Corona virüsü, salgın boyutuna çıktığı ve sirayet etmek üzere olduğu ülkelerde büyük kentleri esir almış durumdadır. Gelmiş geçmiş en güçlü ordularla kıyaslandığında corona virüsü, yüreklere saldığı dehşet duygusu ile çok daha etkili görünüyor. Devletler ve hükûmetler, gözle görünmeyen ama büyük ordulardan daha güçlü olan “düşman” ile yoğun bir savaş içerisindedir. Bu mücadelenin hafızalarda derin izler bırakması bir yana, yol açacağı değişimler itibarıyla kalcı etkilerinin olacağı açık bir şekilde dile getiriliyor.
Devletler ve hükümetlerin salgın hastalık karşısında ortaya koyduğu mücadele tarzının geleceğin biçimlenmesinde önemli olacağını söyleyebiliriz. Fakat öncelikle salgın hastalığı karşısında bütün kültürlerin birbirine eşitlendiğini belirtmemiz gerekir. Yarınlarda mazeret üretmenin doğru olmayacağı bir pozisyondayız. Devlet ve hükûmetlerin aldığı ve alacağı geçici tedbirlerin yanında milletlerin kültürel özelliklerinin de sürece katkısı olacaktır. Salgından etkilenmenin düzeyini alınacak tedbirlerin belirlemesi, hazırlıklıydık ya da değildik tartışmasını da geçersiz kılmaktadır. Bu eşitlik hem ulusal düzeyde hem de uluslararası düzeyde geçerlidir.
Şu ana kadar corona virüsü ile mücadelede devletler ve hükûmetler düzeyinde üç ayrı yaklaşım öne çıktı. Bu yaklaşımların temsili bakımından Doğu ya da Batı kategorilerinin oluşmaması oldukça ilgi çekicidir. İran ile İtalya aynı kategoride geç kalmış olmayı temsil ederken Çin’in çok etkili bir mücadele verdiği görülüyor. İngiltere ve Hollanda örnekleri fiilî sonuçları ortaya çıkmadığı için tam olarak tanımlanamıyor. Bu iki örneğin ayrı bir kategori oluşturduğu hususu açıkça ifade ediliyor ama bunun ideolojik bir tutum olup olmadığı yönünde bir fikir beyan edilemiyor. Her iki ülkenin kültürel kodları harekete geçti ve salgın karşısında “liberal” bir siyaset mi takip ediliyor yoksa karar alma mekanizmalarında bir sorun mu yaşanıyor?
Türkiye ile birlikte bazı ülkelerin oldukça radikal önlemleri hayata geçirmesi ve adeta seferberlik yaklaşımını benimsemesi de üçüncü bir model olarak görülüyor. Türkiye, Çin’deki vatandaşlarımızın tahliyesinden itibaren süreci ciddiye almış ve ayırım gözetmeksizin bütün bir millete eşit mesafede olduğunu göstermiştir. Şu ana kadar Türkiye’nin takip ettiği yöntem, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sıradan vatandaş arasında herhangi bir fark olmadığını açıkça göstermiştir. Türkiye’nin aynı uygulamayı Suriye’de oluşturduğu bölgelere tatbik ettiği de anlaşılıyor. Sıradan insanların haklarının korunması bakımından oldukça önemli bir dönemden geçtiğimizi görmek gerekir. Bunun bir “yaşama hakkı” meselesi olduğunu gördüğümüz takdirde Batı’dan Doğu’ya ya da Kuzey’den Güney’e doğru yeni kategorilere ihtiyaç duyacağımız açıktır. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünün söylem düzeyinde kalmadığı, corona virüsün salgına dönüşmesini engelleme stratejisi olarak karşımıza çıktığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu sözün kültürel derinliğini göz önünde bulundurduğumuzda eşitlenme kavramı ile ifade etmek istediklerimizi daha iyi anlatmış oluruz.
Salgının bütün dünyayı esir almasıyla yepyeni bir dönemin başlayacağı konuşuluyor. Bu görüşün kesinlikle ciddiye alınması gerekir. Alınan tedbirlerin kapsamı gittikçe genişliyor ve özellikle bu çerçevede iktisadî sonuçlar ekseninde kalıcı değişimlerden bahsediliyor. Bunlar ihmal edilemeyecek kadar önemli öngörülerdir. Değişimin yönünü belirleme açısından kurumların örgütlü bağımlı yapıların hâkimiyetinden kurtarılması hayatî derecede önem taşıyor. Türkiye yaklaşık on yıldır kendini yenileyerek hem kurumları değiştiriyor hem de yeni kurumlar oluşturarak oldukça önemli bir mücadele yürütüyor. İçeriden ve dışarıdan kendisine yönelen bütün tehdit, baskı ve saldırılara rağmen kendi bildiği yolda ilerleyen Türkiye’nin sosyolojik bir ifade ile yeni bir “modernlik” modelini temsil etmesi değişimin yönü açısından önemlidir. Burada da kültürel kodların önem kazanacağı açıktır.
Zorlu bir dönemden geçiyoruz. Emperyalizmin en güçlü ordularıyla coğrafyamızı ateşe verdiği günlerde bütün bir yeryüzünü kuşatan corona virüsü salgını ile mücadele etmemiz de gerekiyor. Ortaya koyduğumuz mücadelenin bizi güçlendireceği açıktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.