Türkiye’nin Sûriye’ye esaslı bir harekât yapacağını en yüksek mertebeden dünyâya îlan etmesinden sonra tuhaf bir sessizlik başgösterdi. PKK dışında sesi en fazla çıkan, harekâta karşı olduğunu açıkça îlân eden taraf İran oldu. Rusya’dan hayli ılımlı, hattâ kimi çevrelere göre destek manâsına gelebilecek açıklamalara şâhit olduk. Lavrov, “Türklerin, yaşanan gelişmelere kayıtsız kalamayacağını” beyân etti. ABD ise, Kirby’nin ağzından, bu harekâtın “dengeleri bozacağını” (sanki varmış gibi) ve gelişmelerden
Türkiye’nin Sûriye’ye esaslı bir harekât yapacağını en yüksek mertebeden dünyâya îlan etmesinden sonra tuhaf bir sessizlik başgösterdi. PKK dışında sesi en fazla çıkan, harekâta karşı olduğunu açıkça îlân eden taraf İran oldu. Rusya’dan hayli ılımlı, hattâ kimi çevrelere göre destek manâsına gelebilecek açıklamalara şâhit olduk. Lavrov, “Türklerin, yaşanan gelişmelere kayıtsız kalamayacağını” beyân etti. ABD ise, Kirby’nin ağzından, bu harekâtın “dengeleri bozacağını” (sanki varmış gibi) ve gelişmelerden endişe ettiğini ifâde etti. Şimdilik ABD’nin kesin tavrının ne olacağını bilemiyoruz. Daha evvel, bu tarz harekâtlar karşısında esip gürleyen Avrupa’dan ise fazla bir ses çıkmadı. Biraz tuhaf değil mi?
Harekâtın zamanlamasının son derecede isâbetli olduğu anlaşılıyor. İlk bakışta görülen bâzı şeyler var. Evvelâ işin Avrupa cephesine bir bakalım. Çok sayıda insan, Rusya-Ukrayna savaşında çembere alınan ve tecrit edilen tarafın tek başına Rusya olduğunu zannediyor. Hâlbuki bu çift taraflı bir kuşatma. Rusya tecrit edilirken, madalyonun diğer tarafında Almanya ve Fransa odakta olmak üzere AB, Avrasya ve bilhassa Çin’den tecrit ediliyor. Bugün karşımızda büzüşmüş bir Avrupa var. Herhâlde zihinlerinin bir tarafında, on seneler boyunca Türkiye’yi dışlamış olmanın pişmanlığı kol geziyor. Bu durumda, muhtemelen kendileri için en büyük çıkış kapısı olan Türkiye’yi bu harekât üzerinden biraz daha kendilerinden uzaklaştırmanın ve İngiltere’nin kurmaya çalıştığı paralel bir Avrupa’ya daha fazla mahkûm etmenin mâliyetlerini düşünüyorlardır. Sessizlikleri biraz da bu sebepten olsa gerekir.
Şimdi de Rusya’ya bakalım. Ukrayna savaşı sebebiyle “Hür Batı” tarafından dışlanan, lânetlenen ve sistem dışına itilen Rusya’nın elinin bir hayli zayıflamış olduğu anlaşılıyor. Türkiye, Rusya için âdeta bir teneffüs sahası. Türkiye Cumhûriyeti bugüne kadar, tâkip ettiği “tarafsız” siyâsetlerle, bu coğrafyada Rusya’nın dünyâ bağlantısı sağlayabildiği ender devletlerden birisi. Rusya’nın Türkiye’yi de kaybetmemek için azâmî bir gayret sarfettiğini öngörebiliriz. Daha evvelki yazımda da belirtmiş olduğum üzere, Rusya’nın içinde bulunduğu konjonktürde, İran ve Türkiye arasında bir tercih yapması gerekirse Türkiye’yi tercih edeceğini vurgulamıştım. Eğer tersi olursa, dışlanmış konumunu derinleştireceğini, dünyâ kamuoyu nezdinde âdetâ tescil etmiş olacağını düşünebiliriz. Diğer taraftan, İran’dan yana bir tavır takınırsa, hayli gerginleşmiş olan İsrail-Rusya ilişkilerinin onarılmaz bir noktaya geleceğini hesap ettiklerini düşünüyorum. Rusya’nın mevcût durumundan sarsıcı bir şekilde etkilenmiş ve paniklemiş olan Esad, her ne kadar doğan boşluğu İran üzerinden doldurmaya yeltenmiş ise de bu plânın fazlaca hayâta geçmeyeceğini düşünüyorum. Bir defâ İsrâil buna şiddetle karşı çıkacak; eğer İran çok ileri giderse, güneyden, belki de Lübnan’ı da dâhil ederek Sûriye’ye doğru ezici bir harekât başlatacaktır. Bu durumda İran’ın Sûriye’deki uzantısı olan askerî yapılar, Türkiye ve İsrâil arasında sıkışacak; muhtemelen ağır bir hezimet yaşayacaklardır. Kendi açılarından yapabilecekleri en akıllıca iş, Türkiye’nin harekâtının dışında kalmak ve Irak’ta bir şekilde ayakta tuttukları Haşdi Şâbi-PKK ittifakına dayalı bir denklemi Sûriye’de kurmamaktır. Eğer bunu yaparlarsa, yâni Türkiye’nin harekâtını dolaylı bir Türkiye-İran savaşına çekerlerse ağır bir mağlûbiyete uğrayacakları neredeyse muhakkaktır. Türkiye’nin yapacağı harekâtın nihâi hedeflerini kısmen bilebiliyoruz. Kesin olan, PKK’yı Türkiye hudutlarının 30 km gerisine süpürmektir. Eğer İran, PKK saflarında bir savaş verirse bundan nasibini alacak ve İsrâil’in yakın menziline girecektir. Buna ilâveten PKK-Haşdi Şâbi ortaklığının, PKK üzerinde mutlak bir otorite kuran ABD’yi de rahatsız edeceğini düşünüyorum. Bunun, tıpkı Rusya-İsrâil ilişkilerinde yol açabileceği menfî durumu, Biden devrinde soğumuş olan ABD-İsrâil ilişkilerini daha da bozabileceğini düşünüyorum. İran’ın düşündüğü ve endişe ettiği hususun, Türkiye’nin bu harekâtı üzerinden lojistik bir kayba uğramakla alâkalı görünüyor.
Esad rejiminin, Türkiye’nin harekâtına karşı “Sûriye Ordusunun” mukavemet edeceğini ilân etmesine karşı, eğer İran ve Rusya geri durursa bunu yapamayacağı ortada.
Önümüzdeki günlerde Ankara, Lavrov başkanlığında Rusya heyetini kabûl edecek. İran’ın da bir heyet göndereceği haberleri geliyor. İran’ın muhtemel ziyâretinin gâyesi, Türkiye’yi caydırmaktan çok, bu harekâttan en az kayıpla çıkmanın yollarını aramakla alâkalı olacağını düşünüyorum. Lavrov ise, ilkesel olarak karşı çıkmamakla berâber, Rusya’nın menfaatlerinin en az etkileneceği bir dizi formülle masaya oturacaktır. Tâkip edeceğiz.
#Rusya
#Suriye
#İran
#PKK
Yorumlar
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Henüz yorum bulunmuyor
İlk yorumu siz yapın.
Kapat
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunundaki amaçlar ile sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.