Pergelin sabit ayağı kırılmış

04:0016/12/2019, Pazartesi
G: 16/12/2019, Pazartesi
Selçuk Türkyılmaz

Sayın Davutoğlu’nun FETÖ meselesini anlamadığını düşündüğüm için 15 Temmuz bağlamındaki yazılarımda kendileri ve benzerleri hakkında eleştirel bir yaklaşım sergilemiştim. Her şeyden önce Sayın Davutoğlu ve benzerleri FETÖ’yü Türkiye’nin yerel koşulları içinde, küresel bağlantılardan bağımsız, meşru bir “sorun” olarak ele almaktaydılar. Özellikle FETÖ olayını kısıtlayıcı laiklik anlayışının sonucu olarak görmeleri en önemli yanlışlıktı. Partilerinin kuruluşunu ilan ettikleri toplantının açılış konuşmasında

Sayın Davutoğlu’nun FETÖ meselesini anlamadığını düşündüğüm için 15 Temmuz bağlamındaki yazılarımda kendileri ve benzerleri hakkında eleştirel bir yaklaşım sergilemiştim. Her şeyden önce Sayın Davutoğlu ve benzerleri FETÖ’yü Türkiye’nin yerel koşulları içinde, küresel bağlantılardan bağımsız, meşru bir “sorun” olarak ele almaktaydılar. Özellikle FETÖ olayını kısıtlayıcı laiklik anlayışının sonucu olarak görmeleri en önemli yanlışlıktı. Partilerinin kuruluşunu ilan ettikleri toplantının açılış konuşmasında FETÖ ile alakalı cümleler, onun gibi düşünenlerin hatalı yaklaşımının tekrarından başka bir şey değildi. 15 Temmuz’dan sonra geçen uzun zamanda dahi benzer çevrelerin FETÖ ile alakalı bu yanlış analizden vazgeçmedikleri anlaşılıyor. Bu sebeple anılan konuşmadaki FETÖ ile alakalı yaklaşımı tekrar ele almakta fayda görüyorum.

Önce Sayın Davutıoğlu’nun entelektüel zaaflarını ve körlüğünü yansıtan cümleleri buraya alalım:

“Düşünce ve inanç hürriyetini kısıtlayarak bireyin özgür iradesini yok etmeye çalışan dinî veya seküler her akım ve rejim, insanın zihnen köleleştirilmesine yol açar. Nitekim bunun örneğini de 15 Temmuz’da her türlü cürmü işleyebilecek birer robota dönüşen darbecilerde görmüştük.”

“Kısıtlayıcı laiklik anlayışı da, dine siyasal düzen içinde işlevsel bir rol tanımlama çabası da, tek bir dini akımın siyasal düzeni antidemokratik yöntemlerle ele geçirerek din-siyaset ilişkisini belirleme iddiası da, küreselleşmeyle derinleşen varoluşsal sorunlar karşısında geçerliliğini yitirmiştir. Siyaset alanında herkes kendi imtihanını vermeli ama dini değerleri bu imtihan sathına sokmamalıdır.”

“Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine müsaade edilmeyecektir. Toplumun manevi olgunluğu için çaba göstermesi gereken dini/mezhebi referanslı yapıların, devletin rasyonel bürokratik mekanizmalarla işleyen yapısına müdahale ederek paralel yapılanmalara yönelmesi engellenecektir.”

“FETÖ gibi gizli yapıların, devlet gücünü gayrimeşru biçimde ele geçirmek amacıyla siyaseti vesayet altına almaya çalışması da, devletin sivil toplumu güdümü altına alarak araçsallaştırması da demokrasiye zarar verir.”

Din, devlet, sivil toplum vs hakkında söylenen sözlerin doğrudan FETÖ ve 15 Temmuz’u izah eder mahiyete sahip olduğunu söyleyemeyiz. Zira farklı bağlamlarda genel bir analiz çerçevesi söz konudur. Genel bir analiz çerçevesi oluşturulduğu için “diğerleri” FETÖ ile aynı kefeye konularak din, devlet ve sivil toplum ilişkileri ele alınmış. Bunun iki açıdan sorunlu olduğu açıktır. Güya 15 Temmuz gerçekliğinden hareket edildiği izlenimi verilerek o günün istisnaîliği üzerinde bir karartmaya yol açıldığı gibi bugünlerde çokça kullanılan “suçun şahsiliği” ilkesi de yok sayılmış.

Bilindiği gibi son dönemlerde bu ilke çokça gündeme getirilerek hukukî süreçler eleştirilmektedir. Özellikle “Toplumun manevi olgunluğu için çaba göstermesi gereken dini/mezhebi referanslı yapıların, devletin rasyonel bürokratik mekanizmalarla işleyen yapısına müdahale ederek paralel yapılanmalara yönelmesi engellenecektir.” cümlesinde olduğu gibi 15 Temmuz bağlamında FETÖ’nün istisnaî durumunun anlaşılmasını engelleyecek yaklaşımlar oldukça problemlidir. Israrlı bir şekilde diğer dinî grupları FETÖ’nün yanına yazmanın büyük bir sorun olduğu açıktır. Bu, FETÖ’cü bir yaklaşımdı. Diğer dinî grupların farklı bağlamlardan hareketle eleştiriye tabi tutulması gayet doğaldır. Şahsen bu eleştirilerden hiçbir zaman geri kalmamış bir insanım. Fakat onları FETÖ’nün yanına yazmak hem entelektüel bir körlüğe işaret eder hem de bu topraklara ne kadar yabancı olduğunuzu gösterir.

Geçmişte Türkiye’nin sorunlarını görememişlerdi. Bunun bir sebebi vardı, gerçekten “bizden değil”lerdi. Bu cümleyi anlamayacaklar. Hâlbuki Cemil Meriç, yarım asırdan fazla bir zaman önce bu cümle kendisine söylendiği zaman anlamıştı. Çok sevdikleri metaforda pergelin sabit ayağının kırık olduğu anlaşılıyor.

Partinin kuruluşunu ilan ettikleri toplantıda kendileri tarafından öne çıkarılan şahsın Amerikalı olması da oldukça önemlidir. Onu öne sürenlerin de benzer bir yaklaşıma sahip olduğu anlaşılıyor. Amerika’dan alınmış bir diploma ile Türkiye’ye ayar vermeye çalışmanın başka bir açıklaması olamaz. 15 Temmuz’da Amerika’yı arkasına alarak Türkiye’yi işgal ve istila girişiminde bulunanların kimler olduğunu teorik olarak bilmesi gerekenlerin gözleri kör olduğu için ne yazık ki bu ülke, uyduruk bir din adına ülkenin işgal edilebileceği gerçeğini yaşayarak öğrendi.

Seçkinci grup dayanışmasının bütün tezahürleri ile karşımızda olduğunu söyleyebilirim.

#FETÖ
#Ahmet Davutoğlu
#Türkiye
#15 Temmuz