“10 yıl içinde robotların niteliksiz işgücünün yüzde ellisinin yerine geçeceğinden, hatta birçok beyaz yakalıyı işsiz bırakacağından ve bunun radikal sosyo politik sonuçlara neden olacağından haberiniz var mı?Yapay zekanın heyecan verici olduğu kadar insanlık için çok yönlü/çok riskli olabileceği hakkında fikriniz var mı? Geleceğin medeniyet savaşlarının insanlık ile makineler arasında olabileceği hatta insanın kendi yarattığı ölüm makinelerinden kaçarak uzayda kolonileşeceği çok mu ütopik?Sadece
“10 yıl içinde robotların niteliksiz işgücünün yüzde ellisinin yerine geçeceğinden, hatta birçok beyaz yakalıyı işsiz bırakacağından ve bunun radikal sosyo politik sonuçlara neden olacağından haberiniz var mı?
Yapay zekanın heyecan verici olduğu kadar insanlık için çok yönlü/çok riskli olabileceği hakkında fikriniz var mı? Geleceğin medeniyet savaşlarının insanlık ile makineler arasında olabileceği hatta insanın kendi yarattığı ölüm makinelerinden kaçarak uzayda kolonileşeceği çok mu ütopik?
Sadece sürücüsüz değil %100 otonom otomobillerin orta vadede hayatımızda olacağı, şehirleri akıllı yapan en önemli unsurlardan birisinin hava trafiği olacağı sadece bilim kurgu filmlerindeki sekanslar mı?
Sadece 10 yıl içerisinde doğmayanların değil aynı yıl içerisinde doğmayanların birbirlerini anlamakta zorlanacağı bir dünyaya adım attığımızın farkında mısınız?
Akıllı cihazlarla büyüyen çocukların sanal odalarda yazılımlarla sosyalleştiği, insanı unuttuğu, empati yapamadığı, başka insanları görme, anlama, birlikte üretme isteğinin olmayacağı bir dijital çağa hazır mısınız?
Psikologlarımız, sosyologlarımız, antropologlarımız, iletişim uzmanlarımız, iş verenler, kamu otoriteleri hazır mı?”
Yukarıdaki sorular 8 Şubat’ta gerçekleştirilecek “Strategy 4.0 / Trends Shaping The Future zirvesi”nin tanıtım bülteninden.
Bir tarafıyla ürkütücü bir tarafıyla fazlasıyla tanıdık. Bilim kurgu filmi/ dizisi izlemeyi sevenlere özellikle hiç yabancı değil! Elon Musk’ın tanıtımını yaptığı sürücüsüz otomobili bilimkurgu filmlerinde göreli neredeyse 30 yıl oldu. Günümüzde yapay zeka hastalıkların teşhisinden ilaç üretimine pek çok alanda kullanılmaya başlandı. Filmlerde gördüklerimiz gerçeğe dönüşürken bilimkurgu dizileri bilinç kopyalamadan bilinç transferine geniş bir hayal gücü eşliğinde bir taraftan ölümsüzlüğü keşfetmeye çalışıyor bir taraftan yapay zeka bilinçlenirse insanlık için tehlikeleri olur mu sorularına cevap arıyor.
“Humans” robotların işçi, yardımcı eleman olarak çalıştığı bir dünya tasavvuru ile başladı, robotlar bilinçlenirse ne olur hikayesine geçiş yaptı. “Agent Of Shilds” insan/ zihin kopyalama, bilinçli robotlar, alternatif gerçeklik, dijital paralel evren temaları eşliğinde görsel bir şölen sunuyor. “Black Mirror” malum teknoloji insana ne yapıyor sorusunu insan teknoloji ile ne yapıyor sorusuyla birlikte sormayı başarıyor her bölümde. Yapay zekada çığır açan “Westworld”un ikinci sezonu merakla bekleniyor. Bilimkurgu deyince konu ve tema çeşitliliği ile unutulmaz diziler sıralamasında gönlümün her daim birincisi ise Fringe.
Bilimkurgu hayret ve şaşkınlıkla izlenip geçilen bir tür değil. İnsanı düşünmeye, araştırmaya, okumaya yönlendiren bir tür. Bilimkurgu aslında şimdinin tarihidir, güncele esaslı bir eleştiridir. Ne ki bunu gelişmiş teknolojinin arkasına gizlenerek yapar. Sosyologların, psikologların analiz yapabilmeleri için vakaya ya da hikayeye ihtiyaçları var. Ancak edebiyat ve sanat bir adım öne geçerek bu fırsatı sunabilir.
Bilimkurgu ciddi bir araştırma ve zekanın ürünü. Evet, özünde insanın hikayesi anlatılan. İyiler var kötüler var. Bir bilimsel veriyi buluşu iyi niyetle kullananla kötü niyetle kullanan arasındaki farkı çok net anlatır. Hayal gücü, bilimsel veri ve zeka başarıyla harmanlanarak üretilebilir ancak, asla ben yazdım oldu bir tür değildir. Hikaye, senaryodur yıldız. İyi bir senarist yönetmen işbirliğine ihtiyacı vardır. Senaryo ön planda olduğundan güçlü oyuncu kadrosuna bel bağlamaz.
Yeni yılla birlikte yeni diziler başlayacak ekranda. İsmi önemli değil neredeyse hepsi “güçlü oyuncu kadrosuyla iddialı geliyor.” Çünkü hikayeler bildik, tanıdık, daha önce defalarca kez anlatılmış hikayeler. İmkansız aşklar, entrika dolu aileler, sırlar, başkasının hayatını çalarak hayalini gerçekleştireceğine inananlar, mafyanın içindeki masum tetikçiler… Peki bunların farkı ne olacak, dizi çiftleri ile çekecekler seyircinin dikkatini. Falanca ile filanca çok yakışıyor, çok uyumlu, mutlaka aşk yaşasınlar, ayrılmasınlar diyen fanlar, diziler henüz ekrana gelmeden sosyal medyada kenetlenecekler. Bir gruba dahil olmak bir konu hakkında konuşmak, tartışmak ihtiyaç, özellikle genç izleyiciler için.
Televizyon ve diziler çağımızın gerçeği. Doğru kullanıldığında insanı anlamak için en etkili mecra. İnternet sonrası tek kişilik dünyalarında yabancı dizileri takip eden, yerli dizilere mesafeli genişçe bir kitle mevcut. Özelikle bilimkurgu türündeki dizilere bakınca haksız da sayılmazlar. Bir tarafta mafya imkansız aşk sarmalının dışına çıkamayan 120 dakikalık yerli diziler, diğer tarafta ufuk ve zihin açıcı kırk beş dakikalık yabancı diziler.