logo
EDISYON:

İsrail’i destekleyen bir avuç ülke

04:0026/09/2024, Perşembe
G: 26/09/2024, Perşembe
Selçuk Türkyılmaz

İngiltere ve ABD iki ana hedefi savaş alanı olarak işaretleyince ne Gazze’deki soykırımla ne de Ukrayna Savaşı’nın yayılma riskiyle ilgilendiklerini göstermiş oldular. Üstelik bu iki ülke yani Anglosaksonlar siyasî manifesto anlamına gelen yayınlarda Kıta Avrupa’sını dışarıda bıraktıklarını ve Çin ile de rekabet hâlinde olduklarını deklare etmişlerdi. Kuşkusuz bu yöndeki manifestolar fiilî durumla birebir örtüşüyor. Fakat çoğu ülke bu fiilî duruma kayıtsız kalmayı tercih ediyor ve İngiltere-ABD’nin

İngiltere ve ABD iki ana hedefi savaş alanı olarak işaretleyince ne Gazze’deki soykırımla ne de Ukrayna Savaşı’nın yayılma riskiyle ilgilendiklerini göstermiş oldular. Üstelik bu iki ülke yani Anglosaksonlar siyasî manifesto anlamına gelen yayınlarda Kıta Avrupa’sını dışarıda bıraktıklarını ve Çin ile de rekabet hâlinde olduklarını deklare etmişlerdi. Kuşkusuz bu yöndeki manifestolar fiilî durumla birebir örtüşüyor. Fakat çoğu ülke bu fiilî duruma kayıtsız kalmayı tercih ediyor ve İngiltere-ABD’nin İsrail’i kullanarak bütün dünyayı ateşe sürüklemesini adeta seyrediyor. Çünkü bu ülkeler İsrail’i ve dolayısıyla İngiltere-ABD’yi karşısına almak istemiyor ya da ortaya çıkan fırsatlardan yararlanmak istiyor. Fakat çağrı cihazları örneğinde olduğu gibi “İngiliz-Yahudi medeniyeti” Macaristan gibi devletlerin itibarını ayakları altına alabileceğini de bütün dünyaya gösterdi. Devletleri bile kirli bir örgüt seviyesine indirgemekten çekinmeyen “İngiliz-Yahudi medeniyeti”nin bu fütursuzluğu karşısında hakikati dillendirmekten çekinmeyen bir ülkenin ortaya çıkması gerekirdi.

Böyle bir denklemde Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM kürsüsünde Filistin için atılması gereken adımları sıralarken “hamasetin diliyle konuşmuyorum” dedi ve sözlerinin ne anlama geldiğinin anlaşılması için Türk tarihine atıfta bulundu. Kuşkusuz Sayın Erdoğan’ın, söylem ve gerçeklik arasındaki tezattan söylem lehine faydalanma ikiyüzlülüğü karşısında Türk tarihinden örnekler vermesi gerçekten anlamlıydı. Bu tarih hem antisemitizm suçlamasının anlamsızlığını gösteren hem de Filistin için atılacağı söylenen adımların söylemden ibaret olduğu suçlamasını bertaraf eden örneklerle doludur. Sayın Erdoğan bu konuşmada, hakikat lehine tavır koymanın Türkiye’nin omuzlarına yüklediği çok ağır yüklerin farkında olduğunu da söyledi. Dünyayı yeni bir ateş çemberine doğru sürükleyen ülkelerde daha önce çok defa Erdoğan’ın şahsına yönelik karalama kampanyaları düzenlenmişti. Bu ülkeler söylem ile gerçeklik arasındaki zıtlıkları azami ölçüde istismar ederek çok yüzlü davranışların en ahlaksız örneklerini sergilemekten de çekinmemişlerdi. Hem içeride hem dışarıda gerçekliği söyleme boğarak zihnî bulanıklığa yol vermeleri de onların istismar siyasetinin yansımasıydı. Buna karşın Türkiye’nin ısrarlı bir şekilde tarihin doğru yerinde durmaktan bahsetmesi gerçekten çok anlamlıdır. Fiilî durum Türkiye’nin hakikat mücadelesini gösteren örneklerle doludur ve BM konuşması bunun en veciz ifadesidir.

Sayın Erdoğan’ın bariz bir şekilde altını çizdiği gibi Türkiye istikrarsızlıklar deryasının tam ortasındadır ve buna sebep olanlar da İsrail’i destekleyen “bir avuç ülke”dir. Erdoğan’ın isim vermeden İngiltere-ABD’nin coğrafyamızda meydana getirdiği istikrarsızlığa dikkat çekmesi birçok bakımdan önemlidir. BM 79. Genel Kurul konuşmasının en belirgin özelliklerinden biri de burada aranmalı. Erdoğan, muhatapları bütün özellikleriyle gösterdi. Evet, İngiltere-ABD adı açıkça telaffuz edilmedi fakat “bir avuç ülke” ile kimin ve kimlerin kastedildiği net bir şekilde anlaşıldı. Uzman yorumlarına göre “barış için birlik kararı” İsrail’i her şartta destekleyen bu ülkelerin savaş yanlısı tutumuna karşı bir hamleyi ima ediyor. Güvenlik Konseyi, engellemeler sebebiyle İsrail’in yayılmacı saldırganlığını durdurmak için herhangi bir adım atmadığında Genel Kurul’un harekete geçirilmesinin imkân dâhilinde olduğu söyleniyor. Erdoğan’ın konuşmasında öne çıkan yeni teklif Türkiye’nin Genel Kurul’u harekete geçirmek için gayret göstereceğine işaret ediyor. Bu da söylem ile gerçeklik arasındaki mesafenin açıklığına rağmen hakikat için harekete geçmenin ne anlama geldiğini gösterecektir. “Bir avuç ülke” ibaresi zaten harekete geçildiği anlamına geliyor.

Türkiye, geçmişte, yayılmacı saldırganlığından ötürü İsrail’i suçlar, buna göre tavır geliştirirdi. Bunda muhtemelen dönemin karakteristik özellikleri birinci derecede rol oynardı. Zira İngiltere-ABD gibi ülkeler İsrail’i desteklerken 20. yüzyılın söylem avantajlarından azami ölçüde faydalanır, antisemitizm suçlamasını bir araç olarak kullanarak geri planda kalmayı başarırlardı. Bu dolaylı tutum İngiltere-ABD’nin faaliyetlerini sütre gerisinden yürütmesine imkân verirdi. Fakat 7 Ekim’den sonra bu bir avuç ülkenin İsrail’in yayılmacı saldırganlığını desteklediği gün yüzüne çıktı. Türkiye’nin bakışlarını bu iki ülkeye çevirmesi bu açıdan oldukça önemlidir.

#israil
#siyaset
#Selçuk Türkyılmaz

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.