Türkiye post kolonyal dönemi bitiriyor

04:0019/08/2019, Pazartesi
G: 19/08/2019, Pazartesi
Selçuk Türkyılmaz

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de etkili bir siyaset üretemediğini söylemiş olsalardı bir ölçüde olumlu görülebilirdi. Hükümeti eleştirmek muhalefette olmanın gereği olarak kabul ediliyor, böyle bir gelenek var deyip geçebilirdik.Fakat Doğu Akdeniz siyasetimizin Suriye’deki askerî ve siyasî varlığımızla karşılaştırılarak ele alınması, coğrafya merkezli bütün çabalarla ilgili fikrî bıkkınlık ve uzaklaşmaya yol açabilir. Türkiye uzunca bir zamandır yakın coğrafyamızın tamamını göz önünde bulundurarak siyaset

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de etkili bir siyaset üretemediğini söylemiş olsalardı bir ölçüde olumlu görülebilirdi. Hükümeti eleştirmek muhalefette olmanın gereği olarak kabul ediliyor, böyle bir gelenek var deyip geçebilirdik.



Fakat Doğu Akdeniz siyasetimizin Suriye’deki askerî ve siyasî varlığımızla karşılaştırılarak ele alınması, coğrafya merkezli bütün çabalarla ilgili fikrî bıkkınlık ve uzaklaşmaya yol açabilir. Türkiye uzunca bir zamandır yakın coğrafyamızın tamamını göz önünde bulundurarak siyaset üretmesine rağmen ısrarlı bir şekilde başka konuların gündemi dolduruyor olmasını önemsemek gerekir. Türkiye’de ortalama olarak iki kişiden biri yakın coğrafyamızda meydana gelen gelişmelere ve bunlar karşısında Türkiye’nin mücadelesine kendini kapatmış durumdadır. Bunun bilinçli bir tercih olduğu açıktır. Parti liderleri, siyasetçiler, yazarlar Türkiye’nin hayatî konularıyla ilgilenmiyor ve etkiledikleri kesimleri de başka yönlere sevk ediyorlar.

Bahsettiğimiz sorunun ortaya çıkmasına sebep olan birçok faktörden bahsedebiliriz. Zaman zaman bu faktörlere değinmeye çalışıyoruz. Özellikle de gündemin kasıtlı olarak başka meselelerle meşgul edildiğini ve bunun da yabancılaşmaya yol açtığını ısrarlı bir şekilde vurguluyoruz. Fakat en azından bunun kadar önemli başka bir hususu daha öne çıkarmak gerekir. Dünya büyük bir değişim geçiriyor ve Türkiye’de birbirinden farklı kesimler bu değişimi görmek ve anlamak istemiyor. Özellikle eski kuşaklar, büyük değişimi göremedikleri için zaman içinde edindikleri alışkanlıklarına göre kendilerini konumlandırmaya çalışıyor. 15 Temmuz’dan önce FETÖ konusunu da bu bağlamda çözümlemeye çalıştık.

Eski alışkanlıklarla İngiltere ve Amerika’nın belirli düzeyde de Fransa ve Almanya’nın çok güçlü oldukları zamanlardaki ilişki biçimlerini kastediyorum. FETÖ elebaşının Türkiye’yi ve Erdoğan’ı kastederek “İngiltere karşısında başarılı olmaları mümkün değil” dediği biliniyordu. Önce İngiltere sonra da Amerika bizim coğrafyamızda söz sahibiydi. Bazı örgütlü yapıların bağımlılık ilişkileri çerçevesinde kendilerine bir yaşam alanı inşa ettikleri dönemler yaşandı. Bireysel düşüncelerin de bağımlılık ilişkileri çevresinde şekillendiğini söyleyebiliriz. Fakat 1990’larla birlikte coğrafyamızla ilgili olarak I. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan statüko sarsıldı. Bağımlı yapıların Batı emperyalizminin devamı açısından en güçlü faaliyetleri yürüttüğü bu dönemde Türkiye, kendisi ve coğrafyası için kalıcı siyaset üretemedi. Amerika’nın rakipsiz kalması Türkiye’nin hareketsiz bırakılmasına yol açtı. Bu dönem FETÖ’nün yükselmesi de Amerika’nın rakipsiz kalmasının neticesidir. Amerika’nın işgal ettiği ülkelerde FETÖ’nün güçlü olması bağımlılık ilişkisinin önemini ve derecesini gösterir. Bağımlı yapılar güçlenirken Türkiye zayıflıyordu.

Körfezin işgalinden tam yirmi beş yıl sonra 15 Temmuz’da FETÖ’nün başarısız olmasıyla Türkiye’nin ayağa kalkması arasında doğrudan bir ilişki vardır. Siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler, entelektüeller ve sivil toplum önderleri Türkiye’nin antiemperyalist mücadelesini görmezden geliyor. Başta söylemeye çalıştığımız da budur. Konunun başka yönlere çekilmesi ile kastettiğimiz de budur. FETÖ gibi bağımlı yapıların sıradan bir bakış açısıyla ele alınması doğru sonuçlara imkân vermeyecektir. Çok açık bir şekilde ifade edelim: Amerika ve İngiltere’ye sırtını dayayarak, Fransız hariciyesine güvenerek konum belirlemeye çalışmanın dönemi geçti. FETÖ başarısız oldu çünkü Amerika her istediğini yapamıyor.

Bütün dünyayı kasıp kavuran büyük değişimden bahsettik. Türkiye bu değişimi en erken gören ülkelerdendir. Dershane tartışmalarının devlet aklı tarafından başlatılmasını ilk günden itibaren önemsedim. Erdoğan asırlık sorunlarla uğraşmaya başladığında Türkiye’ye olan inancım arttı. Bunu yaparsa yalnızca Türkiye yapardı. Post kolonyal dönemi sonlandırmak için harekete geçmek basit bir olay değildi. Bunun önemi ancak nesiller sonra anlaşılır. Devlet mekanizmasının ve bürokrasinin köklü bir değişime tabi tutulması gerekiyordu. Değişim arayışına en sert tepki bağımlı yapılardan geldi. Onlar da Türkiye’nin kararlılığını gördüler. Benzer tepkilerin devam etmesini de önemsemek gerekir.

Türkiye, siyasî ve askerî varlığı ile Doğu Akdeniz’de Batı Avrupa emperyalizmine geçit vermediği hâlde bir parti başkanı “devlet nerede” diyorsa durup düşünmek gerekir. Bugün Türkiye bir fikirdir ve bu fikrin etki sahası yakın coğrafyamızla sınırlı değildir. Bu fikrin basit yazıklanmalara kurban edilemeyeceğini bilmemiz gerekir.

#Doğu Akdeniz
#Türkiye
#FETÖ
#Muhalefet