Libya, İdlip ve Türkiye’yi bir araya getiren anlam dünyası

04:007/05/2020, Perşembe
G: 7/05/2020, Perşembe
Selçuk Türkyılmaz

Mağlup olup Halep’i terk etmek zorunda kalan silahsız insanları hedef gözetmeksizin ateş ederek öldürdüklerinde, içinde bulunduğu bütün olumsuz şartlara rağmen Türkiye’den başka itiraz eden ülke yoktu. Geride kalan insanları gözünü kırpmadan öldürebilecek bir zihniyetten insanlık adına olumlu bir davranış beklenemezdi. Türkiye sürece müdahale etti ve harabelerin arasına sıkışıp kalmış insanlar İdlip’e doğru taşındı. Bu görüntüler Suriye’de bir dönemin bittiğine, muhaliflerin mağlubiyetine işaret

Mağlup olup Halep’i terk etmek zorunda kalan silahsız insanları hedef gözetmeksizin ateş ederek öldürdüklerinde, içinde bulunduğu bütün olumsuz şartlara rağmen Türkiye’den başka itiraz eden ülke yoktu. Geride kalan insanları gözünü kırpmadan öldürebilecek bir zihniyetten insanlık adına olumlu bir davranış beklenemezdi. Türkiye sürece müdahale etti ve harabelerin arasına sıkışıp kalmış insanlar İdlip’e doğru taşındı. Bu görüntüler Suriye’de bir dönemin bittiğine, muhaliflerin mağlubiyetine işaret ediyordu. Esed, bir sistemin ve zihniyetin ürünüydü. Vebalini İslam dünyasına yüklemiş olsalar da Esed’in Müslümanları temsil ettiğini düşünmek büyük haksızlıktır. Azınlık rejimleri kolonyalist dönemin mirasıdır ve postkolonyal döneme damga vurmuştur. Halep’i terk etmek zorunda kalan ve Suriye ölçeğinde mağlup olan muhaliflere, basit ve etkili bir araca dönüşen terörist yaftasıyla yaşam hakkı dahi tanınmadı.

15 Temmuz 2016’da Türkiye’yi içeriden teslim alacaklarına güçlü bir şekilde ikna olmuşlardı. O gecenin sabahından itibaren öncü kuvvetlerin Cerablus istikametinden Suriye içlerine yönelmesi, Türkiye için de yeni bir döneme işaret ediyordu. Nitekim bir buçuk ay gibi kısa bir zaman sonra Fırat’ın batısına yönelik askerî müdahale başladı. Bu, Suriye siyasetinde köklü değişiklikler anlamına geliyordu. Uzun dönem terörü bahane ederek Türkiye’yi Suriye’de hareketsiz kılmışlardı. Terörist faaliyetleri bilinmesine rağmen içeriden ve dışarıdan çok güçlü desteğe sahip olan FETÖ’ye açıktan müdahale edilemediği için sürecin kontrolünü ele geçirmişti. Kırk yıldan uzun bir zamanda kurulan düzen sayesinde manevra kabiliyeti yüksek olan FETÖ, aynı anda PKK, CHP ve Esed ile yakın temas hâlindeydi. Temasın çok daha geniş olması gerekir. Türkiye’nin FETÖ’yü etkisizleştirmesiyle beraber Suriye’ye müdahale etmesine, muhaliflerin Halep’ten çıkarılmasıyla karşılık verdiler. Çünkü Türkiye Suriye olaylarına yeni bir yaklaşım getirmeye başlamıştı.

İdlip’e sığınan Suriyeli muhaliflere terör yaftasını yapıştıranların Afrin’e ve Fırat’ın doğusuna yapılan müdahalelere karşı çıkmaları Türkiye açısından basit bir muhalefet sorunu değildi. Suriye’nin kuzey bölgelerinden Türkiye’ye yönelik terörist saldırıların son yıllarla sınırlı olmadığı da biliniyordu. Fransa’nın 1920’deki işgalinden itibaren Suriye, Türkiye karşıtı örgütlerin merkezi hâline gelmişti. Bu örgütlerin terör faaliyetlerini de kolonyalist dönemin mirası olarak görmek gerekir. Fransa’nın 1980’lerde eş zamanlı olarak terörist Ermeni gruplara ve PKK’ya destek olmasını, Fransız kolonyalizmini göz önünde bulundurmadan anlayamayız.

2011’den itibaren FETÖ yapılanmasıyla açık bir mücadeleye giriştiği için Türkiye’nin antiemperyalist bir siyaset takip ettiğini söylememiz basit bir iddia değildir. FETÖ’nün Ermeni iddialarını 1960’ların ortasından itibaren benimsediğini gösteren belgeler, Türkiye karşıtlığının çok yönlü ilişkilerle kurumsallaştırıldığını gösterir. Erdoğan’ın kararlı tutumu, terör yapılarını gerçek kimlikleri ile ortaya çıkmaya zorladı. FETÖ ve PKK gibi bağımlı yapıların Esed ile birlikte hareket etmesi, Türkiye’nin teslim olmamasının sonucudur. FETÖ, PKK, Esed ve diğerleri kolonyalist dönemin mirasıdır ve İslam dünyasının güçlü bir direnç üretmesiyle bu ilişkiler görülmeye başlanmıştır. BAE ve İsrail de Osmanlı sonrasında İngiltere tarafından ihdas edilmiş iki ayrı kolonyalist yapıdır. Bu açıdan devlet niteliği kazanamamış ve örgütlerden biraz daha büyük kolonyalist dönem mirası yapıların birlikte hareket etmesi şaşırtıcı değildir. Esed, PKK ve FETÖ arasındaki bağların Türkiye’nin zorlayıcı direnci ile görünür hâle gelmesinde olduğu gibi İslam dünyasının ürettiği direnç ile BAE ve İsrail arasındaki ilişkiler görünür hâle geldi. Bağımlı yapıların ve devletçiklerin coğrafya ile bağlarının son derece zayıf olduğunu söyleyebiliriz. Coğrafyanın aslî parçası olamadıkları ya da derin bir kopuş yaşadıkları için teröre sarılmaktan başka bir çözüm üretemiyorlar.

Coğrafyamız açısından yirminci yüz yılın tarihini millîlik ve evrenselcilik çatışması bağlamında ele almanın yararlı olacağını düşünüyorum. Çünkü bu bağlamın içinde birbirinden oldukça farklı devlet anlayışları, kültür politikaları ve örgütlenme biçimleri vardır. Salgından sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sözünün düşünce dünyamızda da bir karşılığının olacağı açıktır. Libya, İdlip ve Türkiye’yi bir araya getiren anlam dünyasını keşfetmek zorundayız.

#Halep
#FETÖ
#PKK
#Coğrafya
#BAE