Bereketi ve zevki kaçmış bir dünyâda yeni seneyi kutlamak

04:002/01/2025, Perşembe
G: 2/01/2025, Perşembe
Süleyman Seyfi Öğün

Yeni bir seneyi idrak etmeye başladık. Biz de âdete uyalım ve yeni senenin, hayırlı olması şartıyla , herkesin arzu ve beklentilerine kavuşmasına vesile olmasını temenni edelim. Bir ışık ve ses cümbüşünün içinden geçiyoruz. Tam bir katarsis bu. Ama her şey bu kadar basit değil. Bir de bu katarsis üzerinden yaşanan taşkın bir arılanma tecrübesini yaşıyoruz. (Akan zamânın içinde bir kobay fâresi gibi dönmek desek daha doğru olurdu. Her neyse , bundan da bahsetmeyeceğim). Bitmiş sene çeşitli görsel

Yeni bir seneyi idrak etmeye başladık. Biz de âdete uyalım ve yeni senenin,
hayırlı olması şartıyla
, herkesin arzu ve beklentilerine kavuşmasına vesile olmasını temenni edelim.
Bir ışık ve ses cümbüşünün içinden geçiyoruz. Tam bir
katarsis
bu. Ama her şey bu kadar basit değil. Bir de bu katarsis üzerinden yaşanan taşkın bir
arılanma
tecrübesini yaşıyoruz. (Akan zamânın içinde bir kobay fâresi gibi dönmek desek daha doğru olurdu. Her neyse , bundan da bahsetmeyeceğim).
Bitmiş sene çeşitli görsel malzemelerde
ihtiyarla
temsil ediliyor. Yeni sene ise
gürbüz bir çocuk
olarak tasvir ediliyor. Bu görsellere bakarak sanal bir arılanma hissi elde ediyoruz. Sanki yüzümüze gözümüze bulaştırdığımız bir seneden kurtuluyor , o gürbüz bebek simgesine bakarak tâzeleniyoruz. Âyin toplu geriye sayımlarla âyin tamamlanıyor. Artık sayaçlaşan zamâna biz de koral olarak eşlik ediyoruz.
Merak etmeyin, yeni senenin gelişini takvimlendirilmesini Hristiyanlıkla ilişkilendirip teolojik itirazlarda bulunacak değilim. Meseleye daha olgusal/kültürel düzlemde bakanlardanım. Doğrusu, sâhiciliğini, içinden neşet ettiği muhitini kaybetmiş her şenliğin şu veyâ bu şekilde tekrârının bir fazlalık olduğunu düşünenlerdenim. (Folklor geleneğin cellâdıdır. Gelenekler yaşar, ama geleneksellik çoktan ölmüştür). Burada herhangi bir teolojik şerhim yok.
Merak etmeyin yeni sene kutlamalarıyla Hristiyanlaşmıyoruz.
Çünkü yeni senenin gelişi, ne kadar Hristiyan kaldığı çok tartışmalı, lâkin kâğıt üzerinde hâlâ Hristiyan olan âlemde bile Hz.İsâ’yı hatırlamanın vesilesi olmaktan çoktan çıkmış bulunuyor. Yâni, yılbaşını kutlayarak bizzat
Hristiyan âlemi Hristiyanlaşmış olmuyor ki biz olalım.
Noel Baba imge ve simgesine de çok kapılmayalım. Evet, Aziz Nikolas bir Hristiyan ermişi olarak bilinir. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bizim Demre’de yaşadığına inanılır. İyi de, Aziz Nikola’nın, yakıcı Akdeniz sıcağı altında o kutup kıyafetleriyle yaşamış olabileceğine inanıyor musunuz? Noel Baba esâsen Nordik paganlığın epik dünyâssının Aziz Nikola’ya zerkedilmiş hâlidir. Çizimleri ise ilk defâ 1863 senesinde yapılmış. Bugünkü kıvâmına ise 1930’larda ulaşmış. Yâni Noel Baba tamâmen modern niteliktedir..
Dikkat edilmesi gereken husus bu imge ve çizimdeki
renk unsurunun kırmızı oluşudur.
Bunun bilinçli bir tercih olduğunu öğreniyoruz. 1863 çizimini yapan Thomas Hast, 1931 çizimini yapan Haddon Sundblum karşısında ne kadar da mâsum kalıyor. Hast’a ilham veren bir şiir. Sundblum, A Visit to St.Nicholas şiirinden hislenmiş ve o çizim çıkmış ortaya.. Hast’ın, bugün alıştığımız Noel Baba çiziminde kırmızı renk baskın çıkıyor. Bunun dünyâya yayılan Coca Cola’nın çağrışımını yapan o kırmızı olduğu biliniyor. Hâsılı,
Noel Baba aslında bir kola reklâmının ürünü..
Diğer husus ise ,
Noel Baba’nın hedef kitlesiyle alâkal
