Senarist etkisi

04:0024/12/2017, Pazar
G: 18/09/2019, Çarşamba
Sema Karabıyık

Senarist değişikliği dizi sektöründe sıklıkla yaşanan bir durum. Çoğunlukla da düşük reytinglere ilaç olması için başvurulur değişikliğe. Bazı dizilerin karakter ve hikaye yapısı bayrak değişimi için uygundur. Jeneriği okumayan seyirci çoğunlukla fark etmez durumu. Bazı dizilerde ise, "Nereden çıktı bu hadise?" dedirtecek kadar keskindir değişim, dönüşüm. Öyle ki dizideki bazı karakterlerin başlangıç hikayesiyle bağlantısı tamamen kopartılır.İstanbullu Gelin’in Senem’i senarist değişikliği ile

Senarist değişikliği dizi sektöründe sıklıkla yaşanan bir durum. Çoğunlukla da düşük reytinglere ilaç olması için başvurulur değişikliğe. Bazı dizilerin karakter ve hikaye yapısı bayrak değişimi için uygundur. Jeneriği okumayan seyirci çoğunlukla fark etmez durumu. Bazı dizilerde ise, "Nereden çıktı bu hadise?" dedirtecek kadar keskindir değişim, dönüşüm. Öyle ki dizideki bazı karakterlerin başlangıç hikayesiyle bağlantısı tamamen kopartılır.


İstanbullu Gelin’in Senem’i senarist değişikliği ile başlangıç hikayesinden uzaklaşan, aşkın kucağına düşen bir karakter. Senem, hikayenin başında, asosyal, TV bağımlısı biriydi. Süreyya’nın peşinden Bursa’ya geldiğinde asosyalliğinin sebeplerine inilmiş, geçmişin perdesi aralanmıştı. Pavyonda çalışırken Süreyya’nın anne babasının ölümüne sebep olmuştu, gerçeklerin açığa çıkmaması için şantaja boyun eğiyordu. Esma Sultan’ın aile yadigarı değerli bir takısını çaldı, Kapalıçarşı’da aile kuyumcusuna satmaya çalışırken yakayı ele verdi. Esma, Senem’in borcunu ödemekle kalmadı, olayı örtbas etti, Süreyya ve Faruk’un ayrılmalarına yardım etme karşılığı. Sezon finalinden sonra senarist değişti hikaye sil baştan kuruldu. Senem-Süreyya çatışması yüzleşme yaşanmadan imha edildi. Senem aniden TV bağımlılığından kurtuldu sosyal biri olarak hayata karıştı. Esma Sultan karakterine ihanet ederek Senem’le anlaşmasını unuttu. Senem’in payına 'şapşik' bir aşk hikayesi düştü. Akif’in komedi yüzünün ön plana çıkması için Faruk’la olan sahneleri yetersiz gelince Senem teyzeyi saklandığı dolap içinden gördü, gözlerim kanadı dedi. Derken gönlünü kod adı teyzeye düşürüverdi. İkilinin gizli saklı buluşmaları, her seferinde Süreyya ya da Faruk’a yakalanmaktan kıl payı kurtulmaları, gülümseten sahneler ortaya çıkmasını sağladı.

