Bayram notları

04:0023/08/2018, Perşembe
G: 23/08/2018, Perşembe
Serdar Tuncer

“Sevgili yüzünde bir başka güzellik var bugünAy gibisin pırıl pırıl gülüşünGüzeller bayram günü süslenirSeninse bayramları süslüyor yüzün”Bayram deyince ilkin bu rubai düşer gönlüme Hayyam’dan ve tedâileri alır götürür beni gönlümün en ücra köşesine... Bir tatlı kavgadır başlar orada ve bitmez bayram boyunca. Yüzü bayramları süsleyen bir güzelin eteğine sımsıkı yapışamayanın bayramından ne olur derim, bayram ki ondan uzakta bile onsuz alınıp verilemeyen nefeslerden başka nedir ki derim, ‘Ve’dduha

“Sevgili yüzünde bir başka güzellik var bugün

Ay gibisin pırıl pırıl gülüşün

Güzeller bayram günü süslenir

Seninse bayramları süslüyor yüzün”



Bayram deyince ilkin bu rubai düşer gönlüme Hayyam’dan ve tedâileri alır götürür beni gönlümün en ücra köşesine... Bir tatlı kavgadır başlar orada ve bitmez bayram boyunca. Yüzü bayramları süsleyen bir güzelin eteğine sımsıkı yapışamayanın bayramından ne olur derim, bayram ki ondan uzakta bile onsuz alınıp verilemeyen nefeslerden başka nedir ki derim, ‘Ve’dduha güneşi yüzündür dilber’ derim... Başkasına demem asla, yalnız kendime derim. Kendine söz geçiremeyenin başkasına söz söyleme hakkı yoktur gibi gelir bana, bayram olsun olmasın kendimden başkasını böylesi bir terazide tartma hakkım yoktur gibi gelir ben de yalnız kendime derim diyeceğimi. İçimde iki adam olur her bayram mütemadiyen kavga eden; hangisi yenerse yensin dayağı yiyen hamdolsun hep ben olurum.

Bayramlardan kurbansa Hazreti Fuzûli çıkar gelir en tenha köşesine gönlümün, bir beyit fısıldar muhabbetle ve artırır hüznümü, umudumu, inkisarımı... “Yılda bir kez kurban keserler halk-ı âlem ıyd içün / Dem-be-dem saat-be-saat men senin kurbanınım.” Canı canana kurban edemeyenden aşık olmayacağını bilirim, maşukun her canı kurban diye kabul etmeyeceğini bilirim, aşktan söz etmeye devam edenin aşkı bilmediğini bilirim, bilirim dediklerimin yanıldığıma yetmediğini bilirim, karışırım halk-ı âleme çaresiz, kurban keserim bayramdır diye.

Merhum Muzaffer Ozak efendinin nutk-ı şerifini Ahmet Özhan’dan dinlemezsem Ramazan Bayramı eksik kalır, Kurban Bayramı tamam olmaz gibi gelir, dinlerim. İlahi son dörtlüğe gelince içimi bir ümit kaplar, ‘mürid olmayı beceremedik ama muhiblere muhabbetimiz var, olmaz mı’ diye acz içre boyun büker, niyaz eylerim.

Aşkî’ye bezl eyle sen didarını

Lutfunla sevindir ben dildârını

Firdevs-i âşiyan eyle dârını

Açalım ihvanla bayram edelim

Bayram namazlarından sonra cemaatin usul üzre birbirleriyle musafaha ederek tebessümle bayramlaşmaları hep herhangi bir tebrikleşmenin çok ötesinde bir şeymiş gibi gelirdi bana ama adını koyamazdım. Amcamı sırladığımız gün eş-dostun taziyelerini bildirmek için sıraya girip ellerimizi tuttuklarında içime yayılan ferahlıkla biraz anlar gibi oldum sanki. Enteresan bir durum bu. Ruhlar arasında aklın izaha takat getiremeyeceği bir alışveriş oluyor böylesi anlarda. Neşenin çoğalıp, hüznün azalmasının paylaşmakla kesin bir irtibatı var. Güzel bir söz olmanın çok ötesinde ve üstünde bu irtibat. Müslüman Müslüman’ın elini hüznünü yahut saadetini paylaşmak niyetiyle tuttuğu an bir araya gelen sadece eller olmuyor, ruhlar kucaklaşıyor keyfiyetini bilemediğimiz bir şekilde. Mevzu hüzünse hüznün Rabbi bir kişinin kalbinin taşımaya güç yetiremeyeceği o yükü paylaştırıyor onun elini muhabbetle tutan kişiler adedince ve yükün ezici külfeti sadra inşirah veren bir nimete dönüşüyor. Eğer mevzu neşeyse safanın Rabbi, birbiriyle tebrikleşen müminlerin kalbine koyduğu saadeti, yaptıkları her bir musafaha ile biraz daha ziyadeleştiriyor. Bu taziye ve bayram tebrikinin, bu mümin musafahasının, kudemânın güzel bir adeti olmaktan öte bir anlamı var; arifler bilir bunu, taziye sırasına girmeye erinmeyip, bayram namazında hutbenin bitimiyle kaçmayanlar da birazcık sezerler.

