Türkiye’nin 2013’ten sonraki tecrübesi

04:001/10/2018, Pazartesi
G: 1/10/2018, Pazartesi
Selçuk Türkyılmaz

Cumhurbaşkanımız Amerika’dan sonra ziyaret ettiği Almanya’da birtakım kritik görüşmeleryaptı. Türkiye-Amerika ilişkileri BM’deki konuşmalara da yansıdığı gibi tarihinin en kötü dönemlerini yaşıyor. Amerika, Suriye’nin kuzeyinde kurmaya çalıştığı terör devleti-kuşağı örneğinde olduğu gibi Türkiye ve coğrafya karşıtı eylemlerini açıktan yapmakta bir sakınca görmüyor. Başkan Erdoğan’ın uzun zamandır Türkiye üzerinde benzer bir siyaset takip etmesi sebebiyle zayıflayan Türkiye-Almanya ilişkilerine yeni

Cumhurbaşkanımız Amerika’dan sonra ziyaret ettiği Almanya’da birtakım kritik görüşmeler
. Türkiye-Amerika ilişkileri BM’deki konuşmalara da yansıdığı gibi tarihinin en kötü dönemlerini yaşıyor. Amerika, Suriye’nin kuzeyinde kurmaya çalıştığı terör devleti-kuşağı örneğinde olduğu gibi Türkiye ve coğrafya karşıtı eylemlerini açıktan yapmakta bir sakınca görmüyor. Başkan Erdoğan’ın uzun zamandır Türkiye üzerinde benzer bir siyaset takip etmesi sebebiyle zayıflayan Türkiye-Almanya ilişkilerine yeni bir biçim kazandırmak istediğini söyleyebiliriz. Erdoğan’ın Almanya ziyaretini bu kapsamda düşünmek gerekir. Almanya’da da belirli bir düzeyde benzer çaba görülmektedir. Karşılıklı bir iyi niyetin varlığından bahsetmek mümkün. Fakat Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in Erdoğan’ın ziyareti esnasında Türkiye’deki Alman vatandaşları ve çeşitli düzeylerden Türk vatandaşlarının tutukluluğunun devamı hakkında endişelerini dile getirdiği konuşma, Türkiye-Almanya arasında canlandırılmak istenilen ilişkilere gölge düşürdü. Bu sözler, Merkel ile Steinmeier arasındaki yaklaşım farkına mı, yoksa Almanya-Türkiye yakınlaşmasından rahatsızlık duyan başka merkezlerin varlığına mı işaret ediyor? Erdoğan’ın Steinmeier’e cevap konuşması gölgenin varlığına yönelik açık bir tepkiydi.

Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçerek sistemden kaynaklanan çelişkilerini belirli bir düzeyde de olsa giderdi. Bu, mecburî bir durumdu. Bütün dünyayı etkileme potansiyeli taşıyan sistem arayışları küresel güç odaklarına müdahale imkânı veriyordu. Türkiye, bu zaafları gidermek için yeni bir yönetim modeli oluşturmak için harekete geçtiğinde Gezi Kalkışması ile başlayan süreci yaşadı. Türkiye karşıtı unsurlar, Almanya başta olmak üzere birtakım Avrupa ülkelerinde, Amerika’da ve bu ülkelerin nüfuz alanlarında faaliyetlerine devam ediyor. Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in sahip çıktığı şahıslar da bu süreçte Türkiye’de yakayı ele verenler zümresindendir. Almanya’da yaşayanların sayıca çokluğu ise hem Almanya hem de Türkiye için önemli bir sorun kaynağıdır. Küresel ölçekte sistem arayışlarının uzun süreliliği göz önünde bulundurulursa sorunun büyüklüğü daha iyi anlaşılır.

Erdoğan, Türkiye’den kaçarak Almanya’ya ve diğer Avrupa ülkeleriyle Amerika’ya yerleşen terör unsurlarının bir gün bu ülkeleri de vuracağını söylemişti. Bu uyarı bahsi geçen ülkelerde ne ölçüde dikkate alındı, bilmiyoruz. Almanya da bu terör unsurlarını bir siyaset aracı olarak kullandı. Fakat bu ülkenin Amerika ile sorunları büyüdükçe terör unsurlarının kendi aleyhinde faaliyetlerine şahit olacaktır. Gladyo üzerindeki sır perdesi hâlâ tam olarak sıyrılmış değildir, faaliyetleri ve merkezi konusunda da aynı esrar varlığını sürdürmektedir. Eğer Gladyo’nun faaliyetleri, merkezi aydınlatılsaydı Steinmeiyer ve Merkel arasındaki farklar konusunda bir bilgimiz olurdu.

2008 küresel ekonomik krizinden önce birçok kriz yaşamış bir ülkeydik. 2002’den sonra Türkiye, özellikle krizlere sebep olan ülkeler karşısındaki konumunu güçlendirmeye çalıştı. Bağımlılık ilişkisinden kurtulmak için önemli adımlar attı. Bütün bu adımlara rağmen sistem değişikliğine gitmek zordu. Çünkü bu değişiklik İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki egemen yapı ile araya mesafe koymayı gerektirecekti. Nitekim “millî ve yerli” siyaset anlayışı da sistem değişikliği ile birlikte gündeme geldi. Türkiye’nin 2013’ten itibaren yaşadığı küresel müdahaleler sistem değişikliğinin zorluğu hakkında bir fikir verir. Bu zorluk, Gladyo benzeri yapılanmaların boyutlarını anlamamızı da sağlar. Benzer zorlukların Almanya için de söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye’nin sistem değişikliğinin sürükleyici fikrî unsurları arasında baş gösterdiği var sayılan bir “muhafazakâr muhalefet” baskısı ile yüzleşmek zorunda kalacağı yönünde birtakım görüşler ileri sürülüyor. Bu, bir bakıma aynı mahallenin çocukları arasında bir anlaşmazlık durumuna işaret ediyor. Bunun doğru bir tespit olmadığı açıktır. Bir zamanlar birtakım çevreler FETÖ dolayımında mahalle vurgusu yapardı. Hâlbuki bu örgüt, Gladyo benzeri yapılanmaların derinliğini temsil ediyordu. Bu derinliğin kalıp değiştirerek varlığını sürdürmeye çalıştığını yeni kriz alanlarının oluşturulma gayretinden anlamak mümkündür.

Yakın gelecekte Almanya’nın da Türkiye’de oluşan tecrübeden faydalanmak isteyeceği bir ortam oluşacak gibi.

#Türkiye
#Almanya