|
Türkiye olarak yalnız olmadığımızı biliyoruz

Deprem felaketinden sonra Müslüman ülkelerde ve Türk dünyasında ortaya çıkan Türkiye ile dayanışma örnekleri hakikaten etkileyiciydi. Türkiye’ye yardım gönderen ülkeler, elbette, Türk dünyası ve İslam coğrafyası ile sınırlı değildi. Latin Amerika’dan Uzak Doğu’ya kadar çok geniş bir coğrafyada birçok ülke harekete geçti. Gönüllülük esasına dayalı olan bu yardımlaşma örneklerini hepimiz kaydetmekle yükümlüyüz. Katar ve Pakistan gibi zaten dostluk ve kardeşlik bağlarımızın kuvvetli olduğu İslam ülkeleri ile hemen her şartta birlik olabiliyoruz. Bunun kıymetini takdir edebilmek hakikaten kolay değil. İslam coğrafyasının her tarafında Türkiye ile duygudaşlık kuranları da görmeliyiz. Bunu sadece din birliği ile açıklamak doğru değil. Türkiye’yle ilgili geçmişten miras kalan hatıraların tazelendiği anlaşılıyor. Deprem felaketinden sonra özellikle Türk dünyasında da büyük bir yardımlaşma örneği sergilendi. Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan bu süreçte adlarını silinmez bir şekilde tarihe yazdırdı. Afganistan’dan dahi Türkiye’ye yardım gönderildi.

Elbette Türkiye büyük bir devlettir ama böylesi dönemlerde güce bakılmaksızın yardımlaşmak gerekir. Yalnız olunmadığını hissetmek dahi büyük bir değer taşır. Her bir ülkenin yardımları yeri doldurulamaz bir kıymete sahiptir.

Türkiye ile yardımlaşma konusunda Azerbaycan’a özel bir fasıl açmak gerekiyor. Geçen yüzyılın başlarından itibaren böylesi büyük felaket zamanlarında, Kafkasya Türkleri ile karşılıklı yardımlarımızın hatıraları hep canlı kaldı. Güney Kafkasya’da 1917’de “Kardaş Kömeği” (kardeş yardımı) adıyla bir dergi dahi çıkarılmıştı. Takip eden dönemde Kafkas İslam Ordusu; Rus, Ermeni ve İngiliz işgali altındaki Bakû’yu kurtardı. Hatta Kafkas İslam Ordusu birlikleri Gence’de toplanmaya başladığında Doğu Anadolu’da Ermenilerin yaptığı katliamdan kurtulan bir Türk çocuğunun askerler arasında babası ile karşılaştığı bir sahne vardır. Etkilenmemek mümkün değil. Tarihte kalmış bu hadiseler bugünü anlamak açısından çok önemlidir.

Bugünden yarına tarihtekine benzer örneklerin ortaya çıktığını görüyoruz. Üstelik bugün Azerbaycan’ın Türkiye ile dayanışması kitlesel boyuttadır. Azerbaycan ve Türkiye devletleri arasındaki dayanışmayı artık bölgesel siyasî sonuçları üzerinden konuşuyoruz. Bu, devletlerimiz arasındaki ilişkilerin oldukça ileri bir seviyede olduğunu gösterir ve Türk Devletleri Teşkilatı da bu ilişkilerin üzerine bina edilmiştir. Kuşkusuz Türkçe’nin jeopolitik derinliği üzerinde konuşmamızda Azerbaycan ve Türkiye arasındaki işbirliğinin payı büyüktür. Devletlerimiz arasındaki işbirliği ve yakınlaşma veya eksen kadar kıymetli olan bir şeyin daha altını çizmemiz gerekiyor. Bu da aynı milletin evlatları arasındaki kitlesel dayanışmadır. Bundan sonra birileri engellemek için harekete geçse dahi Anadolu ve Kafkasya Türkleri arasındaki birlikteliği engelleyemez. Bu bir akımdır ve siyasetin önüne geçmiştir. Bu akımın çok daha ileri seviyede konuşulacağını tahmin etmek zor değil.

İran Azerbaycan’ı da deprem felaketinden sonra gücü nispetinde harekete geçti. Kendi başına yola koyulan bir Azerbaycan Türk’ünün hikâyesi basınımıza çok yansımadı. Eher şehrinden yola çıkan bir yardım gönüllüsü kendi hikâyesini anlatıyor. Kızını yeni evlendirmiş ve parasızmış. Eşi, Türkiye için de harekete geçmesi gerektiğini söylemiş. O da kızının konundaki bileziği alarak Türkiye’ye gelmiş. Türkiye’ye geçtikten sonra deprem bölgesine yetişmesi için herkesin yardım ettiğini söylüyor. Bunun gibi birçok olay sıralanabilir. Kuşkusuz bunlar son derece önemli hadiselerdir ve coğrafyamızın geleceği hakkında fikirler verir.

Deprem felaketi dolayısıyla suçlu avına çıkanların cevaplandırması gerekli birtakım sorular var. Onlar hakikaten devleti sahada görmedikleri için mi bu soruları soruyorlar yoksa örgütsel ya da ideolojik bir tutum mu takınmaktadırlar? Bu soruların mutlaka cevaplandırılması gerekir. Farklı bir ajandanın varlığına dair şüpheleri ortadan kaldırmak gerekiyor. Dışarıda ortaya çıkan dayanışmanın içeride de görülmesi gerekir. Dar bir çevrenin Türkiye’yi peşinden sürüklemesine izin vermemeliyiz. Bağımlı yapıların Türkiye ajandasına farklı bir gözle bakmamız gerekir. Bu yapılar bilim ve din, ilerici ve gerici, Batıcı ve muhafazakâr, laik ve anti-laik karşıtlığı içinde anlaşılmaz.

Hem içeride hem de dışarıda zihniyet değişimine dair örnekleri dikkatle takip etmemiz gerekiyor. Bunları son derece sınırlı sayıdaki kişi ve grupların, yapıların hevesine kurban etmemek gerekir.

#Deprem
#Türkiye
#Dünya
#Selçuk Türkyılmaz
1 yıl önce
Türkiye olarak yalnız olmadığımızı biliyoruz
Her vatanın savunulması için yeni bir İttihad-ı İslam ihtiyacı
Black Mirror / Beyaz Yılbaşı
Kara dinlilerle milletin savaşı
‘Allah’ın Emriyle Siyer Başlar’
Ne yapalım, bakalım mı öylece?