Kudemâ buyurmuşlar ki: Geleceğe âh etme! Geçmişini yâd etme! Alacağın bir nefes, onu da berbâd etme!
Çok güzel değil mi? Bir de hakkını verebilsek!
Mutlu olmak için hep bir başka zamanı bekliyor insan; bir şeyin gerçekleşmesini, bir şeyin bitmesini, bir şeyin başka türlü olmasını. Hep başka bir şeyi bekliyor. Saçma sapan bir ‘carpe diem’ davetiyle, anlamsız bir kişisel gelişim cümlesi olarak söylediğimi zannetmeye-cekseniz size bir şey diyeyim mi: An var, sadece an!
Şu iş olursa biraz dinleneceğim, şu mesele hallolunca biraz yüzümüz güler elbet, şu yol hayırlısıyla bitse de varsak varacağımız yere! Bu ve benzeri cümleleri hangimiz kurmuyoruz ki? Halbuki o iş devam ederken de dinlenebilirsin, halbuki o mesele hallolmasa da yüzünün gülmesine sebep olacak onlarca güzellik var hayatında, halbuki oraya varmayı dert etmeyi bir bıraksan fark edeceksin yolda olmanın ne kadar güzel olduğunu.
Söylemesi bu kadar kolay da, eylemesi ne kadar zor, bilenler bilir. Niye böyle peki? Ben bilmem.
Sadece mutluluk bahsinde değil, meselenin huzur olduğu yerde de durum aynı. Mutluluğun huzurdan, huzurun itminandan başkaca şeyler olduğunu bilenlere selam olsun. Başkadır zira! Nice mutlu görünen kimseler vardır ki başını yastığa koyunca kalbinde huzur yoktur, döner durur sağa sola. Teselli arar ilaçlardan. İlaç uyku verir oysa huzur değil! Nice huzuru buldum zannedenler vardır ki kalpleri itminana gark olmadığı için mutsuzdurlar, anlayana.
Allah Üstad’a rahmet etsin, derdi ki:“Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten; Affet, senden habersiz aldığım her nefesten”
Yerken içerken, uyurken, işini yaparken, kalbin, bir saatin senden bağımsız tik-tak tik-tak demesi gibi Allah’la meşgul olsun ve desin ki ‘Allah Allah Allah.’ Nihayetinde “Allah bes bâki heves.” Diyeceksiniz ki ibadet ederken bile kalbimize Allah dedirtemiyoruz sâir zamanlarda bu işi nasıl başaracağız? Bendeniz de onu diyorum işte. Dünyayla meşgulken bile Allah demesi gereken kalp, ibadet ederken dahî dünya, dünya, dünya diyorsa orada ne mutluluk olur ne de huzur, ara ki itminan bulasın!
Boşa dememiş diyenler: “Gamına gamlanıp olma mahzun, Demine demlenip olma mağrur, Ne gam bâki, ne dem bâki.”
Ne kadar güzel! Bazen mahzun olursun diyor, canın sıkılır. Bir derde düşersin, bir kederin olur. Mahzun olma. Çünkü geçecek. Bazen de öyle bir an gelir ki bir nimete erişirsin, bir huzura, bir sürûra kavuşursun. Hamdet ama zannetme ki kalacak. O da geçecek.
İşte ‘an’ var derken kastettiğimiz, zannediyorum ki biraz da budur. Pek çok şeyde olduğu gibi burada da bir nüans var. Bilmek başka, yapabilmek daha başka. “Allah Bes, Baki Heves” bildik mi? Bildik. “Xudâ héye ğam tınneye”. Bildik mi? Bildik. “Ne dem bâki ne gam bâki” Bildik mi? Bildik. Hayır yahu! Bilmedik. Bendenize sorarsanız bilmedik. Bilmek bu sözlerin hakkını verdiğin zaman bilmek haline gelir. Ama insan en azından şunu bilsin ki, geçer. Hepsi geçer. Neyzen Tevfik merhuma rahmet olsun. Çok güzel bir şiiri vardır. “Geçer” diye. Hatırlayın. Şiiri okuyana benden bir de şarkı: Sezen Aksu’dan, Geçer.
Ah be cancağızım geçmeyen tek bir şey söyle hayatında. Geldi ve kaldı dediğin tek bir şey söyle. Hepsi geldi, hepsi geçti. Yahu dünya dediğimiz yer zaten kendisi gelip geçilecek bir yer. İçindeki nasıl gelip de geçmesin? Nasıl gelip de kalsın? “E ne yapacağız Serdar Bey? O meşhur hikâyedeki gibi yüzüklerimizin taşına ‘bu da geçer yahu’ mu yazacağız?” Asla. Yüzüğü çıkartırsın, yüzüğü düşürürsün. Yüzüğü evde unutursun. Yüzüğe bakmayı unutursun. Baktıkça alışkanlık hâline gelir. Söz sana tesir etmez olur. Yapacağımız şey başka. Gönlümüze bir ser levha gibi bu yazıyı asacağız. Tam şurada, kalbimizin hizasında duracak, kimse görmeyecek. Derinleşecek kurşun gibi. Yara gibi büyüyecek içeride. Bu da geçer yahu. Başımıza bir Musibet mi geldi? İsyan etmeyeceğiz. Kalbimize eğileceğiz, bakacağız ki “Bu da geçer yahu.” Ya Rabbi hamdolsun diyeceğiz. Bir nimete mi gark olduk? Allah bir güzellik, bir lütuf, bir ihsanda mı bulundu? “Aman ya Rabbi.” diyeceğiz. “Estağfurullah ya Rabbi, ben buna layık değilim.” Bakacağız ki “Bu da geçer ya hu!” diye yazıyor. Bu da geçer diye diye diye diye, geçmeyecek olana gönül vereceğiz. Geçmeyecek olanın uğrunda ömür vereceğiz. Biz dünyadan geçip gideceğiz ama derdimiz geçmeyecek, başkalarına derman olmak için kalacak. Her şey geçer ‘Hû’ kalır. Hû…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.