Elindeki fotoğraf makinesiyle, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun Bey’in evini gözetleyen ilçe başkanının partisinin temel meselesi bu ülkenin gelişip yükselmesi değildir. Konunun tam olarak görülebilmesi için ortamın tasvir edilmesinin fazla bir anlamı yok. Çünkü her şeyden bağımsız olarak bir ev gözetlenerek içindekilerin mahrem hayatına saldırı yapılmıştır. Devletin, hükûmetin, Fahrettin Bey’in canla başla mücadele ettiği bir dönemde ev dikizleyecek düzeydeki bir adamın CHP ilçe başkanı olarak tercih edilmesi bu ülke için bir meseledir. Fakat bu tespit dahi kişinin adî suçlu muamelesi görmesini engelleyebilir. Zira bu tespitle biz de hadiseye siyasî bir boyut kazandırmış oluruz. Hâlbuki CHP’li Üsküdar İlçe Başkanı için yüz kızartıcı suçlar kapsamına giren bir fiil söz konudur. Üstelik adi suçlar kapsamına giren bu fiil iki kişinin iştirak etmesiyle örgütlü bir şekilde işlenmiştir. Bu tarz adamların kamusal bir sorumluluk üstlenmesi, işledikleri fiilin tabiatına aykırıdır.
Siyasî arenada ehliyet ve liyakat kavramlarının uzunca bir zamandır özellikle iktidar çevrelerini eleştirmek için kullanıldığını biliyoruz. Herhangi bir siyasî mülahazadan bağımsız olarak ehliyet ve liyakatin sadece toplumsal bir gereklilik olmadığı açıktır. İki kavramın işaret ettiği anlam dünyası, dinimizin temelleri üzerinde yükselmiştir. Bu anlam dünyasının dışına çıkmamak aynı zamanda dinî gereklilikler arasında yer alır. Buna riayeti bir kenara bırakıp kişisel hırslarına mağlup olanlar çıkabilir. Fakat bundan daha vahimini de görmek gerekir. Ev dikizlemek için herhangi bir ehliyet ve liyakate lüzum yoktur.
İlçe başkanı olan şahsın çirkin hareketi yüz kızartıcı suçlar kapsamına giriyor olsa da bu eylem siyasî alanı da kirletmiştir. Ne yazık ki eylem ancak bu yönüyle siyasî boyut kazanıyor. Bu tarz olaylar 28 Şubat sürecinde ayyuka çıkmıştı. Seksenli yıllarda da gazetecilerin ellerinde fotoğraf makineleri ile mescit basmasına şahit olmuştuk. FETÖ’cülerin kişisel hayata yönelik saldırıları çok daha ileri düzeye taşımasıyla mahremiyet endişesi yaygınlaşmıştı. Yüz kızartıcı suçlar kapsamına giren fiiller iyice siyasîleşmişti.
Bu fiilleri işlemeye alışmış kişiler ya siyasî sahada söz sahibi olmuş ya da siyasette ehliyet ve liyakate riayet edilmemektedir. Yani siyasî alanda bir düşüş söz konudur.
Fahrettin Bey’in kişisel hayatına, evine yönelik saldırıdan sonra ahlakî kavramları kullanmaktan hoşlanan muhalefet cenahının sessizliği de anlamlıdır. Onların da adî suçlar kapsamına giren bir fiilden çıkar gözettikleri anlaşılıyor. Kişisel hayatın gözetlenmesi ile elde edilecek mahrem veriler bu ülkenin yükselişi ile ilişkili olamaz. Bu cenahtan ısrarlı bir şekilde yükselen uluslar üstü kurumlara bağlılık ifade eden cümlelerle birlikte düşündüğümüzde ne yazık ki adî suçlulara siyasî suikast işletilmek istendiği sonucuna ulaşıyoruz.
Türkiye uzunca bir zamandır küresel emperyal merkezlerle ve onların temsilcisi bağımlı yapılarla kapsamlı bir mücadelenin içindedir. Bunun zor bir mücadele olacağı biliniyordu fakat Türkiye’deki tarafların bu kadar iç içe geçmiş olabileceği bilinmiyordu. FETÖ’nün çok daha önceden küresel emperyal merkezlerle bağlantısı bilindiği için bu yapıya karşı bir hassasiyet vardı. Fakat onların nerelere sirayet ettiği bilinmediği için nüfuzları hakkında kesin bir bilgi yoktu. Her sorunla birlikte Türkiye yerlileşme ve millîleşme bakımından büyük mesafeler kat ediyor ve bu durum nüfuz dairesindekilerin ortaya çıkmasını zorunlu hâle getiriyor. Sürecin bir müddet daha bu şekilde devam edeceği anlaşılıyor.
Adî suçlar kapsamına giren fiillerden medet umulması muhalefetin hem yerel hem de küresel düzeydeki gelişmelerle alakadar olmadığına delalet eder. Salgından önce bölgesel düzeydeki gelişmeler Türkiye’nin zorlu mücadeleler içinde olduğunu gösteriyordu. Özellikle Doğu Akdeniz bağlamındaki gelişmeler emperyalist devletlerin eski alışkanlıklarına döndüğüne işaret ediyordu. Benzer gerilimlerin şiddetleneceği açıktır. Salgından önce Türkiye oyun kurulmasına izin vermeyen bir ülkeydi. Başkan Erdoğan’ın da ima ettiği gibi salgından sonra Türkiye’nin daha ileri adımlar atacağını söyleyebiliriz. Bunun işaretleri fazlasıyla görüldü. Dolayısıyla eski alışkanlıklarını devam ettirenler kaybolup gidecektir.
Türkiye’nin bugünkü mücadelesine omuz verenlerin kalıcı olacağı açıktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.