ı görünüyor. Bunun çocuklar olduğunu herkes bilir. Belki de ilk zamanların, bugünlere göre bir dereceye kadar mütevâzı olmasını sağlayan da budur. Bilirsiniz, gûya Noel Baba o gece kapıdan bacadan evlere girerek çocukları hediyelere boğar. Aman ne güzel.. Lâkin zaman içinde bu iş zaman içinde çok değişti.
İnsanlık hem geleneksel hem de onu dönüştürerek devralan erken modern devirlerdeki olgunlaşma iddiasını kaybetti ve cümlemiz çocuklaştık.
Artık çocuk insanlık devrede. Bunun kapitalizmin pompaladığı
tüketim
kültürünün içinde yaşandığını biliyoruz. Kapitalizm varlığını üretim kadar, belki de ondan daha fazla olarak tüketime borçludur.
En insafsız tüketici ise çocuktur.
Çocuk dur durak bilmeden tüketen en doymak bilmez varlıktır. Önüne konulan her yeni şeyi tüketmek ister. Kapitalizm bunun farkına vardı. Üretmek için niteliklere, olgunlaşmaya ihtiyâcı vardı. Tükettirmek için ise çocuklaşmaya. Bunu sağlamak için Sosyal Darwinist eksende katı bir ayırıma gitti. Demokrasileri aşındıran ve adına
meritokrasi
denilen bir alanı, yeni seçkinler üzerinden, en dar mânâsıyla
fennî eksende
târif etti. Böylece seçkinler liberal düzlemde tecrit edildi ve demokratik geleneklerden kopartıldı. Yeni
Beyaz Yakalıların en esaslı sendromu halktan ve onun kabalıklarından şikâyet etmektir.
Kalan büyük kitlelerin hissesine çocukluklaşma düştü. Büyük kitleler kablolanmamış, topraklanmamış her çeşit duyguların doğrudan ve taşkın dışavurumu üzerinden bireysileştirildi, narsisist çocuklara dönüştürüldü, kışkırtılıp şımartıldı. Yeni yaşam bilgeliğinin (coachluk) başat telkininin
içimizdeki çocuğu korumak ve ileri yaşlara taşımak
olduğunu unutmayalım. Çocuklara hitap eden bu dünyânın reel bir dini var. Bunun adı
Refah dinidir
. Çok derinden yayılan, tebliğleri değil reklamları olan Refah dini yerleşik hiçbir din ile çatışmadı. Tam aksine mevcut dinlere de sirâyet etti. Mevcut dinî hayatlar son çeyrek asırda bu adı konmamış ama başat belirleyici durumuna gelmiş olan bu yeni dinin çeşitlemelerine dönüştü.
Müminânının çocuklaşmış
kitleler
olduğu Refah dini çok ezoterik bir din. Kitabı yok. Peygamberi de. Tanrısı ise çok dünyevî. Bu açıdan bakıp onun bir nev’i yeni paganlaşma olduğunu söyleyenler var. Bence bu, çok yanlış olmasa da bir basitleme. Refah tanrısının zâtını kimse bilmiyor. Ama herkes ona şu veyâ bu şekilde tapınıyor ve ona ulaşmayı arzuluyor. Refah dininin yer yer onlardan ayrışsa da, çok defâ yerleşik olanlarınkine karışan ve katışan kendi akâidi ve ritüelleri var. Yeni yıl kutlamalarının bu âyinlerin en taçlısı olduğundan şüphem yok.
Gâliba zokayı yuttuğumuz bir kaç yer var. En başta
refah ile bereketin arasındaki farkı görmezlikten geliyoruz.
Refah, bereketin kaçtığı bir dünyânın yanılsamasıdır. Hiçbir yeni sene dileklerinde sâhici bir bereket duasına rastlanmaz. Bunu bol kazanç ile karıştırırız hep. Refah ile bereket arasındaki farkı ihmâl ediyoruz, çünkü
dâirevî oranlamacı bilgelikle, düzçizgisel
ölçümcü mühendislik arasındaki farkı çoktan unuttuk. Bir şeyin bereketini kaçırmak için onu saymak yeter zâten. Zamânın bereketi de kaçtı.. Onu da sayarak kaçırdık bereketini. (Yaşlanmak korkusu da bunun meyvesi). Bir başka mesele de, yine bunlarla bağlantılı olan şu: Zevklerin sönümlendiği, keyiflerin ise gıcır gıcır olduğu tuhaf bir dünyâyı idrak ediyoruz. Zevkler ancak bereketle kâimdir. Bereketi kaçmış bir dünyânın keyfi nâmütenâhi olsa da zevki olmaz.

Dışarıda havâî fişekler patlıyor.. Benim zihnimde de.. Birden aklıma rahmetli Alev ablanın helâl ve helâlleşme kelimeleri üzerinde söyledikleri geldi. Ah sağ olsaydı; ona derdim ki “Evet öyle. Ama bereketi kaçmış bir dünyâda değil”…

#Toplum
#Tüketim
#Süleyman Seyfi Öğün