En iyi senaryo ödülünü vermek üzere Altın Kelebek sahnesine gelen Osman Sınav, “inşallah özgün işler yapana gider demiştim” diyerek endişesini dile getirdi. Endişelenmekte yerden göğe kadar haklıydı. Her ne kadar Türk dizileri ihracat rekoru kırıyor haberlerinin ardı arkası kesilmese, dünyada Amerikan dizilerinden sonra en çok Türk dizileri satılıyor haberleri yapılsa da, ekran, uyarlama dizilerin işgali altında. Bazı diziler jenerikte yazarak uyarlama olduklarını saklamıyor; Kadın, Hayat Sırları,
En iyi senaryo ödülünü vermek üzere Altın Kelebek sahnesine gelen Osman Sınav, “inşallah özgün işler yapana gider demiştim” diyerek endişesini dile getirdi. Endişelenmekte yerden göğe kadar haklıydı. Her ne kadar Türk dizileri ihracat rekoru kırıyor haberlerinin ardı arkası kesilmese, dünyada Amerikan dizilerinden sonra en çok Türk dizileri satılıyor haberleri yapılsa da, ekran, uyarlama dizilerin işgali altında. Bazı diziler jenerikte yazarak uyarlama olduklarını saklamıyor; Kadın, Hayat Sırları, Kalp Atışı, Cennetin Gözyaşları, Meryem, Bizim Hikaye gibi. Bazıları ise kült filmlerin, dizilerin şablonunu birebir kullanıyor ama özgün olduğu iddiasında.
Ekranda ciddi bir hikaye açlığı ve açığı yaşanıyor. Güney Kore dizileri ekrandaki dizilere benzediği, o çok kullanılan tabirle bizim seyirci kolay anlayacağı ve takip edeceği için tercih edildi. Yoksa hikaye adına orijinal bir durum söz konusu değildi. Entrika matematiğini bizimkilere göre daha iyi kuruyorlar sadece. İyi başlayan pek çok uyarlama, orijinal hikaye tükendikten sonra yalpalama ile saçmalama arasında salınıp, bu kadar da olmaz diyerek saç baş yoldurtuyor ekran başındakilere. Reyting baskısı sonucu final kararı alındığında ekran başında sadece fanlar kalmış oluyor.
Neden seyirci kaybettik, reytinge mağlup olduk sorusu soruluyor mudur mesela bu zamanlarda? Sorulsa ve doğru cevaplar verilse, yaşanılanlardan ders alınarak yola devam edilse değişecek gidişat ama herkes kendini mükemmel ötekini kusurlu görmekle meşgul olduğundan bir arpa boyu yol alınamıyor.
Hikaye tükendiği için uyarlamalara yönelmek durumunda kalındı savunusu yapılıyor. Hikayeler alışılmadık, sıra dışı, orijinal, ekranda ilk defa böyle bir hikayeye şahit oluyoruz demeyi hak etseydi ben de aynı görüşü paylaşırdım. Bilindik konu ve temalar, sadece senaryo matematiği yerlilere göre daha başarılı.
Misal dizilerin olmazsa olmazı yoksul tarafını oluşturan hayatlar hakkı verilerek anlatılamıyor bir türlü. Bu sene iki dizi Bizim Hikaye ve Kadın -ikisi de uyarlama- yoksulluğu dört başı mamur ekrana getirmeleriyle dikkat çekti.
Kocasını kazada kaybetmiş, iki çocuğuyla yaşam mücadelesi veren Bahar, tekstil atölyesinde asgari ücretle çalışan genç bir kadın. Çektiği sıkıntılar gerçekçi bir şekilde kaleme alınıyor, bazıları yadırgasa da 10 lira bile o kadar kıymetlidir bazen. Apartman aidatı için verecek 20 lirası olmadığı için ev sahibinin evini temizlemeye gönüllü olması hepsi hayatın içinden gerçekler. Bütün yoksulluğuna rağmen çocuklarını hiçbir şey yoksun etmemek için mücadele etmesi, babalarıyla ilgili hep olumlu güler yüzlü anılar anlatması, bugünün zorluklarıyla geçmişin yardımıyla başa çıkma azmi, çocuğunu hayatın tüm zor şartlarına rağmen yük değil ödül olarak gören annelerin varlığını hatırlatması açısından başarılı bir proje. Ekranda şimdiye kadar gördüğüm en iyi anne, umut aşılayan bir hikaye. Süresi 45 dakika olsa, kıskanç üvey kardeş ve diğerleri hikaye dışı bırakılsa, flashbacklerle anlatılan kocası ile tanışıp evlenme hikayesi başarılı bir romantik komedi örneği, çocuklarıyla verdiği mücadele ile umut veren bir dram olarak ziyadesiyle yeterli. Özge Özpirinçci’nin makyajsız oynaması, kılığı kıyafeti, geçmişteki mutlu aşık kadın halleri, her şeyden önce anne olduğu hissini yaşa(t)ması , gücünü senaryodan alsa da senaryoyu güçlendiren detaylar.