İpek’in loğusa dönemi depresyonuna ne demeli! Doğurduğu çocuğa yabancılaşmış, Faruk aşkı yüzünden bebeği kabul etmekte zorlanıyor, ama üstü itinayla örtülüyor. Faruk’la evlenemediği için Fikret’in evlenme teklifini kabul eden, Faruk ve Süreyya evden ayrılmaya karar verdiğinde, "Ben Faruksuz yaşayamam." cümlesini sarf eden İpek değil miydi? Tüm bunlar hiç olmamış edasında devam ediyor senaryo. Senarist yeni kurguladığı dünyada değişiklik ihtiyacı hissetmiş olabilir ama başlangıçta baskın şekilde anlatılan bir hikayenin seyirci tarafından unutulması mümkün mü? Ya o tehlikeli sulara hiç girilmeyecekti ya da daha hasarsız bir çıkış yolu bulunacaktı. Fikret eğlenceli bir karaktere dönüştürülmeye çalışılırken; loğusa döneminde karısından görmediği ilgiyi kendisine aşık asistanından gördüğü için İpek’e ihanet etme noktasına geldi. Fikret, abisi Faruk’un gölgesinde kalmış ezik bir karakter. Ama bu ezikliği dahi Adem’le işbirliği yapma sebebini açıklamak için yeterli değil. Kaldı ki Süreyya-Faruk ayrılığı yaşandığı iki aylık dönemde Faruk’un işe uğramaması Fikret’in yönetimi ele geçirmesi manasına gelmiyor mu? Yıllardır hayalini kurduğu konuma ulaşmış olmanın verdiği duyguyla yerini muhafaza etmek yerine Adem’e altın tepside sunuyor. Faruk’a, "Sen yokken konakta biz neler çektik biliyor musun?" diyerek duygu sömürüsü yapıyor. "Ne yaşadın?" diye soran olsa verecek cevabı yok o da ayrı bir mesele.

İstanbullu Gelin’de şartlar ne olursa olsun aşkları ile ayakta kalacak iki karakter var Süreyya ve Faruk. Etraflarında yaşanan hadiseler, müdahale, manipülasyon girişimleri, hepsi tekmili birden bu aşkı güçlendirmeye yarayacak. Yan hikayelerdeki tökezlemeler, karakterlere yeni format atma girişimleri göze batsa da; Süreyya Faruk aşkı, evliliği, dış etkenlere karşı verdikleri mücadele başarılı bir şekilde yansıtılıyor ekrana. Faruk’un gayri meşru çocuğunun ortaya çıkmasından sonra yaşananlar, Süreyya’nın Faruk için 'değişti' ifadesini kullanması. Faruk’un Süreyya’yı haklı çıkarırcasına, "Evet, kıskanıyorum." diye başladığı cümlesini, "Evet değiştim, beni sen değiştirdin Süreyya." diye devam ettirmesi. "Bana kendimle yüzleşmeyi sen öğrettin, senden önce ben hep başkalarını suçlardım, senden sonra kendi hatalarımı da görebiliyorum." demesi, Türk dizilerinde rastlanmayan, alkışlanacak hareketler kategorisine girdi. 'Değiştiğinden şikayet ettiğiniz eşinizin, sevdiğinizin değişiminde sizin de payınız olabilir' önermesini zihinlere ekmesi bakımından dikkat çekiciydi.

Esma Sultan faktörü, Begüm ve Emir gerçeği ile sınanan, her darbeyi en az hasarla atlatıp birbirine daha sıkı bağlanan Süreyya-Faruk aşkının, karşılıksız aşkının gölgesine sığınan bir psikopata ihtiyacı var mıydı? Cevabı peşinen vereyim yoktu. Anne müdahalesi ile yarım kalmış bir aşk, on yıl boyunca gizlenmiş bir çocuk, eski sevgili, eski sevgilinin yeni erkek arkadaşı yeterince malzeme vardı insan ilişkilerine dair. Hikayeye Süreyya’nın avukatı olarak dahil olan Can’ın 'tesadüfen' Begüm ile tanışması, Can-Faruk arasındaki tartışmalar yeterince zenginlik katabilirdi hikayeye. Boşanma davasında Faruk’la karşı karşıya gelmesi yetmedi, Can, Faruk’un ifadesiyle Faruk’un kadınları etrafında dolanmaya başladı. Çünkü Süreyya’ya kafayı takmıştı. Aşk değil o duygunun adı, kesinlikle takıntı hatta hastalıklı bir takıntı. İstanbullu Gelin, bu vakte kadar klişeleri klişe olarak kullanmamasıyla farkını fark ettirmişti. Psikopat Can, son yılların vazgeçilmez klişesi olarak yer alırsa hikayede birkaç bölümlük heyecan uğruna hikaye hızla sıradanlaştıracak. Yerli dizi sektöründe bu duruma senarist etkisi diyoruz.

#Senarist
#Film
#Dizi