Yeni Türkiye’ye rağmen eski konular

04:0012/11/2018, Pazartesi
G: 12/11/2018, Pazartesi
Selçuk Türkyılmaz

Son zamanlarda farklı alanlarda yaşadığımız herhangi önemli bir hadiseyi tesadüflerle ve doğallık bağlamında açıklamamız doğru değil. Her ne kadar bazı eski tüfekler Türkiye’nin merkeze alınmasından hoşlanmasalar da gelişmeler onların görüşlerinin aksi yönde seyrediyor.Türkiye, uzunca bir zamandır, Batı ekseninde oluşturulan bağımlı yapıları deşifre eden adımları attıkça küresel operasyonlara sahne oluyor. Fakat her bir operasyondan sonra da Türkiye’nin manevra sahası genişliyor. 15 Temmuz gecesi

Son zamanlarda farklı alanlarda yaşadığımız herhangi önemli bir hadiseyi tesadüflerle ve doğallık bağlamında açıklamamız doğru değil. Her ne kadar bazı eski tüfekler Türkiye’nin merkeze alınmasından hoşlanmasalar da gelişmeler onların görüşlerinin aksi yönde seyrediyor.



Türkiye, uzunca bir zamandır, Batı ekseninde oluşturulan bağımlı yapıları deşifre eden adımları attıkça küresel operasyonlara sahne oluyor. Fakat her bir operasyondan sonra da Türkiye’nin manevra sahası genişliyor. 15 Temmuz gecesi muhatap olduğumuz küresel saldırı, Türkiye’nin bir dizi bağımsızlıkçı adımlarını durdurmak ve hareketsiz bir hâle getirmek için yapılmıştı. Türkiye’ye öldürücü bir darbe vurmayı hesaplamışlardı, çünkü Gezi Parkı kalkışmasında FETÖ aklı tam manasıyla keşfedilmişti. Dini payanda olarak kullanan bir örgüt, Türkiye’ye en büyük darbeyi din üzerinden vurmak istemişti. Amerika, İngiltere ve İsrail’in dinimizi bize karşı bir silah olarak kullandı.

15 Temmuz’da Türkiye’nin mücadele ettiği ve belki otuz sene mücadele edeceğimiz gerçeği bütün coğrafyanın kaderi açısından çok kıymetlidir. Arabistan’da Vehhabîlik, Hint alt kıtasında Kadıyanîlik, İran’da İsmailiye, Türkiye eksenli dünyada Fetulahçılık ve benzer bağlamlı hareketler hakkında tam bir vuzuh söz konusu olmasa da din üzerinden coğrafyaya yabancılaşma çok etkili bir sürece işaret ediyor. Kuşkusuz bu alanda akla hayale gelmeyecek birtakım gelişmelerden endişe duymak yersiz değildir.

Kaşıkçı cinayetini organize edenlerin Türkiye’de istediklerini başaramaması, hedefe konulan Türkiye’nin, yeni saldırıyı boşa çıkarıp karşı hamleler geliştirmesi bağımsızlıkçı mücadelenin çok sert ve acımasız bir zeminde yapıldığını gösterir. Türkiye’yi dar bir alana sıkıştırıp Doğu Akdeniz’de geniş bir manevra sahası oluşturmak istemişlerdi, fakat Türkiye, hemen takip eden 16 Temmuz’da Cerablus’a öncü kuvvetlerini göndermek suretiyle Müslüman coğrafya ile bağlarımızın kopartılmasına izin vermeyeceğini gösterdi. Bu, aynı zamanda Doğu Akdeniz’in Müslüman kimliğini koruma mücadelesiydi. Mısır’ın belirsiz bir tarihe kadar etkisizleştirilmesiyle İsrail, İngiltere ve Amerika rakipsiz kalacaktı. Yunanistan’ın eş zamanlı olarak Türkiye karşıtı oyunda varlık göstermesi de dikkate şayan bir gelişmeydi.

Burada küçük bir parantez açalım: Demokrasiyi Yunanistan ve İngiltere ile ilişkilendirerek kültürel hegemonya oluşturanlar, darbe ve işgal girişiminden sonra suçüstü yakalanan bağımlı elemanlara İngiltere ve Yunanistan gibi ülkelerin sahip çıkması karşısında sessiz kaldılar. Bu da önemli bir ayrıntıdır.

1990’lı yıllardan itibaren Kuzey Afrika ülkelerinin etkisizleştirilmesinde Suudî Arabistan faktörü etkin bir şekilde kullanılmıştı. Yukarıda saydığımız dört hareketin, İslam dünyasını hareketsiz kıldığı ve emperyalizme ciddî hareket alanı açtığı görülüyor. Mısır ile eş zamanlı olarak Libya’nın da kaosa sürüklenmesi çok boyutluluk hakkında yeterince fikir verir. Yabancılaştırıcı örgütler arası ilişkilerden bahsetmeliyiz.

Ne yazık ki 15 Temmuz sonrası fikrî alanda çok sarsıcı bir çıkış yapılamadı. Geçmişin ağları, hayatiyetini devam ettiriyor. Bazı çevreler için 15 Temmuz, neredeyse, yok hükmündedir. Bu doğrultuda bir karartmadan bahsedebiliriz. Suçu devlete, siyasete ve kurumlara atarak sağa sola hakaret savurmanın anlamlı bir tarafı yok. Fakat genel yaklaşım bu şekildedir.

Ezan tartışmasında adı geçen şahıs kaba, fikirsiz, derinliksiz ve geçmişi itibarıyla karanlık ilişki ağları içinde olabilir. Bu şahsın konuşmaları kendi başına herhangi bir mana ifade etmez. Üzerinde durmaya bile gerek yok. Fakat adını zikretmekten imtina ettiğimiz şahsın, birtakım sun’î korkulara canlılık verdiğini de inkâr edemeyiz. Muhafazakârlar arasında, bu korkuya can simidi gibi tutunanları görünce hayrete düşmemek mümkün değil.

Hâlbuki Türkiye, bu korkuları geride bıraktığı için küresel bir aktör olma yolundadır. Artık geçmişte kalan kısır döngüye Türkiye’yi tekrar hapsetmenin imkânsız olduğu dönemleri yaşıyoruz. Zaten onlar geride kaldığı için Gezi’yi, 17-25 Aralık’ı, MİT Tırları baskınını ve 15 Temmuz’u yaşadık. Sırf o günler geride kaldığı için hendek terörünü yaşadık.

Yüzlerce şehit ve gazi yeni bir Türkiye’nin ve coğrafyanın temellerini attı. Bugün artık bu temeller üzerinde yükselen bir Türkiye var.

#Türkiye