Modern dünyânın sıklet merkezinin
Avrupa ve Kuzey Amerikalar arasındaki bir hat olduğunu söylemek mâlûmu ilâm eden
bir basitlemedir. Bu iki kıt’ayı birleştiren hidrolik zeminin bizzat Atlantik olduğunu ve bu hegemonik merkezin isminin
olduğunu iddia etmek de öyle. Bunlar son derecede yaygın kabûl gören ve son derecede isâbetli bir değerlendirmelerdir. Nitekim, bilimlerden fenlere, sanatlardan felsefelere; modernleşmenin temel birikimlerinin çeşitli cephelerinin izi, yüzünü bu okyanusa dönen, İspanya, Portekiz, Hollanda, Fransa ve İngiltere olarak bilinen coğrafyalarda sürülebilir. İtalya, bilhassa Haçlı savaşlarının doğurduğu talep artışının ve bu yolda çeşitlenen ticârî ilişkilerin sağladığı avantajlarla zenginleşmiş olsa da, dünyânın yağmalanmasından pay alamamış, asla bir İspanya veyâ Portekiz olamamıştır. Çünkü neticede İtalya kadim sıklet merkezi olan Akdeniz’den besleniyordu. İberik dünyâ ise dünyâ yağmasından nasiplenen ilk fâtih devletlerdi. Lâkin, Güney Amerikalar’dan devşirdikleri zenginlikleri eski dünyânın aklıyla tasarruf ettiler ve her ne kadar Güney Amerikalarda derin kültürel izler bıraktılarsa da sürecin devâmını getiremediler. Doğu Akdeniz’in başlattığı dinamik Orta ve Kuzey Avrupa’larda da tesirli oldu. Meselâ Baltık ticâretinin canlanması, Hansa Ligası vb. dinamikler bu coğrafyaları da yeşertti. Modern Avrasya gücü olarak Rusya’nın temâyüz edişini de buna dayandırabiliriz. Ama onlar da, zırâî, ticârî ve nihâyet sınâî kapitalist süreçleri başarmış olsalar da dünyâ yağmasından pay alamadılar. Meselâ Almanya sermâye birikimini sağladıysa da, Atlantik merkezinin periferisinde kaldığı için bir küresel iddiaya dönüştüremedi. Modern Alman târihi, bilhassa kültürel olarak, bu sıkışmışlığın ve gecikmenin derin psikozlarını taşımıştır. Ama bu psikozlar aynı zamanda Alman mûcizesinin de itici dinamikleriydi. Almanya’nın siyâsal birliğine 19.Asrın sonlarında ulaşabilmiş olması tam da bu gecikmeyi simgeler. (Ne tesâdüftür; aşağıda, güneyde İtalya da aynı gecikmeyi yaşamıştır). Bunlara mukâbil Fransa, ama daha baskın olarak İngiltere atı alıp Üsküdar’ı -bunu Atlantik olarak da okuyabilirsiniz- geçmiştir. Elbette arada Hollanda’nın da çok dikkat çekici bir performansı olmuştur.
Ama neticede Ada Avrupası; Kıt’a Avrupa’sında yer almakla berâber
yüzü Atlantik’e bakan, lâkin
bir tarafını Akdeniz’in, diğer tarafını ise Atlantik’in çektiği Fransa ve kapasitesi İngiltere’ye göre daha zayıf olan Hollanda gibi başat rakiplerini bertaraf etmeyi başarmıştır.
Hâsılı Atlantik hegemonyasının çekirdek gücünün Ada Avrupası ile Kuzey Amerikalar olduğunu, bunun
veyâ
veyâ olarak bilinen çekirdek olduğunu biliyoruz.