Kurban ibadetinin atamız İbrahim’in (a.s.) teslimiyeti üzerinden okunması ve buradan muazzam tefekkür pencereleri aralanmasına yaşadığımız çağın bizi icbar ettiği şartların ziyadesiyle kastettiğini düşünüyorum. Bunun kurban kesenin kalp kıvamına bakan tarafı fazlasıyla olduğu gibi, kurbanın alınıp, kesilme şekline kadar pek çok şeyle de irtibatı var sanki. Çocukluğumuzda bir kaç gün evvelden alınan kurbanlığı kendi ellerimizle besler, sever, ona bir isim bile verirdik. Rahmetli babaannem, yıkar, temizler, bir gelin gibi süsler, kınasını yakardı kurbanlığın. Hal böyle olunca bayram sabahı Allah için kestiğimiz kurbanlık bizden birisi olurdu, belki evladımızı yatırmazdık bıçağın altına ama, çok sevip benimsediğimiz, bize ait bir şeyden vazgeçerdik Allah için. Bakıyorum da şimdilerde hiç tanımadığımız, bir kez bile sevmediğimiz, hatta görmediğimiz kurbanlıkları kesiyoruz; tanımadığımız birisinden bir başkasının elindeki bıçak aracılığıyla biz vazgeçiyoruz. Allah eksiğiyle noksanıyla kabul etsin, ne diyeyim...

‘Dört kişi bir danaya girmişler biz üç kişi bir insana girdik, onun borçlarını ödedik, ihtiyaçlarını giderdik, hangisi Allah’ın daha çok hoşuna gitmiştir’ mantıksızlığının, cehaletinin, nezaketsizliğinin, çokbilmişliğinin sevgi pıtırcıklığı maskesiyle modern dindarlık diye pazarlandığı günlerden geçiyoruz. Mübarek gün lafını etmeye bile değmez ama bu kabil lakırdılar bazılarımızın aklını çeldiği için notlarımın arasına alıyorum. Unutmamak gerekir ki: Usulsüz vusul olmaz! Namaz kılmaya ayıracağım vakitte yardıma muhtaç insanların işlerini görüyorum diyen birisi o insanlar için iyi kendisi için kötü bir şey yapmıştır. Halbuki namazını kılsa ve aylaklık edeceği vakitlerden birisinde yardıma muhtaç insanların işleriyle meşgul olsa daha güzel olmaz mı? Kurban kesmek insanlara yardım etmeye mani değildir ama insanlara yardım etmek bahanesiyle kurban ibadetini hafife almak imanı kurban etmektir!

Herkes bayram eder ama bazıları bir başkasının bayramı olur, marifet budur. Fatiha’ya vesile olsun diye Bilal Kemikli Hocamın merhum Bandırmalı Ali Ağabeyden naklettiği sözü yazalım: Bayram, mahzun gönülleri ihya etmektir. Bir yetimin başını şefkatle okşayarak, bir açın karnını doyurarak, bir çocuğun cebine harçlık koyarak, bir kimsesizin ellerini öperek mahzun bir gönlü ihya edersek, umulur ki gönüllerin sahibi de bize merhamet eder. Sahi bayram O’nun bizi affedivereceği gün değilse ne zamandır ki?

Bayram bahsinin notlarını son bir hususla bitirelim. Bayram nedir sorusunun onlarca farklı cevabı olabilir, bayram ne değildir diyecek olursanız cevap tek gibi geliyor bana: Bayram tatil değildir!

Bayramlaşmak için koşturmaktan, mahzun gönülleri ihya için çabalamaktan yorgun düşüp, bittiği gün tatile gitmek isteyeceğimiz nice bayramlara erişmek dileğiyle.

#Bayram
#Kurban bayramı