|
Millî kurtuluş mücadelesi vermiş ülkelerin birlikteliği

Bugün, Ulusal Mutabakat Hükûmeti ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmalardan sonra Libya’da gelişen olayları bir liste hâlinde sıralamak dahi bir maharet istiyor. Olayların hızı, belirli bir olgunlaşma sürecinin gerilerde kaldığını gösteriyor. Fakat bugünün olaylarını yorumlamak istediğimizde çok daha çetrefilli bir yapı ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Bu da Türkiye ve UMH’nın başarısını sadece bugünden hareketle tahlil edemeyeceğimizi ve bu başarının Libya ile sınırlı kalmayacağını gösterir.

UMH adeta Trablus’a sıkışıp kalmıştı. Eğer müdahale edilmeseydi darbeci Halife Hafter ve onu destekleyen BAE, Suud ve Mısır gibi gayr-i millî yapılar bütün bir coğrafyayı emperyalizme teslim edeceklerdi. Hatırlanacağı üzere 15 Temmuz’da Türkiye benzer bir sıkışmışlık hâlini yaşamış, özellikle güney sınırlarımızdan kuşatılmıştı. Türkiye, 15 Temmuz’dan hemen sonra Cerablus’a doğru öncü kuvvetlerini göndererek Ağustos 2016’da yapacağı müdahale için hazırlıklara başlamıştı. O zaman Türkiye’nin nefes almasını zorlaştıran gayr-i millî yapılar arasında DAEŞ, FETÖ ve PKK-PYD öne çıkıyordu. Türkiye doğrudan BAE ve Suudîler tarafından desteklenen DAEŞ’i bertaraf etmek suretiyle Suriye’nin çöküşünü durdurdu. Türkiye, bu adımı ile aynı zamanda nefes almasını zorlaştıran unsurlardan birini de etkisizleştirdi. Zeytin Dalı Harekâtı ile Afrin’deki gayr-i millî yapıların temizlenmesiyle Irak’tan Akdeniz’e kadar uzatılmak istenen terör koridoru kapatıldı. Benzer bir süreç Libya’da da yaşandı. Türkiye ve UMH, son ana kadar müzakere yolundan ayrılmadı ama gayr-i millî unsurlar Trablus’un nefes almasını imkânsız hâle getirdi.

Türkiye ve UMH, son ana kadar bekleyerek barışçıl çözümlere kıymet verdiklerini göstermiş oldular. Askerî müdahalelerin Suriye ve Libya tarafındaki cereyan şekli de benzerlikler göstermektedir. Türk ordusu tarafından verilen askerî desteğin kapsamı ve önemi üzerine çok söz söyleyebiliriz. Fakat Suriye Millî Ordusu’nun Fırat kalkanı Harekâtı’ndan itibaren kurumsal bir kimlik kazanmaya başladığını ve Türk ordusu ile birlikte büyük işler başardığını tespit etmemiz gerekir. Kurumsal kimlik kazanan SMO birliklerinden hatırı sayılır bir grubun Libya’ya geçtiği ve buradaki başarıda katkılarının olduğu da bilinmektedir. Libya’daki başarıda UMH birliklerinin payı hakkında ayrıntılı bilgiye sahip değiliz fakat ortaya çıkan görüntüler Libya’da da benzer bir askerî kurumsallaşma sürecine işaret etmektedir. Libya ve Türkiye’nin son ana kadar bekleyerek barışçıl siyasî çözümlere kıymet verdiğini göstermesi, kendine güveni gösterdiği kadar coğrafyamızdaki gerilimin taraflarını anlamaya da yardımcı olur.

Kullandığımız kavramlardan anlaşılacağı gibi İslâm coğrafyasında kolonyalizm döneminden kalma gayr-i millî yapılarla bağımsızlaşma yolunda mücadele eden millî güçler arasındaki gerilim savaş boyutuna taşınmıştır. Özellikle BAE’nin Sudan ve Çad gibi ülkelerden herhangi bir askerî kimliği olmayan ve gayr-i nizamî savaş için kullanılmaya müsait kozmopolit bir gruplar oluşturduğu biliniyor. Askerî uzmanların da belirttiği gibi bu yapılardan kimliği olan düzenli bir ordu kurulamaz. Rusya tarafından getirilen paralı askerlerle birlikte kozmopolit kimlik iyice belirginleşir. Bu gruplar ancak terör üretebilir. Amerika’daki gösterilerde adı geçen ANTİFA’nın PKK-PYD ile bağlantısını göz önünde bulundurduğumuzda kozmopolit kimlikli terör gruplarının gayr-i millî unsurlar olarak bulundukları coğrafyalara karşı sorumluluk taşımadıkları sonucuna ulaşabiliriz.

Libya’nın da üçe bölüneceği konuşulmaya başlanmıştı. Arap Baharı ile birlikte coğrafyamızda yaşanan hareketlilik Avrupa devletlerinin Libya’ya askerî müdahalesi ile iç çatışmaya evrildi. Bütün bir İslâm coğrafyası yeni bir emperyalist müdahale ile derinden sarsıldı. Fakat Suriye’de başlayıp Libya’da devam eden süreç, coğrafyamız açısından çözülmenin kaçınılmaz bir durum olmadığını gösterdi. İslâm coğrafyasında birbiriyle ilişkili yerlileşme ve millîleşme süreçlerinin kendi dinamiklerini üreterek kozmopolit kimlikli gayr-i millî yapıların yıkıcı etkilerini ortadan kaldıracağı açıktır. Libya’da ortaya çıkan başarının, ilk uluslararası etkilerini Sudan ve Mısır’da görebiliriz. Bu iki ülkenin Suudî Arabistan ve BAE etkisine açık olduğu bilinmektedir. Suriye Millî Ordusu, Ulusal Mutabakat Hükûmeti ve Türkiye arasındaki birliktelik coğrafyanın dinamiklerini ortaya çıkarmak açısından oldukça önemlidir.

İslâm coğrafyasında millî kurtuluş mücadelesinden geçmiş ülkeler arasındaki yakınlaşma dikkat çekicidir.

#UMH
#Libya
#Türkiye
#Arap Baharı
4 yıl önce
Millî kurtuluş mücadelesi vermiş ülkelerin birlikteliği
Kara dinlilerle milletin savaşı
Çalıyı dolanmak meseleyi halleder mi?
Sanatçı susar mı?
Türkiye’nin 20 yıllık çabasına sallanan bıçak
Ötekine yapması gerekeni söyleme alışkanlığı