Filistinliler, İngiliz ve ABD himayesindeki İsrail’in saldırganlığı karşısında yüz yıl boyunca direnerek Filistin’i bir davaya dönüştürdü. Çok yerinde bir ifade ile Filistin davası İngiliz kolonyalizmine karşı mücadele ile başlamış ve zaman içinde bu mücadele tarafından şekillendirilmiştir. Motivasyon kaynakları zaman içinde değişmiş fakat mücadelenin nesillerden nesillere aktarılmasıyla Filistin’i bir dava haline getirmişlerdir. Hacı Emin el-Hüseyni ve İzzettin el-Kassam gibi kurucu figürler tarih sahnesinden çekildikten sonra sahada mücadele edenlere milliyetçi ve Marksist fikirler ilham vermişti. Bunlar da kurucu figürler gibi antikolonyalist bir tutum takınmışlardı. Filistin davasının fikrî zemini ve kavramları 1960’larda netlik kazandı. Bugün Filistinlilerin, topluca yok olmakla yüz yüze kalsalar da Filistin’i bir dava olarak bütün dünyaya anlatmayı başardıklarını görüyoruz. Eğer bu tarihî miras olmasaydı Filistinlilerin bütün dünyanın takdirini kazanması mümkün olamazdı. Filistinliler neredeyse bütün dünyanın üzerinden İngiltere, ABD ve İsrail korkusunu kaldırdı.
Filistin davasının ortaya çıktığı dönemlerde oryantalistler Filistinlileri barbar, vahşi ve gayr-i medenî gibi sıfatlarla tanımladı. Zamanla terör kavramı öne çıktı. 1970’lerde terör kavramı çok daha yaygındı. Filistinli gruplar değiştikçe oryantalistlerin kullandığı kavramlar değişti. Fakat Filistinliler hangi kimlik altında olursa olsun vatanlarını terk etmek istemediklerini dünyaya duyurmayı başardılar. 1970’lerden itibaren İslam ve terör kavramlarının birlikte kullanılması da oldukça önemlidir. Zira bu kez Filistin davasında İslâmî Cihat gibi örgütler rol almaya başladı. İngiltere ve ABD’nin kolonyalist yayılmacılığı karşısında Filistinliler direniyor ve onlar direndikçe mücadele farklı boyutlar kazanıyordu. Filistin mücadelesinin uzun sayılabilecek tarihinde en belirleyici faktör İngiltere ve ABD himayesindeki İsrail’in yerleşimci kolonyalist saldırganlığıdır. Filistin davası bu saldırganlığa verdiği cevaplarla şekillenmiştir. Mücadelenin değişmeyen bağlamı ise vatan savunmasıdır.
Hamas’ın 7 Ekim’de tekrar ayağa kalkmasından sonra Batı medyasında din ve medeniyet kavramlarının çokça kullanılması son derece önemlidir. Çünkü bu dönemde İsrail ısrarla din kavramını öne çıkardı. Siyonistler Batı nezdinde haklı olduklarını göstermek için sürekli olarak Yahudiliği öne çıkardılar. Dikkat edilirse Amsterdam’da Siyonist holiganların ortalığı ayağa kaldırmasından sonra da aynı yola başvurdukları görülür. Amsterdam halkının Maccabi Tel Aviv taraftarlarına antisemitik duyguların yönlendirmesiyle saldırdıklarını iddia ettiler. Bunun için de pogrom kavramını kullandılar. Bu, inandırıcı bir iddia değildi ve zaten Batı Avrupalı liderler dışında İsrail taraftarlarını savunan olmadı. Burada asıl dikkat çekmek istediğimiz husus onların tekrar dinlerini ortaya sürmeleridir. Asıl olarak bunun tahlili yapılmalıdır. Bunda da psikoloji ilminden faydalanmak gerekir. Başta Hollanda yönetimi olmak üzere Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD’nin Amsterdam’daki hadiseleri Yahudiliğe yönelik bir saldırı olarak görmeleri de ilginçtir. Fakat bu ikincilerin durumunu tahlil ederken herhâlde psikoloji ilminden faydalanmak lüzumsuzdur. Onları anlamak için Batı Avrupa ülkelerinin yayılmacılık tarihine
bakmak yeterli olacaktır.
İsrailli taraftarlar Amsterdam’da Müslüman olarak gördüklerine saldırdılar ve karşıtlığın dinî boyut üzerinden devam ettiğini göstermek istediler. Hâlbuki İsrail’in saldırganlığının temel motivasyonu kolonyal hırslardır ve bu hırslar derin psikolojik sorunlarla harmanlanmıştır. Hedefe ulaşamadıkça bu psikolojik sorunların tekrar depreştiği anlaşıyor. Golda Meir, Filistinli çocukları öldürmek zorunda kaldıkları için Filistinlileri affetmeyeceğini söylemişti. Filistinliler direndiği için onların çocuklarını öldürdüklerini itiraf ediyor ve bunun için de Filistinlileri suçluyor. Yıllar sonra yine Filistinli çocukları öldürüyorlar. İlginçtir ABD’li Siyonistler de Filistinli sivillerin ölümünden Filistinlileri sorumlu tutuyor. Kovboy filmlerinde de Kızılderililerin suçlandığını hatırlıyoruz. Onlar da Kuzey Amerika’da Avrupa kolonilerinin genişletilmesine karşı çıkmışlardı. “Yerliler”in vatan savunması karşısında kontrolden çıktıkları çok açık.
Siyonistlerin yerleşimci Avrupalılardan farkı her olayda dinlerini pazarlık konusu yapmalarıdır. Siyonistler de yerleşimci kolonyalisttir fakat bunlar her durumda dinlerini öne sürüyor. Bunu izah etmek için herhâlde psikoloji ilminden faydalanmak gerekir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.