Yaz boyu Shameless uyarlaması nasıl yapılır, o hikaye bize nasıl uyarlanır polemikleri yapıldı. Shameless müdavimleri ekrana gelen dizinin bambaşka olduğu konusunda hemfikir ki yapım ekibi de senaryoyu değil hikayeyi Türkçeleştirdiklerini ifade etmişti. Tercüme sınırlarında yapılan uyarlamalardansa Bizim Hikaye gibi dizileri tercih ederim. Benim merak ettiğim konu, Bizim Hikaye Shameless’e sırtını dayamasaydı yine yazılabilir çekilebilir miydi? Mahalle, yoksulluk deyince genelde ağır dram, birbirine düşman aile fertleri, parayı bulmak yırtmak için her türlü ahlaksızlığı yapmaya meyilli karakterlerin hikayesi yazılıyor. Gecekonduda çekim yapmak zor gerekçesiyle salon salomanje evler tercih ediliyor, esas kız günde en az üç kıyafet değiştiriyor, ulaşım aracı olarak mutlaka ticari taksi tercih ediliyor. Ve olmazsa olmaz zengin bir karakter dahil oluyor hikayeye aşk kontenjanından, esas kızı o hayattan çekip çıkarmak üzere. İkinci bilemedin üçüncü bölümde esas kıza kişisel asistan gibi yerli dizilere özel bir istihdam oluşturuluyor. Güney Kore uyarlaması dizilerde son yıllarda o kadar çok bu tarz hikayeler tekrarlandı ki Bizim Hikaye bu kulvarın dışına çıkarak farkını fark ettirdi.
Filiz ve kardeşleri arasında güçlü bir sevgi bağı ve iletişim var. Hayatlarından şikayet etmiyorlar, problemlerine çözüm bulmaya çalışıyorlar. Elibol ailesi ödenmesi gereken faturalar, zaruri ihtiyaçlar derken her gün para sınavı veriyor. Senaryonun zengin ayağı da mevcut ama Barış’ın travması tipik fakir kız zengin oğlan hikayesinden farklılaştırıyor Bizim Hikaye’yi. Araba hırsızlığı yapan, valelik yaparak geçimini sağlıyorum yalanıyla Filiz’i kandıran Barış’ın hikayesi senaryonun ayaklarının yere daha sağlam basmasını sağladı. Elibol kardeşler parasızlığı sevgi ile birbirlerine kenetlenerek, fedakarlık yaparak yenmeye çalışırken; para içinde yüzen Barış, babasının hatalı bir kararıyla kardeşini kaybetmişti. Neden yalan söylediği, Filiz’e yardım ısrarı, kardeşini kaybetme hikayesinde gizliydi. Liseye giden kardeşi kaçırılmış, fidye istenmiş, babası fidye ödemeyerek kardeşini feda etmişti. Yaşadığı acıyla modern Robin Hood olmaya karar veren Barış, tefecilerin arabalarını çalıp parçalayıp satarak ihtiyacı olanlara yardım etmeyi görev edinmişti. Para yüzünden kaybettiği kardeşinin yerine Filiz’in kardeşlerini koyarak para yüzünden acı çekmemeleri için elinden geleni yapmayı şiar edinmişti kendine.
Bizim Hikaye uyarlama olmasaydı, gecekonduda annesiz babasız yaşam mücadelesi veren Elibol kardeşlerin hikayesi bu kadar iyimser, umut dolu, eğlenceli olur muydu?