Bu savaş ne getirir ne götürür?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan süreç uzun vadede kime ne getirecek kimden ne götürecek? Dünya ülkeleri ve insanlar bu savaştan nasıl etkilenir?

Hemen herkes bu sorulara cevap arıyor ve öngörüleri istikametinde tedbir almaya çalışıyor. Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya dâhil olma çabasından AB’nin ortak ordu kurma projesine, ABD’nin karizmayı çizdirmemek için uyguladığı tarihte görülmemiş yaptırımlardan tutun da bizim marketlerdeki yağ kuyruğuna giren amcalara varıncaya kadar herkes kendince bir şeyleri öngörüyor ve tedbir alma derdinde.

Olan evvel emirde Ukrayna’ya ve Ukraynalılara olacak. Görünen o ki bir ülke yerle bir olacak, binlerce belki de on binlerce insan ölecek, dul ve yetim kalacak bu savaşta. Bütün yorum ve okuma çabalarının başına bunu yerleştirmek borcundayız. Zira ölenin ten rengine ve dinine takılmayacak kadar vicdan; Müslümanları kardeş ve diğer bütün insanları yaradılışta eş bilecek kadar iz’an sahibiyiz. İnsanlara yazık olacak!

Tahliye için insani koridorlar açılıyor, geçici ateşkes ilan ediliyor ve biz seviniyoruz. Sizce de garip değil mi? Evlerinden, yurtlarından, emeklerinden, hayatlarından kopuyor insanlar. Geri dönüp dönmeyeceklerini bilmeden vatanlarını terk ediyorlar. Geri dönebilseler bile bulacakları diyar terk ettikleri yurttan çok başka olacak. Savaşların kazananı devletler olur mu bilmem ama kaybedeni insanlar oluyor mutlaka. Siviller niçin gider? Askerler birbirlerini daha rahat öldürebilsinler diye. O askerlerin anneleri, çocukları, eşleri, kardeşleri yok mu peki? Nereden baksan tutarsızlık nereden baksan ahmakça!

Onlar bizim insanlarımız öldürülürken, vatanlarından sürgün edilirken ses çıkarmamışlardı ama… Onlar Suriye’yi, Irak’ı yerle bir ederken modern dünyanın umurunda değildi ama… Bu hususta ama’lı cümle kurmaktan da ama’lı cümleler kurandan da hazzetmiyorum. Bizim örneğimiz onlar değil! Biz mazlumken onların yaptığını onlar mazlumken biz yapacaksak onlardan ne farkımız olacak?

Bu savaşın bir ucu bize de dokunacak, petrol fiyatları bilmem nereye gelecek, doğalgaz arzındaki sıkıntı ya bizi de etkilerse gibisinden cümlelerde ucuz, şahsiyetsiz, omurgasız ifadeler. Bizi etkilemese, savaşın bir ucu bize dokunmasa mutlu mu olacaktık? Bırakın devletler tedbirlerini alsın, gerekenleri yapsın, siz devletinizin yanında durun ama insan kalmaya özen gösterin; yorum yaparken, hatta içinizden bu konuya dair bir düşünce geçerken bile.

İşin insana bakan insanca yönünü en üste ve bir kenara bırakarak okuma yapacak olursak görünen o ki Rusya bu pervasızlığın bedelini hem kendisi ödeyecek hem halkına ödetecek! Kazansa da kaybedeceği bir savaşa girdi Putin. Batı ülkeleri ile Rusya arasındaki soğukluk artacak ve diğer dünya milletlerinin Ruslara bakışı ve tavrı olumsuz manada çok daha sertleşecek. Savaş sonunda iki ayrılıkçı bölge bağımsız olsa hatta Ukrayna toprağı tamamen ilhak edilse bile Rusya bu savaşın kaybedenidir. Hatta Ukrayna’dan bile fazla!

Savaşın ikinci kaybedeni ABD’dir. Savaştan önce Ukrayna’ya şehir çatışmaları için silahlar göndermiş olsa da, tepkileri görünce bir takım yaptırımlarla Rusya’nın gırtlağına çökmeye çalışsa da ABD kaybetmiştir. Ben dünyanın süper gücüyüm, jandarmasıyım, benim onayım olmadan kimse kimseye bir şey yapamaz diyorsanız bunun gereğini yerine getirmek zorundasınız. ‘Vaa mı len bana yan baken?’ demiş hani sahte külhanbeyi. ‘Vaa’ demiş bunu duyan bi başkası. Külhanbeyi mecbur kalmış alttan almaya: ‘Vaa mı len ikimize yan baken?’ Bunlarınki o hesap.

Evangelistler bunu böyle istiyormuş da, ABD Avrupa’yı bu suretle hizaya çekiyormuş da, İsrail’in burada ince bir planı varmış da… Geçiniz! Sebep ne olursa olsun neticede bu savaşın ikinci kaybedeni sarsılan imajı ve yaralanan itibarı ile ABD’dir.

BM, NATO ile birlikte savaşın bir diğer kaybedenidir. Dünya beşten büyüktür sözünün ne manaya geldiğini anlamayanlar dünyanın neden beşten büyük olması gerektiğini bu savaşla birlikte umarım bir parça anlamaya başlarlar. Caydırıcı vasfı ile öne çıkması gereken iki kuruluş bırakınız savaş çıkmadan evvel alacağı tedbirlerle tarafları ikna edebilmeyi, savaş çıktıktan sonra dahi seyretmekten ve açıklama yapmaktan başka ellerinden bir şey gelmeyişleriyle kendi üye ülkelerini dahi bazı alternatif çözümler üzerinde düşünmeye mecbur etmiştir. Yakın gelecekte ikili, üçlü, beşli alternatif ordu ve teşkilatlar kurulacak ve tek merkezden, tek devletmişçesine dünya yönetme hayali kuranlar bunun gerçekleşmeyeceğini görecek hatta tam tersi istikamette parçalanmış ve birbiriyle kavgalı bir dünya tablosuyla baş başa kalacağız.

Netice olarak, ekonomisi ve savunma sanayii ile güçlü, kendi içindeki kavgalardan arınmış, diğer devletlerin ya kendisiyle birlikte hareket etmek isteyeceği yahut karşısına almaktan çekineceği ülkeler geleceğin dünyasında düne nispetle çok daha ciddi söz sahibi olacaklar.

Duamız ve umudumuz o ki bu devletlerden birisi de Türkiye’miz olsun. Zira ahir zamana yaklaştıkça gelen gün giden günü biraz daha aratacak ve kendi göbeğini kendisi kesebilenler ayakta kalmaya devam edecek!