7 Ekim’den sonra İsrail’in soykırım suçlarıyla birlikte savaş suçları kategorisine giren saldırganlıkları eskiye göre çok daha göze batacak şekildeydi. Bu nedenle Gazze’de gördüklerimizi tasvir ve tanımlama bakımından herhangi bir paragraf ve kavram yetersiz kalır. Gazze’de yaşanan vahşetin herhangi bir kavramla tanımlanması hakikaten zordur. Fakat yine de hadiselerin uyandırdığı dehşet duygusundan sıyrılarak İsrail vakasını yeniden analiz etmemiz gerekiyor. Bir “anlatı” vardı ve bunun üzerinde uzlaşılmıştı. Buna göre Yahudiler Almanya’da ve Rusya’da Holokost ve pogromlara maruz kalmışlar ve yaşadıkları bölgelerden göç etmişlerdi. Diğer tarafta ise bütün dünyaya hâkim olan Yahudi zenginler anlatısı vardı. Bunlar da başta Amerika olmak üzere dünyanın her bir tarafında hâkimiyet kurmuşlardı. Bu iki Yahudi anlatısı kendine özgü şartları içinde iki ayrı Yahudi tipini ortaya çıkarmıştı. Bu iki ayrı tip Filistin’de buluşuyordu.
İki ayrı ve bağımsız anlatının mekân olarak Filistin’de birbirine eklemlenmesi son derece basit bir kurguya dayandığını gösteriyordu fakat inandırıcılığı çok yüksekti. Bu da öykünün basitliğinden kaynaklanıyordu. Üstelik öyküyü bir metottan hareketle tahlil eden çok azdı. Hâlbuki olay örgüsü, tipler ve mekân arasındaki tutarsızlıklar ilk bakışta fark edilecek kadar yüzeydeydi. Kişisel olarak ilk önce bu anlatıları tahlil etmemizi engelleyen kavram yanlışlarını fark ettim. İsrail daha ilk başta Theodor Herzl tarafından bir Alman kolonisi olarak tasavvur edilmişti fakat “Holokost” kavramı Herzl’ın tasavvurunu anlaşılmaz hâle getiriyordu. Herzl’ın kolonisinde konuşma dili Almaca idi. Siyonizm üzerine yapılan incelemelerde Alman kolonizasyon sisteminin Filistin toprakları üzerinde tatbik edildiğinin kanıtlanması da oldukça ilginçti. Fakat bizde kolonyalizm kavramı ve müstemleke unutulmuştu. Sömürgecilik kavramı yaygın olarak kullanılıyordu ve bunun sonuçları vahimdi. Hiç kimse İsrail’i bir sömürge olarak düşünemiyordu. Çünkü bu, Yahudi zenginler anlatısına ters düşüyordu. Sonuçta İsrail’in, Theodor Herzl’ın tasavvur ettiği gibi bir Avrupa kolonisi olduğu yönündeki hakikat görünmez kılındı.
Fark ettiğim yanlışlar bununla sınırlı değildi. Emperyalizm, uzmanlık alanım dışında olsa da kavramla ilgili bir soruna işaret edebilirim. Bu konu da yanlış bir zeminde tartışılmıştır. Bunun sonucunda kavram, Osmanlı geçmişimiz ile ilişkilendirildi. Elbette bir sebebi olmalıydı. Ne Osmanlı geçmişinden rahatsız olanlar ne de kendini bu geçmişin devamı olarak görenler emperyalizm kavramının doğruluğunu ve yanlışlığını tartışıyordu. Zihnî karmaşanın temelinde Marksist literatürün ve kavramların sorgulanmaması yer alıyordu. Sınıf temelli yaklaşımların Avrupamerkezci sığlığı milletlerarası sorunları görünmez kılıyordu. Anglosaksonların ve onların peşinden giden Germen toplumlarının Kuzey Amerika’da bir tane sömürgesi yoktu. Avustralya ve Yeni Zelanda’da da bir tane Anglosakson sömürgesi yoktu. Orada yaşayan ve toprağın asıl sahibi olan milletleri, köküne kibrit suyu döküp kurutmuşlardı. Bu yeni Avrupalarda sınıfsal bir sömürü ilişkisinden eser yoktu. Avrupa milletleri “tarihsiz halkları” yok etmişti. Bütün hikâye bundan ibaretti. Buna rağmen İngiliz ve Fransızların kirli tarihi ile Osmanlı geçmişimizi bir tutmak ancak “körleşme” ile açıklanabilirdi. Buna karşın kolonyalizm bir sistemdir ve Batı Avrupa ülkelerinin dünya hâkimiyetini ancak bu sistem içinde kavramak mümkündür.
Kavram yanlışları sırası ile birbirini takip etti. Kolonyalizm yerine sömürge kavramını koyduktan sonra “yerleşimcilik” kavramının anlaşılması da imkân haricindeydi. 7 Ekim’den sonra bu kavramı sık sık gündeme getirdim. İsrail yerleşimci kolonyalizmin en somut örneklerinden biriydi. İsrail olayını Yahudilik içinde izah etmek son derece yanıltıcıdır. İngiltere ve ABD’de Holokost ve pogromlar kategorisine giren herhangi bir örnek bulmak zordur fakat Filistin’de yeni bir koloni açma fikri bu iki ülkeden çıktı. Üstelik yerleşimci kolonyalizm tam da Anglosaksonların kolonyal tarihinin eseriydi. İngiliz ve ABD “derin aklı”nı temsil edenlerin Yahudi zenginlere teslim olduğunu düşünmek için herhalde biraz hayalci olmak gerekir. Yanlışlıklar silsilesinin sonucunda İsrail’in suçları, bağlamına yerleştirilemedi. Hâlbuki olaylara içeriden bakanlar “kolonyal suçlar”ı rahatlıkla görebiliyordu. Bu bağlamda Hıristiyan evanjeliklerin İsrail’i “Yahudi” oldukları için desteklemeleri de çok önemli bir bahistir.
Suriye’de yeni yönetimin en zayıf olduğu anda İsrail’in Golan’ı işgal etmesi ancak “Vahşi Batı” örneği ile anlaşılabilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.