|
Koronavirüs salgını ve Avrupalıların medenîleştirme misyonu

Salgın dünyanın her köşesine sirayet etti. Kimi ülkeler çaresizlik içindeyken kimi ülkelerin daha etkili çözümler ürettiği görülüyor. Özellikle Batı Avrupa ülkelerinin salgının başında kararsız bir tavır sergileyerek salgının yayılmasına seyirci kalması şaşkınlık yarattı. İtalya, Fransa, İspanya ve İngiltere gibi sömürgeci devletlerin geçmişte sahip oldukları güçleriyle kıyas edildiğinde anlaşılması kolay olmayan bir zayıflık içinde olmaları birçok komplo teorisini de beraberinde getirdi. Herhangi bir görüşe küçümseyici gözle bakmadan süreci anlamaya çalışmanın doğru olacağı açıktır. Çünkü çaresizlik klasik sömürgeci devletlerle sınırlı kalmadı, emperyalizmin en güçlü temsilcisi Amerika Birleşik Devletleri de salgınla ilgili etkili bir siyaset üretemedi ve binlerce vatandaşının ölmesine adeta zemin hazırladı. Hem Avrupa ülkeleri hem de Amerika özellikle “medenileştirme misyonu” bakımından elde ettiği üstünlüğü kaybetti.

Kolonyalist Avrupa devletlerinin dünyanın her bir bölgesini işgal ederek hegemonya altına aldıkları dönemde kullanılan bir kavram olan medenileştirme misyonu, sömürge ideolojisinin muharrik gücüydü. Bu ideoloji yirminci yüz yılın sonlarına kadar canlılığını muhafaza etmiştir. Her ne kadar İslam dünyasının ürettiği direnç, Batı Avrupa ülkelerinin değerlerine sadakatlerine dair büyük şüphe uyandırsa da geçmişten miras aldıkları güçle dokunulmazlık kazanabiliyorlardı. Salgından sonra “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözünü sadece iktisadî, siyasî ve askerî alanlardaki muhtemel sonuçlarla sınırlandırmamak gerekir. Koronavirüsü salgınının asıl etkisini zihin dünyasında göstereceği açıktır. Kolonyalizm döneminde üretilmiş güçlü Avrupa imajı emperyalist dönemde yıkıldı.

Hem Avrupa ülkeleri hem de ABD’nin çaresizlik içinde kalmalarının sebepleri üzerine fikirler yürütülüyor. Bunlar arasında devletlerle küresel şirketler arasındaki rekabetten bahseden görüşün ciddiye alındığı açıktır. Amerika’nın küresel sermaye tarafından desteklenen Dünya Sağlık Örgütü gibi ulusüstü kurumları suçlamaya başlaması sıradan bir hadise değildir. Aynı şekilde Amerika’nın Çin’e yönelik suçlamalarına salgından etkilenen Avrupa ülkelerinin katılmasını da önemsemek gerekir. Gerek küresel şirketlerin gerek devletlerin sesi olan yabancı gazete ve dergilerin Türkiye’ye yönelik kara propaganda içeren yayınlarını da göz önünde bulundurduğumuzda salgın sonrasının mücadele ortamı hakkında birtakım ahminlerde bulunabiliriz.

Rekabetin sertleşeceği bir ortama sürüklendiğimiz açıktır.

Kolonyalizm klasik sömürgecilik biçimiydi. Avrupa toplumlarının sınıflı yapısının bütün niteliklerini yansıtan bir süreç olarak incelediğimizde kolonilerin özgürleştirilmesi meselesini sömürgeci devletlerin kolonyalizmden emperyalizme geçişi ile izah edebiliriz. Serbest ticaret sömürgeciliği emperyal merkezlerin daha kazançlı olacağı bir dönemi başlatacaktı. Bu sürece de aristokrasi ve burjuvazi mücadelesi şeklinde bakılabilir. Yeni sömürgecilik Osmanlı coğrafyasında da büyük sonuçlar doğurdu. Ülkeler arasındaki mücadelenin yanında sömürgecilik sisteminin değişimi savaşların şiddetini artırmıştır. Bugün benzer bir değişim sürecinden bahsedebiliriz. Postkolonyal dönemde eski sömürge toplumlarının bağımsız hareket etme yönündeki arayışlarının emperyalizm açısından soruna dönüştüğü de açıktır.

Büyük olaylar büyük dönüşümleri etkilemiştir. Savaşların yanında büyük dönüşümleri etkileyen olaylar arasında salgın hastalıkları sayanlar hata etmiyor. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan ulusüstü kurumlar, galip devletlerin paylaşımına meşruluk kazandırıyor ve sistemin devamlılığını sağlıyordu. Sınır tanımayan şirketler, varlığını borçlu olduğu sınırları da yıpratmış, ülkeler içindeki karar mekanizmalarını çalışamaz hâle getirmiştir. Kuşkusuz bu bir komplo teorisi değildir. Gücün belirli ellerde temerküz etmesi iktisadî sistemin bir sonucudur. Türkiye’nin bütün dünyada ses getiren başarısını da burada aramak gerekir. Türkiye, sınır tanımayan şirketlerin temsilcileri ile mücadeleye erken bir dönemde başlamakla bugünkü başarının temellerini atmış oldu. FETÖ gibi yapılar belirli ölçülerde etkisizleştirilmeseydi, Türkiye de salgın karşısında çaresiz kalacaktı.

Salgından sonraki dünyaya yönelik en önemli hazırlık kurumlarımızın millîleşmesinden geçiyor. Yerlilik ve millîlik ile kastedilenin bir zihniyet biçimi olduğu her türlü tartışmadan uzaktır.

#Salgın
#Türkiye
#Koronavirüs
#Avrupa
#Ulus
#FETÖ
4 yıl önce
Koronavirüs salgını ve Avrupalıların medenîleştirme misyonu
Bu sinsi girişimi de atlatacağız..
Sanatçı susar mı?
Türkiye’nin 20 yıllık çabasına sallanan bıçak
Ötekine yapması gerekeni söyleme alışkanlığı
Şahit olmak