Kahraman kimdir?

04:008/11/2018, Perşembe
G: 8/11/2018, Perşembe
Serdar Tuncer

Biz Süpermen’le, Rambo’yla büyüdük, kardeşlerimiz Örümcek Adam’la, Iron-Man’la büyüdü ve şimdi de çocuklarımız Transformers’la, Pijamaskeliler’le büyüyor. İthal kahramanlarımız var; uçan, ölmeyen, duvarlardan geçebilen, uzaylıları öldüren, büyülü güçlere sahip kahramanlar... Bu kahramanların kabaca bir tasnifle iki ortak özelliği var; güçleri ruhlarına değil bedenlerine ait ve mutlaka kötüleri yok edip savaşı kazanıyorlar.Çocukluk çağımız ister istemez onlara özenip benzemeye çalışmakla geçiyor.

Biz Süpermen’le, Rambo’yla büyüdük, kardeşlerimiz Örümcek Adam’la, Iron-Man’la büyüdü ve şimdi de çocuklarımız Transformers’la, Pijamaskeliler’le büyüyor. İthal kahramanlarımız var; uçan, ölmeyen, duvarlardan geçebilen, uzaylıları öldüren, büyülü güçlere sahip kahramanlar... Bu kahramanların kabaca bir tasnifle iki ortak özelliği var; güçleri ruhlarına değil bedenlerine ait ve mutlaka kötüleri yok edip savaşı kazanıyorlar.



Çocukluk çağımız ister istemez onlara özenip benzemeye çalışmakla geçiyor. Biz bir Bruce Lee filminden çıktıktan sonra sokakta garip sesler çıkararak birbirimize şakacıktan tekmeler savururduk, kardeşlerimiz Örümcek Adam’ın kıyafetlerini giyip duvarlara tırmanabilme hayali kurdular, çocuklarımız Batman oyuncaklarıyla adaletçilik oynuyorlar. Batı bize kahramanını ve kahramanının şahsında da diğer bütün ürünlerde olduğu gibi değerlerini ihraç ediyor. Bu değerler esaslı bir araştırmanın konusu olabilir fakat bu yazıda şuncağızı ifade etmek yeterli olacaktır sanırım. Kahramanların dünyasında, filmin bir yerinde âşık oldukları kızın hayatını kurtarmalarını saymazsak kalbe ait hiç bir şey yok, her şey cesede dair; gönül, his, mana asla yok. Neden olsun ki, diyebilirsiniz. Rönesans reformla beraber enfüsî ve metafizik olana ait her şeyi kendilerince haklı sebeplerle reddedip aklı ilahlaştırıp hümanizmayı baş tacı eden bir medeniyet kahramanlık anlayışında neden kalbî ve aşkın olana yer versin ki? Vermez ve bu vermeyişte haklıdır; ötesi bu konuda haklılık ve haksızlığı tartmayacak kadar bizim değerler silsilemizde geniş yer tutan vicdanı, ahlakı, muhabbeti, gönlü yok saymaktadır.

Sen nasılsan doğal olarak kahramanın da öyle olacak. Ancak iş bu kadar basit değil sanırım, kendilerinde olmayanı, olmaması gerektiğini düşündüklerini bizde de yok etmek için diğer bütün ürünlerinde olduğu gibi kahraman figürlerinde de kasıtla hareket ediyor, çocuklarımızın zihin ve kalp dünyasını idlal ve iğfal için bunu bir bahane olarak kullanıyorlar. Pek çok diğer hususta olduğu gibi bu konuda da ortaya esaslı fikir değil basit bir reaksiyon koymaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. Hatta bunu bile tam anlamıyla başarabildiğimiz söylenemez. Kendi kahramanlarımızı üretmemiz lazım diyoruz, bizim Battal Gazilerimiz, Kara Muratlarımız, Ulubatlı Hasanlarımız, Gençosmanlarımız var, onları çocuklarımıza öğretmeliyiz diyoruz. Ancak ne bunu hakkıyla yapabilecek dertlilerimiz, ne kabiliyetimiz ne de gerçek bir arzumuz var. Keşke olsa ve yapabilsek fakat bendenize sorarsanız Batı’nın bize kahramanlık üzerinden yaptığı teklifin alternatifi bu da değil!

Kahramanı sil baştan tarif etmemiz lazım. Kötüleri pataklayan güçlü iyi adam değil kahraman. Bu güçlü ve iyi adamın aynı zamanda namaz kılıyor olması, savaşa başlarken bismillah demesi, aman dileyeni affetmesi kahramanı bizim değerlerimize sahip hale getirip, bizim kahramanımız yapmıyor. Evvel emirde kahraman kim sorusuna cevap vermemiz gerekiyor. Zihin dünyamıza bizim tasavvurumuzun revnakını verecek mütefekkir, gönül âlemimizi ötelere hikmetle açacak mısraların şairi, kalbimizi dünyadan çözüp ahirete bağlayacak irfan ehli de birer kahraman değil mi? Hatta birazdan örneklerini vereceğim ve bu yazının yazılmasına sebep olan isimsiz, sıradan, içimizden biri olan, bizimle aynı çağı yaşayan güzel gönüller de birer hakiki kahraman değil mi? Kahramanın sadece idealize edilmiş güzelliği çocuklarımıza öğretecek kişi değil aynı zamanda bize kendimizden haber verecek kimseler olabileceğini ne zaman fark edeceğiz? Kötü adamları, “Allah” diyerek döven ehl-i salat adamların çocuklarımıza öğreteceğinden daha çok, kimseyi dövmeden kendi kalbiyle meşgul oluşuyla bize hayatı bambaşka bir pencereden seyrettirecek içimizdeki adamları fark etmeli, bununla da yetinmeyerek her birimiz onlar gibi birer kahraman olma derdine düşmeliyiz.

