Yerli ve millî kavramlarının kendiliğinden ortaya çıkmadığını, Batı karşısında yeni bir düşünme ve davranış biçimine işaret ettiğini belirtmemiz gerekiyor. Türk düşünce ve siyaset hayatı millî ve millîci kavramlarına yabancı değildir, yerli kavramı da bilinir. Özellikle yakın dönem siyasî hayatımızın en önemli simalarından Rahmetli Necmettin Erbakan’ın rahle-i tedrisinden geçmiş kimselerin millî kavramına daha bir aşina olması gerekir. Kurduğu partinin adlarından da anlaşılacağı gibi Erbakan, siyasî
Yerli ve millî kavramlarının kendiliğinden ortaya çıkmadığını, Batı karşısında yeni bir düşünme ve davranış biçimine işaret ettiğini belirtmemiz gerekiyor. Türk düşünce ve siyaset hayatı millî ve millîci kavramlarına yabancı değildir, yerli kavramı da bilinir. Özellikle yakın dönem siyasî hayatımızın en önemli simalarından Rahmetli Necmettin Erbakan’ın rahle-i tedrisinden geçmiş kimselerin millî kavramına daha bir aşina olması gerekir. Kurduğu partinin adlarından da anlaşılacağı gibi Erbakan, siyasî hayatının başında Millî Nizam Partisi, Millî Selamet Partisi örneklerinde millîlik kavramına özel bir önem atfetmişti. Aynı şekilde Millî Gazete, Millî Görüş gibi tamlamalarda da kavram hassasiyeti devam ettirilmiştir. Erbakan’ın mücadelesi, kavramın ifade ettiği mananın hakkını veren bir mücadeleydi.
Rahmetli Erbakan’ın siyasî mücadelesi şahsî kanaatime göre 28 Şubat’ta bitmiştir. Bugünlerde kendini bu harekete nispet eden kimselerin çıkması doğaldır. Fakat bunların görüşlerini eleştiriye tabi tutmadan da geçmemek gerekir. Karar gazetesinde yayımlanan mülakata göre Mustafa Yeneroğlu da Erbakan’ın siyasî hareketinin içinden gelen birisidir. Mülakata göre ifadesinin altını çizmek gerekir. Zira Yeneroğlu bir taraftan Millî Görüş hareketinden geldiği yönünde ifadelerde bulunurken diğer taraftan bu hareketle olan görüş farklılığını belirginleştirmeye çalışıyor. Şu cümleler bahsi geçen mülakattan:
“Biz çok farklı bir sosyalizasyon geçirmiştik. Onun çok farkında değillerdi. Antisemitizme karşıydık, genellemeci Batı düşmanlığına itiraz ediyorduk. Kozmopolit bir Avrupa tasavvuruna sahiptik, AB üyeliğini destekliyorduk. Milli Gazete’nin Türkiye’deki manşetlerinin bedelini orada biz Müslüman azınlık olarak ödüyorduk.”
Alıntılamış olduğumuz bu bölümde görüleceği gibi Yeneroğlu, Erbakan’ın siyasî çizgisini antisemitik ve genellemeci Batı düşmanı olarak nitelendiriyor. Kendileri her kimse, onların antisemitizme karşı olduğunu belirterek farklarını belirginleştirmeye çalışıyor. Batı meselesinde de benzer bir anlatım söz konusudur. Yeneroğlu’nun mülakatta dile getirdiği bu farklılıklara ilk önce Millî Görüş çizgisinde olan kimselerin karşı çıkması gerekirdi. Türkiye’de Millî Görüş çizgisinde hareket edenlerin veya genel manada İslamî dünya görüşüne sahip olanların antisemitik olduğunu iddia edebilmek için Michael Rubin gibi önyargılı bir kimse olmak gerekir. Eğer Yeneroğlu, İsrail karşıtlığını kastediyorsa kavramı hakkaniyetli bir şekilde kullanması gerekirdi. İsrail’in Batı desteği ile Filistin’de uyguladığı zulme Erbakan Hoca daima karşı olmuştur. Fakat bu konuda kendisinin tutumu çok açık değil.
Aynı mülakatta geçen şu ifadeler de Yeneroğlu’na ait:
“Avrupa tasavvuru klişe yaklaşımların çok ötesinde idealleri ayakta tutma çabasıydı. (…) Mesela ben bunu Batılı bir tecrübeye hapsetmem, insanlığın ortak tecrübesi diye okurum. Kendi formlarını kutsayan ve özeleştiriye kapatan Doğu/Batı kutuplaştırmalarını çok kısır bulurum.”
Yerlilik ve millîlik kavramlarının belirgin bir şekilde öne çıkmasına yol açan düşünce ortamımız tam da Yeneroğlu tarafından beyan edilen bu görüşlerle şekillenmişti. Avrupa merkezci fikriyata bizzat Batı’da çok ciddî eleştiriler yöneltilmişti. Siyaset dünyasında yer işgal edenlerin liberal hukuku kutsamalarına rağmen fikrî gelişmelerden haberdar olmamaları kayıptır. Avrupa’yı “insanlığın ortak tecrübesi” gibi geçen yüz yıla ait kavramlarla tanımlamak için dünyadan haberdar olmamak gerekir.
İnsanın bir vatanının olması gerekir. Vatan bilinci önemlidir. İnsan bir yere ayaklarını basmalıdır. Bakış açısının oluşabilmesi için bir yerinin olması gerekir. Eğer sabit bir yeriniz yoksa aitlik hissi de oluşmaz. Kendinizi bir yere ait hissedemediğiniz zaman düşünce dünyanızı belirleyen kavramlar size ait olmaz. Erbakan’ı ve onun temsil ettiği siyasî geleneği “çok kısır Doğu/Batı kutuplaşmasında kendi formunu (?) kutsayan” ifadeleri ile tanımlamak oldukça sorunlu bir yaklaşımdır. Bu, klasik oryantalist bakışın da ötesinde bir yaklaşımdır. Yeneroğlu’nun “kendi formu” ile kastettiği açıklığa kavuşmadığı için soru işaretini özellikle koydum. Mülakatın bütününde dile getirilen fikirlere çok da yabancı olmadığımızı belirtmek isterim. Türkiye ile kavga eden bağımlı yapıların otuz yıldan fazla bir zamandır üzerinde tepindiği fikirlerden bahsediyoruz.
Medyaya yansıyan haberlere göre Yeneroğlu, eski başbakanlardan Davutoğlu’nun siyasî çizgisine çok yakınmış. Her ikisinin de düşünmesi gerekir.