31 Mart yerel seçimlerinden sonra birtakım siyasî hareketlenmelerin yaşanacağı konuşuluyordu. Birtakım kimselerin yeni bir parti arayışında oldukları söyleniyordu. Siyasî gelişmelerle yakından ilgilenenler bu hareketlenmelerin merkezinde adı geçen şahısların kimler olduğunu az çok biliyordu. Bu şahısların siyasî geleceklerini Erdoğan’ın muhtemel oy kaybı ile ilişkilendirdikleri de konuşulanlar arasındaydı. Erdoğan çok önemli bir oy kaybına uğrayacak ve bu şahıslar da bunu fırsata çevireceklerdi. Hâlbuki siyaset çok daha güçlü dinamikler üzerinden yapılır. En güçlü olduğu zamanlarda karşısında duramazsanız siz rakip olamazsınız.
Seçim sonuçları istedikleri gibi çıkmadı. İstanbul’da sandıklarda örgütlü bir şekilde hırsızlık yapıldığı kayıtlara geçti. Üstelik Türkiye genelinde elde edilen yüzde elli ikilik başarı da beka meselesinin sahiplenildiğini göstermiş oldu. Siyasî geleceklerini Erdoğan’ın oy kaybına bağlayanların beklentileri boşa çıktı fakat tahminlerimiz doğrultusunda sahada varlık göstermeye başladılar. Çünkü bu, onları da aşan bir süreçtir. Zira Türkiye’nin beka mücadelesi seçim süreçlerine bağlı, gelip geçici bir mesele değildir.
Uzun zamandır ortaya çıktılar, çıkıyorlar, çıkacaklar gibi cümlelerle gündemde kalmayı başaran hareketin temsilcileri, ileri sürdükleri fikirlerle çok da şaşırtıcı bir çıkış yapmadı. Sosyal medya hesabından Türkiye gündemiyle ilgili değerlendirmelerin ve çözüm olarak dile getirilen fikirlerin belli çevreler dışında heyecan yaratmadığını gördük. Açık söylemek gerekirse sağda solda dedikodu kabilinden ifade edilen düşüncelerin derlenmesinden ibaret olan tespit ve önerilerin yerlilik ve millîlik açısından son derece sorunlu olduğunu belirtmek isterim. Kamuoyu ile paylaşılan bu fikirlerin dikkatli bir şekilde analiz edilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Türkiye bir yol ayrımına geldi. Bundan sonra esas çatışma ve gerilimin kozmopolitizm ve millîlik arasında yaşanacağını belirtmiştik. Bu, bizim tercihlerimizden bağımsızız olarak küresel güç merkezleri ve onların taşeron unsurlarının, dönemin, şartların, coğrafyanın dayattığı gelişmelerle doğrudan alakalı bir meseledir. Sosyal medya hesabından paylaşılan yorumlarda bu gerilim ve çatışmaya dair herhangi bir tespitin olmaması önemlidir. Küresel emperyalizmin ülkemize, milletimize ve coğrafyamıza dayattığı şartların fikirler ve birliktelikler üzerindeki etkileri çok önemli bir veridir. Çünkü dönemin ruhunu ve ruhsuzluğunu buradan yakalayabiliriz. Fakat ne bu etkiler ne de dayatılan şartlara karşı nasıl mücadele edileceğine dair bu topraklardan çıktığı izlenimi veren herhangi bir önerinin olmaması da çok önemlidir. Belki de konun en yakıcı tarafı budur. Buna karşın doksanların liberal politikalarına dönüş anlamına gelecek cümleler, aradan geçen çeyrek asırlık zamanın atlandığı hissini uyandırıyor.
Liberal politik tavrın etkisiyle FETÖ’ye dair herhangi bir söz söylenmemiş. FETÖ ile mücadele kararlılıkla mücadele edilmelidir, dilek ve temennisinden sonra birtakım hatırlatmalar yapılmış. Ne yazık ki bu da muhafazakâr muhalefetin FETÖ ile mücadeleyi devlet kurumlarının üzerine yıkma ve buradan da muhaliflik üretme hastalığının bir yansımasıdır. Hâlbuki bu konu İslamcılık ideolojisini, dinî düşüncenin sıhhatini, bağımsızlığı çok yakından ilgilendirmektedir. Bu konuları belirli ödünç kavramların arkasına saklanarak tahlil edemeyiz.
Doksanların ve AK Parti iktidarlarının ilk yıllarının anlı şanlı siyasîleri, fikir adamları FETÖ ve emperyalizmin diğer bağımlı unsurları hakkında fikir üretmiyor. Bu durum İslamcıların bir sorunu mu, siyasetçilerin yetersizliği mi, fikrî bir sefalet mi; hep birlikte karar vermek zorundayız. Sosyal medya hesabından FETÖ gibi bir konuyu mağduriyet, masumiyet, haksızlık, suçların şahsiliği ve iltimas bağlamının dışında da ele alabiliriz. Nihayet bunlar süreçle ilgili birtakım doğru ve yanlış adımlara işaret eden cümlelerdir. Ama aynı çevrelerin aynı meseleyi hep bu çerçeveden ele almasının manasını da sorgulamak gerekir. FETÖ ve benzer bağımlı yapılar vatanımıza, milletimize ve dinimize yönelik çok büyük bir saldırı içindedir. Bu saldırıların çok kapsamlı bir şekilde devam edeceğine dair güçlü emareler var. Fakat belirttiğim çevrelerin bu konulara yaklaşım biçimi ürkütücüdür, çünkü onlar bu saldırıların olmadığına inanıyor.
İslamcılık, millîlik, kozmopolitizm, yabancılaşma, aydınların ihaneti bir günlük iki günlük mesele değil.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.