaf gelmiştir. Her seyredişimde bende bir
kaleydoskop
tesiri bırakmıştır. Evet, çok renkli ve figürlerin sürekli başkasına dönüştüğü hareketli bir yapısı var bu dansların.
İran’ın Hint kültürü ile târihsel olarak çok içli dışlı olduğunu biliyoruz. İran’ın, bu zengin kültürün ağırlığı altında ezilmemek, onun tarafından asimile olmamak için kendi özgünlüğünü meydana getirmek için büyük bir gayret sarfettiğini düşünmüşümdür. Müzikte işlerinin çok zor olduğunun farkına varmış olmalılar ki,
şiire ve edebiyâta
yüklendiler. Bunda da hakikaten çok muvaffak olduklarını kabûl etmeliyiz. Doğrusu, yine kimse alınmasın ama, İran şiirine rakip olabilecek bir şiir geleneğinin bu civarlarda pek de mevcût olmadığı kanaatindeyim. İran bir de minyatürü çok iyi başardı. Çinide Türkler ve Farslar başabaş gelir. Hatta ise kimse Türklerin yanına yaklaşamaz. Mûsıkide ise, dediğim gibi, İstanbul rakipsizdir.
Klâsik veyâ geleneksel sanatların modern dünyâdaki yorumu
hep sorunlu olmuştur. Kimi toplumlar bu işin üstesinden lâyıkıyla kalkmışlar, kimileri de derin kompleksler üzerinden bu işi yüzlerine gözlerine bulaştırmışlardır. Maalesef, modernleşme husûsunda en derin komplekslere sâhip olduğumuz ve daha mühimi bu kompleksleri siyâsallaştırdığımız için, biz Türkler ikinci gruba giriyoruz. Mesela Farslar ve Hintliler bu hususta bizim kadar kompleksli davranmadılar. Onun için geleneksel kültürlerini şöyle veyâ böyle yaşattılar. Yaşatmakla kalmayıp, o birikimi, en azından bâzı sâhalarda modern dünyâya yansıttılar. Mesela İran sineması bunun tipik bir misâlidir. Tezim şudur: Kendisine has bir dil geliştiren İran sinemasının bu başarısının, ne kadarı şuurlu ne kadar kendiliğinden bilemiyorum, geleneksel olarak çok başarılı oldukları
minyatür tekniğinin
beyazperdeye bir uyarlamasıdır. (Bu tezimi, memelektin az sayıdaki kıymetli sinemacılarımızdan birisi olan dostum Semih Kaplanoğlu ve genç neslin önde gelen sinemacısı Mahmut Fâzıl Coşkun ile de paylaştım).
Buraya kadar okuduklarınız, yazarın öznel değerlendirmeleridir. Elbette kimse bunlara iştirak etmek mecbûriyetinde değil. Sâdece bir girizgâh yapayım dedim. Şu aralar
geleneksel sanat kodları ile hâricî siyâsetler arasında
da çok düşündürücü bağların ortaya çıktığını görüyorum. Evvela İran’a bakalım. Yakın zamâna kadar
İran’ın reelpolitik husûsunda
çok sıkı işler çıkardığı söylenirdi. Hâlbuki, Kâsım Süleymânî sûikastı, İsrâil’in Sûriye’deki İran sefarethânesine saldırısı; nihâyet İsmâil Hâniye’nin Tahran’da katledilmesi vb son hâdiseler bunun tam aksini ortaya koyuyor. İran hâriciyesinin îtibârı şu aralar çok zorlanıyor. Şiir bir mübalağa sanatı. Hele Fars şiiri mevzubahis olursa bu tespiti katsayılı olarak düşünebiliriz. Târihsel statikası çok kuvvetli olan İran’da, Fars şiiri, târifi icâbı muhayyel dünyâlarda seyrediyor. Söylem tam da bunu ortaya koyuyor. Ama şiirin inşâ ettiği
içi boş bir epik-heroik hakika
t bir yere kadar işliyor. Bir yerden sonra ise tefessüh ediyor. İran reelpolitikası ,aslında bu sıkışmışlıkta en
fırsatçı ve pragmatik
çıkışları yapması olarak anlaşılabilir.
Gelelim Hindistan’a.
Hindistan hâriciyesi, bana kalırsa kaleydoskopik Hint raksının inceliklerini
sergiliyor. Soğuk Savaş esnâsında Hindistan’ın liderlik ettiği
Bağlantısızlık hareketi
bunun tipik karşılığıdır. Hem Batı hem de Doğu’ya eşit mesâfede durmak; her ikisi ile de münâsebet tesis etmek..Buna mukâbil her ikisine de yar olmamak. Esâsen
çok tanrılılığın teopolitikası
bu. Rusya-Ukrayna savaşında Rusya için kilit taşı, Çin’den ziyâde Hindistan’dı. Batı, bilhassa da Birleşik Krallık hesaplarında yanıldı. Hindistan, Rusya için can suyu oldu.
Hindistan başat rakibi olarak Çin’i görüyor
. Çin, üretim hamlesinde kelimenin tam mânâsıyla elini taşın altına koydu. Emek yoğunluklu olanlardan sermâye ve teknoloji yoğunluklu olanlarına kadar tekmil sektörleri sâhiplendi. Hindistan bunu yapmadı.Ağır sanâyiden kaçtı ve sâdece teknoloji yoğunluklu olanları benimsedi. Bu, Hindistan’ın uzun vâdedeki avantajıdır. Diğer taraftan kanlı bıçaklı oldukları Çin ve Pâkistan ile berâber hem Şanghay hem de BRICS’deki yerlerini almaktan geri durmadılar. Ama Hindistan her zeminde, bilhassa
BRICS’in anti Batı bir teşkilata dönüşmesine fırsat vermeyeceklerini
vurguluyor. Yâni Batı’ya kapıyı kapatmıyor. Çin’in Pakistan -İran-Filistin açılımını, İsrâil-Ermenistan-Yunanistan açılımıyla karşıladılar. Hindistan bir hususta emin.
Çin’in hakkından, ancak Batı ile aşamalı olarak bütünleşerek ve bilhassa Rusya’yı da buna dâhil ederek gelebileceklerini
düşünüyorlar. (Amerikan Rüyâsının yerini alacak olan yeni kültürel hegemonyanın bir Batı-Doğu; yâni
Kuantum fizikası ile Hint metafizikasının sentezi
olabileceğini daha evvel yazdım). Rusya da bunun farkında.
Batı ile yeniden eklemlenmelerinin ancak Hindistan üzerinden
mümkün olacağını anladılar. Sibiryayı başka türlü Çin’den kurtaramayacaklar. Putin’in Asya içlerinde Türk dünyâsında yürüttüğü manevralar ,daha derinde Rusya-Hindistan derin anlaşmasının yansımaları olarak değerlendirilebilir.Şu aralar hem Modi hem de Putin Trump’ı iştiha ile bekliyorlar. Eğer Trump kaybederse işler başka bahara kalacak.
Hâsılı
Hint hâriciyesi Hint raksının tekmil incelikleriyle
işliyor. Bunun yoğun ve tavizsiz bir İslâm düşmanlığını ihtiva ettiğini hatırdan çıkarmamak gerekiyor. Karşımızda İsrâil ile barışık, Ermenistan’da destekçi, Yunan donanmasıyla Akdeniz’de tatbikat yapan bir Hindistan var. Bağlantısızlar Hareketi’nde Hindistan’ın başat ortağının Makarios olduğu asla unutulmamalı…
#Hindistan
#Aktüel
#Süleyman Seyfi Öğün