Kimlerden ve nasıl bir kahramanlıktan mı bahsediyorum?

Arkadaşlar oturmuş film seyrediyorlar. Filmde bir cinayet var, katilin kim olduğu finalde belli olacak. Herkes katilin kim olabileceğine dair fikrini söylemiş, içlerinden birisi de “bence katil filanca” diyor. Bunu diyen kişi vaktiyle şaribül leyli ve’nnehar bir kumarbaz, az bir zaman önce tövbe ederek bir Allah dostunun elini tutup intisap etmiş, kendince dervişlik eylemeye gayretinde. Filmin sonunda onun söylediği kişi değil de bir başkasının katil olduğu anlaşılınca bizim taze derviş pek üzülmüş, tövbe estağfirullahlarla nedamet getirmiş ve hayıflanarak arkadaşlarına demiş ki: “Tüh yahu! Durduk yere adamın günahını aldık!” Bu eski derviş bir kahraman, bu söz de en âlâsından bir kahramanlık değil mi şimdi? Üstelik saf ve tertemiz çocuklarımız için değil sadece, gün içerisinde gıybetin binini bir para etmiş biz zavallı büyükler için örnek bir kahraman.

Birisinden bahsettiler, güzel bir jipi var, kurallar dâhilinde hızlı kullanmayı seviyor, arabanın hakkını veriyor yani. Onunla yolculuk eden bir dostum dedi ki, bir şey dikkatimi çekti, ne zaman eski ve kötüce bir arabanın yanından geçse yavaşlıyor, bazen geçmek istemiyor, mecbur kalınca da daha bir ihtimamla geçiyor ve o sırada dudakları kıpır kıpır bir şeyler mırıldanıyor. Niçin diye sordum. Önce cevap vermek istemedi ama ısrarıma dayanamayarak yüzü mahcubiyetle kıpkırmızı, dedi ki: Benim ilk arabam eski ve kötü idi, ne zaman yanımdan bir jip hızla geçse gıpta eder, biraz da bozulurdum, şimdi benim jipim var, kendimi o arabaların içindekilerin yerine koyuyorum, rahatsız olmasınlar, hele bir de yanlarında çocukları varsa mahcubiyet duymasınlar diye böyle yapıyorum. Peki dedim, bir de bir şeyler mırıldanıyorsun? Hepten utanarak dedi ki, dua ediyorum abi; “Ya Rabbi bu kardeşime benimkinden daha güzel bir araba ver!” Şimdi siz söyleyin Batman mi daha kahraman bu güzel adam mı?

İşimiz gereği sık seyahat ediyoruz. Yol üstünde zaman zaman ihtiyaç molaları vermek zaruri. Durduk bir tesiste, tuvalete gideceğiz. Bir tuvaletin kapısını açtım ki pislik içinde, berbat, burnumu tutarak kendimi dışarı zor attım ve tesis sahiplerine söylenerek diğer bir kapıya yöneldim. O sırada baktım ki yanımdaki arkadaş benim pisliğinden dolayı giremediğim tuvaletten içeri girdi, kapıyı kapattı. Hâlbuki daha pek çok boş yer var, şaşırdım. Arabaya binince sebebini sordum, önce bir kem küm etti, sonra sıkılarak, abi dedi ben pis diye oraya girmesem biraz sonra bir başkası girmek zorunda kalacak. Âdet ettim kendime ben de, böyle bir durumda içeri girip güzelce temizliyorum ki bir başka kardeşim o pisliği görüp tiksinmek zorunda kalmasın! Utandım. Dünyayı uzaylılardan temizleyen Marvel kahramanları çocuklarımıza ne öğretir bilmem ama bu arkadaşın davranışı bana manada hâlâ çocuk bile olamadığımı öğretti.

Hülasa-i kelam, Batı’nın kahramanları çocuklarımıza örnek olmamalı ama buna tepki olarak kendi kahramanlarımızı ortaya koymanın yeterli olmadığını da fark edelim. Kahramanlığı sil baştan tarif edip gönlümüzü mamur eyleyerek her birimiz bir kahraman olma derdine düşelim. Unutmayalım ki ekranda dünyayı kurtaran bizim kahramanımız bile olsa gerçekte yalandır; kalbini mamur eyleyerek kendini kurtaranımız ise ekrana çıkmasa da hakikatte kahramandır!

#Kahraman
#Süper Kahraman