Geçmişi travma yüklü iki karakter; kadın baş komiser, erkek hırsız. İlk bakışta, ters yüz edilmiş haliyle Hırsız Polis’i hatırlatsa da ilk bölüm itibariyle umut vaat eden bir dizi Yüz Yüze.
Yerli dizilerin her hikayeyi imkansız aşk teması etrafında anlatma takıntısı olmasa sağlam bir hikaye aslında. Ne zaman ki iki ana karakteri imkansız aşkın pençesine düşürmeden hikaye anlatmayı deneyecek, o zaman dizi sektörünün gelişiminden bahis açabileceğiz. İlk sahnede çatışma hissedilmeli, imkansızlığın altı kalın çizgilerle çizilmeli yaklaşımıyla imkansız aşk okyanusuna dalındığında 3-5 bölüm sonra hikaye illaki klişelere teslim ediliyor.
Yüz Yüze’de banka soygunu sahnesine kadar klişeleri görmezden gelecek derecede iyi kurgulanmış iyi anlatılmış bir hikaye vardı karşımızda. Banka soygunundan sonra ise kocaman bir soru işareti oluştu. Takip etmeye değer mi sorusu eşliğinde.
Baş komiserin ismi Seliha. Çocukluk arkadaşı Ali’yi meslektaşı ile baş göz etme, günlük rutin kovalamaca yakalamaca işleri arasında, esas oğlan Cihangir namı diğer Cino ile dizinin ilk dakikalarında mezarlıkta karşılaştı. 17 yaşında hayata gözlerini yuman Beyza’nın mezarına çiçek ekmekteydi, görünürdeki mesleği çiçekçilik olan hırsızlık çetesinin lideri Cino yanına gelerek soğuğa dayanıklı çiçek ekmesini önerdi. Sonrasında her kritik sahnede ikilinin yolu bazen tesadüf bazen kulak misafirliği neticesi kesişti. Ölen kim yakının mı sorusuna verilen sana hayat hikayemi anlatacak değilim çıkışı, içinde ölüm varsa acı vardır, acı varsa her hikaye uzun sürer kendimden biliyorum cevabıyla ölümlerin değiştirdiği iki hayat başlığına geçiş yapmış olduk. Gece kulübünde enselediği kendisine temas eden suçludan sonra Seliha’nın travmasının canlanması pek çoklarının aklına geçmişinde tecavüze mi uğradı sorusunu getirdi. Tecavüz güçlü bir ihtimal ama, ben, 17 yaşında ölen Beyza, Seliha’nın kendisi olabilir mi diye düşünmedim değil! Yaşanan bir travma, toprağın altına gömülen bir geçmiş, polis olarak kötülerden intikam alan bir Seliha’ya dönüştürmüş olabilir karakteri.
Cino ise hain, uyuşturucu taciri damgası yiyen bir polisin oğlu. Hain damgası yemiş polislerin cenazesine teşkilattan ve halktan kimsenin katılmaması, tabutun bayrağa sarılmaması, görev başında ölmesine rağmen şehit kabul edilmediğinden şehitliğe defnedilmemesi insanın içini acıtan, arkada kalan evlatlar haini damgası mirasıyla hayatlarına nasıl edecek sorusunu sordurması bakımından güçlü sahnelerdi. Annesi üzüntüden erken doğum yapınca kardeşi Çağdaş engelli olarak dünyaya gelmiş. Kardeşi kendi çektiği acısı çekmesin, babasının hain olduğunu, erken doğumdan dolayı engelli olmasına sebep olduğunu bilmesin diye kardeşini nüfusa iki yaş büyük yazdırmış Cino. Hayatın gerçekleri ağır gelince savrulmaya engel olamamış, mahalleden yakın arkadaşları ile birlikte geceleri araba hırsızlığı yapmaya başlamışlar. Ta ki bir gün tanıştığı bir adam, 2002 yılında uyuşturucu çetesinin içine sızan polis Kemal’e iftira attıklarını ve bir banka kasasında babasını temize çıkaracak bir kanıt olduğunu itiraf edene kadar. Babasının masum olduğunu ispatlamak, mezarını açtırıp bayrağa sararak teşkilatın katıldığı yeni bir cenaze töreni eşliğinde şehitliğe defnetme kararı, hem kendinin ve arkadaşlarının hem de Seliha’nın hayatını kökünden değiştirir. Banka soygunu esnasında Seliha en yakın arkadaşı Ali’yi, Cino ise Mustafa’yı kayıp verir. Ali’nin katilini bulmaya yeminli Seliha’nın yolu mahalleye düşecek, aşk nefret intikam duyguları eşliğinde kedi fare oyunu başlayacak.
Ana hikaye ana hatları itibariyle başarılı idi. İlk bölüm hem derdini hem geçmişi anlatma başarısını gösterdi ki yerli dizilerde nadir bulunan özelliktir bahsettiğim. Ne oldu sorusunu boşluk bırakmadan anlattı, bundan sonra ne olacak sorusunu sordurdu. Başrol oyuncularının kimyası hatırına diziyi takip edecekler için yerine getirilmesi kolay vaatlerde bulundu. Tüm hikayeyi imkansız aşk temasına hapsetme kolaylığına kaçılmasa diyeceğim ama hırsız Hafız ve Emel arasında da imkansızlık üzerinden yol alınacağının sinyali verildi. Laz fırıncı, Hafız olduğu detayı özellikle verilen Yunus fırına gelen Emel’e ekmek satmayı reddeden ama bedelini almasa dahi geceleri araba hırsızlığı yapan biri. Fırının bereketini kaçıracak gerekçesiyle Emel’e ekmek satmıyor ama kendisi bilakis hırsızlık yapan iki yüzlü ahlak anlayışının temsilcisi, tipik bir ahlakçı. Anlayamadığım neden hafız olmasının altı bu kadar belirgin bir şekilde çiziliyor?
Banka soygunu sahnesine gelince. Artık neredeyse tüm bankalar öğle tatilinde hizmet vermeye devam ediyor. Öğle tatiline giren hiçbir banka kapılarını kapattıktan sonra adamın biri gelip boynunu büktü bugün ben kız istiycem dedi diye kapılarını tekrar açmaz! Öğle tatilinde bankoda oturan memur, sanki banka reklamındaymışçasına güler yüzle müşterinin emrine amade beklemez. Şehrin göbeğinde arabayla bankanın içine dalınacak, Cino ve çetesinin öngördüğü gibi on dakika boyunca polis gelmeyecek? Bu kadar acemi hırsızların karşısında hiçbir banka çalışanı alarm düğmesine basmayacak?
Dizinin tüm meselesi Seliha ve Cino’nun birbirlerinin en yakınlarının ölümüne sebep olacak şekilde yolları kesişsin, imkansız aşkın pençesinde seyir zevki versin olunca bundan iyisini beklemek büyük iyimserlik. Seyirci böylesini tercih ediyor, başka türlüsünü bizim seyirci sevmez anlayışı hakim olduğu müddetçe hikaye anlatma tarzının değişmesine imkan yok. Sahiden seyirci tercih ettiği için mi hikayeler böyle yazılıyor yoksa başka türlüsü yazılamadığı için mi?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.