Kraliçe’nin elleri de Kıpçak bozkırlarında

04:007/03/2022, Pazartesi
G: 7/03/2022, Pazartesi
Selçuk Türkyılmaz

ABD ve İngiltere’nin Rusya’yı kışkırttığı ve Ukrayna Savaşı’na sebep olduğu yönündeki yorumlara katılmamak mümkün değil. Bütün dünyanın gözleri önünde Ukrayna Savaşı’nın çıkması için ellerinden geleni yaptılar. Savaş çıktıktan sonra da kararlı bir şekilde savaşa dâhil olmadıklarını söylediler. Batı ülkelerinde, gönüllü birliklerinin, Ukrayna saflarında savaşa katılmasına engel olunmayacağı beyan edildi fakat bunun karşısında Müslüman Çeçen savaşçılarla ilgili haberler adeta bütün dünyanın gözüne

ABD ve İngiltere’nin Rusya’yı kışkırttığı ve Ukrayna Savaşı’na sebep olduğu yönündeki yorumlara katılmamak mümkün değil. Bütün dünyanın gözleri önünde Ukrayna Savaşı’nın çıkması için ellerinden geleni yaptılar. Savaş çıktıktan sonra da kararlı bir şekilde savaşa dâhil olmadıklarını söylediler. Batı ülkelerinde, gönüllü birliklerinin, Ukrayna saflarında savaşa katılmasına engel olunmayacağı beyan edildi fakat bunun karşısında Müslüman Çeçen savaşçılarla ilgili haberler adeta bütün dünyanın gözüne sokuldu. Kadirov’un Rusya’ya verdiği destek konuşulurken bir anda Ukrayna saflarında savaşan Müslüman Çeçenler gündeme geldi. Elbette hangi haberin kimler tarafından servis edildiği önemlidir fakat Ukrayna Savaşı’na Müslüman imgesinin dâhil edildiği de çok açıktır. Bu, kimin işidir ve amaçlanan nedir? Terörist imgesinden sonra Müslüman savaşçı imgesi mi oluşturuluyor? ABD ve İngiltere tarafından kışkırtılan bu savaşa Slavlardan başka kimler dâhil edilmek istenilecek?

Alexander William Kinglake, daha 1850’lerde Ukrayna’yı da içine alan geniş alanı Kıpçak Bozkırları olarak tanımlamıştı. Kinglake, Tekirdağ tarafından gemiye binip İstanbul’a doğru giderken hastalanır ve Kıpçak bozkırlarından gelen soğuk rüzgârların kendini hasta ettiğini söyler. Kinglake’in İstanbul, İzmir ve Kudüs’ü de içeren seyahatnamesi önemlidir fakat Kırım üzerine çalışmaları da pek meşhurdur. Batı kolonyalizminin temel motivasyonu kârdı fakat bunun için mekânların ele geçirilmesi gerekiyordu. Kinglake’in “Doğu Hasreti” romantik bir temaydı, bu temayı anlamlı hâle getiren ise kolonyalist emellerdi. Edebiyatta romantizmin tam olarak neye karşılık geldiğini bütün yönleri ile tartıştığımızı zannetmiyorum. Bu sebeple Kinglake’in Kırım çalışmalarında ortaya koyduğu hakikatlerden önce onu harekete geçiren düşünceye odaklanmak gerektiğini söylemeliyiz. Bu da kendimize göre bir yoruma ihtiyaç olduğunu gösterir. Kırım’ı ve Kırımlıları iyi tanımaktaydılar ve bu da onları siyaset üretmekte başarılı kılıyordu.

19. yüzyılın başarılarına hayat vermek istedikleri çok açıktır. Otuz yıl boyunca İslam dünyasında adeta taş üstünde taş bırakmadılar. Batı dünyası İsrail ile birlikte Türkistan’dan Batı Afrika sahillerine kadar uzanan hatta muazzam bir yıkım meydana getirdi. Buna rağmen hedeflerine ulaşamadılar. Şimdi de Slav dünyasına uzandılar. Sovyetler’in çözülmesinden sonra Türk ve İslam coğrafyasında istediklerini yaptılar. İslam ve terör arasında ilişki kurarak İslam dünyasını izole ettiler. Şimdi ise bu savaşı Slav dünyasına taşıdılar. Evet, gönüllü birlikleri adı altında Ukraynalıların yanında yer alacaklarını beyan ettiler fakat savaşın her iki tarafında Türk ve Müslüman adının geçirilmesinin anlamı nedir. Hâlbuki bu coğrafyada daha dün diyebileceğimiz kadar yakın bir zaman önce biz de vardık. Bunu gerçekten şan ve şereflerle dolu bir tarihe atıf yapmak için söylemiyorum. İngiltere, Almanya, ABD ve Fransa gibi devletler imparatorluk geçmişlerinden kalan mirası ile siyaset yaparken bizim, Kırım Türklerinin varlığından dahi sınırlı düzeyde haberdar oluşumuz hakikaten ilginç bir durumdur. Oysa Karadeniz’in kuzeyinde de Türkçe konuşulmaktadır.

Çağdaş Türk edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri Kırım Türk’üydü. Ortak edebî Türkçe kavramının doğduğu yer Kırım’dı. Bahçesaray’ın etrafındaki yükseltilere rağmen İsmail Gaspıralı’nın bütün Türk ve İslam dünyasını görebilmesi ve anlaması şaşırtıcıdır. Gaspıralı’nın gördüğü ve anladığı günlerden neredeyse yüz elli yıl sonra Karadeniz’in kuzeyine giden savaş muhabirlerinde İngilizce bilme şartı aranmasını imparatorluk günlerinden uzakta olduğumuz gerçeği ile sınırlandıramayız. Atalarımızın tarih boyunca yaşadığı coğrafyaları da unutmuşuz. Coğrafyamıza Kraliçe’nin gözleriyle bakmanın bir anlamı olmadığı açıktır. Zaten onun elleri de oradadır. Tercüman, haftalık olarak yayımlandığı günlerde matbaadan çıktıktan iki gün sonra İstanbul’da okunabiliyordu. Sonra sansüre uğradı. Bırakınız İstanbul matbuatını, İzmir gazeteleri bile Bahçesaray’da takip ediliyordu. Bugün bütün dünyaya sahadan Türkçe seslenilmesini önemsemek gerekir. Böylelikle Gaspılarılı’nın demek istedikleri daha iyi anlaşılır.

Batı’nın Ukrayna Savaşı’na birtakım anlamlar yüklediği açıktır. Hem bunu sorgulamak hem savaşının yıkıcılığı karşısında ahlâkî bir tutum takınmak hem de Kıpçak Bozkırlarında yaşayan Türk ve Müslümanların mağduriyetine sessiz kalmamak durumundayız. Bu üçünü birbirinden ayrı düşünmek de doğru değil.

Kırım Türklerinin geleceği bizi ilgilendirir.

#Kıpçak
#ABD
#İngiltere
#Rusya
#Ukrayna Savaşı