Fransa’nın Hafter’i, toplu mezarlar ve bağımlı yapılar

04:0029/06/2020, Pazartesi
G: 29/06/2020, Pazartesi
Selçuk Türkyılmaz

Köle tacirlerinin heykellerine yönelik tepkiyi salgın sürecinin bir sonucu olarak gördüğümüzde Batı hegemonyasının çöküşünü dile getiren görüşleri ciddiyeti anlaşılır. Salgın sürecinin başında sömürgeci devletlerin çaresizlik görüntüsünden hareketle Batı döneminin bittiği vurgulanmıştı. Birtakım çevreler bunları ayakları yere basmayan iddialar olarak göstermeye çalışsa da salgının birinci dalgası yatışmadan Amerika ve Avrupa’da kolonyalist dönemin sembolleri olan köle taciri heykellerinin yıkılması,

Köle tacirlerinin heykellerine yönelik tepkiyi salgın sürecinin bir sonucu olarak gördüğümüzde Batı hegemonyasının çöküşünü dile getiren görüşleri ciddiyeti anlaşılır. Salgın sürecinin başında sömürgeci devletlerin çaresizlik görüntüsünden hareketle Batı döneminin bittiği vurgulanmıştı. Birtakım çevreler bunları ayakları yere basmayan iddialar olarak göstermeye çalışsa da salgının birinci dalgası yatışmadan Amerika ve Avrupa’da kolonyalist dönemin sembolleri olan köle taciri heykellerinin yıkılması, bir dönemin geride kaldığının kanıtıdır. Heykellerle birlikte Batı’nın dokunulmazlığı fikri de yıkılıyor. Bu, büyük bir algı değişimidir ve sonuçları bütün dünyayı etkileyecektir. Bağımlı yapılar ve Batı’ya teslim olan aydınlar kendi dünyalarına başkalarını da hapsetmeye çalışırken değişim, özellikle Asya ve Afrika’yı etkileyecektir.

Sömürgecilik döneminden veya İslam dünyasının sorunlarını kendimize özgü bir bakış açısı ile yorumlamaktan bahsedildiği zaman birtakım çevrelerin ciddî ölçüde rahatsızlık duyması sadece Türkiye ile sınırlı bir sorun değildir. Geçen yüz yılda da Batı’ya yönelik eleştiriler benzer çevreler tarafından tepkiyle karşılanırdı. Bu, oryantalist söylemin etkisi ve nesiller arasında miras olarak aktarılması hakkında bir fikir verir. Amerika ve Avrupa’da köle tacirlerinin heykelleri yıkılıyor ama Türkiye’de liberal demokrasinin nimetleri konuşuluyor. Fransa’nın Libya’da desteklediği güçlerin geride bıraktığı toplu mezarlar ortaya çıkarılıyor ama birileri Türkiye’yi otoriter ve antidemokratik bir iklime sürüklenmekle suçluyor. Aynı Fransa’nın Suriye’de geçen yüz yılın başından itibaren Türkiye karşıtlığı ile maruf yapıları desteklemiş olmasının da herhangi bir tartışma değerine sahip olamaması meselenin oryantalist miras ile sınırlandırılamayacağını gösterir. Sömürgecilik döneminden bahsedildiğinde varlıklarına anlam kazandıran dayanakların yıkılacağını düşünüyorlar. Çünkü anlamı, Batı medeniyeti üzerine inşa ettiler.

Görmezden gelinecek bir sorundan bahsetmediğimizi vurgulamalıyız. Fransa’nın veya bizim dâhil olduğumuz coğrafyada kendi menfaatleri doğrultusunda siyaset takip eden sömürgeci güçlerle birlikte hareket eden yapılar, hem ülkemiz hem de coğrafyamız açısından önemli bir sorundur. FETÖ gibi kökü dışarıda olan yapıların bir gün Türkiye için sorun olacağı biliniyordu. Yabancıların menfaatlerini temsil ettikleri ve onlar sayesinde ayakta durdukları için bağımlı yapı olarak adlandırdığımız örgütlerin gelecekte sorun olacakları açıktır. Yol açtıkları tahribat düşünce dünyamız ile sınırlı değildi, insanımızı bu topraklara yabancılaştırdılar. Bu yabancılaşma bir günde tamamlanmadı. Bağımlı yapılar arasında bir devamlılık var. Bu yapılar bir dönem seküler kimlikle öne çıkarken başka bir dönemde dinî kimliğe bürünebilmektedir. Bu, farklı kimliklerle aynı ilişkilerin devam ettirildiğini gösterir. Bugün Türkiye’de gördüğümüz farklı kimlikler arasındaki birlikteliği bağımlı yapılar arasındaki devamlılık ile açıklayabiliriz.

15 Temmuz 2016 sıradan bir gün değildi. O gün faklı kimlikler arasındaki devamlılık ve yakınlaşmanın neticesi olarak Türkiye’ye çok büyük bir müdahale yapıldı. 2013’te başlayıp 2016’da en üst seviyeye ulaşan bu müdahaleler zinciri içerisinde yer alanlar fikirleri ve eylemleriyle birçok kez coğrafyadan uzaklaştıklarını gösterdiler. Güçlü bir örgütlenme ağında hareket ettikleri için varlıklarını geleceğe taşımakta zorlanmadılar. Kültürel dokumuzun istismara açık olması onların kendilerini geleceğe taşımasına yardımcı oluyor. Hâlbuki sürece entelektüel olarak dışarıdan destek olanlarda bile pişmanlık emaresinden bahsedilemez. Kültürel dokumuzun istismarıyla ortaya çıkan kötü örneklerin emsal teşkil ettiğini ve bunun da geleceğimiz açısından birtakım riskler barındırdığını görmek gerekir. Sorun pişmanlık ile de sınırlı değildir. Aynı anda din, millet ve vatana el uzattıkları için namus ve şereften yoksun olduklarını gösterdiler. Aradan geçen dört yıla rağmen hakikatin bu yüzünü fark ettiklerine dair bir işaretten bahsedemiyoruz.

Köle tacirlerinin heykellerine yönelik tepkiyi görmezden gelmeleri şaşırtıcı değil. FETÖ elebaşı Haçlıların iyi insanlar olduklarını, namusa ve dine zarar vermediklerini söylerken ne dediğini biliyordu. Fransa’nın desteklediği Hafter’in toplu mezarlarını görmezden gelmeleri tabiî bir sonuçtur.

#Kölelik
#FETÖ
#15 Temmuz
#Türkiye