Gelelim Hindistan’a.
Hindistan hâriciyesi, bana kalırsa kaleydoskopik Hint raksının inceliklerini
sergiliyor. Soğuk Savaş esnâsında Hindistan’ın liderlik ettiği
bunun tipik karşılığıdır. Hem Batı hem de Doğu’ya eşit mesâfede durmak; her ikisi ile de münâsebet tesis etmek..Buna mukâbil her ikisine de yar olmamak. Esâsen
çok tanrılılığın teopolitikası
bu. Rusya-Ukrayna savaşında Rusya için kilit taşı, Çin’den ziyâde Hindistan’dı. Batı, bilhassa da Birleşik Krallık hesaplarında yanıldı. Hindistan, Rusya için can suyu oldu.
Hindistan başat rakibi olarak Çin’i görüyor
. Çin, üretim hamlesinde kelimenin tam mânâsıyla elini taşın altına koydu. Emek yoğunluklu olanlardan sermâye ve teknoloji yoğunluklu olanlarına kadar tekmil sektörleri sâhiplendi. Hindistan bunu yapmadı.Ağır sanâyiden kaçtı ve sâdece teknoloji yoğunluklu olanları benimsedi. Bu, Hindistan’ın uzun vâdedeki avantajıdır. Diğer taraftan kanlı bıçaklı oldukları Çin ve Pâkistan ile berâber hem Şanghay hem de BRICS’deki yerlerini almaktan geri durmadılar. Ama Hindistan her zeminde, bilhassa
BRICS’in anti Batı bir teşkilata dönüşmesine fırsat vermeyeceklerini
vurguluyor. Yâni Batı’ya kapıyı kapatmıyor. Çin’in Pakistan -İran-Filistin açılımını, İsrâil-Ermenistan-Yunanistan açılımıyla karşıladılar. Hindistan bir hususta emin.
Çin’in hakkından, ancak Batı ile aşamalı olarak bütünleşerek ve bilhassa Rusya’yı da buna dâhil ederek gelebileceklerini
düşünüyorlar. (Amerikan Rüyâsının yerini alacak olan yeni kültürel hegemonyanın bir Batı-Doğu; yâni
Kuantum fizikası ile Hint metafizikasının sentezi
olabileceğini daha evvel yazdım). Rusya da bunun farkında.
Batı ile yeniden eklemlenmelerinin ancak Hindistan üzerinden
mümkün olacağını anladılar. Sibiryayı başka türlü Çin’den kurtaramayacaklar. Putin’in Asya içlerinde Türk dünyâsında yürüttüğü manevralar ,daha derinde Rusya-Hindistan derin anlaşmasının yansımaları olarak değerlendirilebilir.Şu aralar hem Modi hem de Putin Trump’ı iştiha ile bekliyorlar. Eğer Trump kaybederse işler başka bahara kalacak.