Işık mecazı ile verilen mesaj

04:0015/10/2020, Perşembe
G: 14/10/2020, Çarşamba
Selçuk Türkyılmaz

28 Şubat Süreci’nde içeriden kuşatmanın bütün şiddetiyle devam ettiği günlerde dahi Türkiye’nin kendisiyle birlikte coğrafyasını değiştirme gücü bir sorun olarak algılanıyordu. Birtakım çevreler “dış güçler” kavramını hususî olarak istihzayla anıp bu kavram ile ifadesini bulan gerçeklikleri görünmez kılmaya çalışsa da yirmi yıldan fazla bir zaman sonra içeriden kuşatma çabalarının devam ettiğini söyleyebiliriz. Hem o dönemde hem de bu dönemde Türkiye’nin coğrafyanın tamamında etki uyandırabilecek

28 Şubat Süreci’nde içeriden kuşatmanın bütün şiddetiyle devam ettiği günlerde dahi Türkiye’nin kendisiyle birlikte coğrafyasını değiştirme gücü bir sorun olarak algılanıyordu. Birtakım çevreler “dış güçler” kavramını hususî olarak istihzayla anıp bu kavram ile ifadesini bulan gerçeklikleri görünmez kılmaya çalışsa da yirmi yıldan fazla bir zaman sonra içeriden kuşatma çabalarının devam ettiğini söyleyebiliriz. Hem o dönemde hem de bu dönemde Türkiye’nin coğrafyanın tamamında etki uyandırabilecek potansiyele sahip olduğu biliniyordu. Bunun fark edilmesini uzun süre engellemek de büyük bir başarıdır. Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan sorunların çözümünde etkili bir rol oynayamadık. 28 Şubat Süreci’ni 1991’den başlatmak gerekir. Amerika ve Avrupa ülkeleri Irak’a yerleştikten sonra PKK gibi terör örgütleri içeriden kuşatmanın aparatları hâline geldi. Aynı dönemde FETÖ’nün müdahale aracı olarak yükselişe geçmesi coğrafyamızla ilgili uzun vadeli hesaplara işaret ediyordu.

1990’larda Türkiye’de etkili olan çevrelerin, karşılaştığımız sorunları “dış güçler”den yalıtarak ele alması ve 19. yüzyıla damgasını vuran ıslahat çabasını zorunlu siyasî hedef olarak dayatması içeriden ve dışarıdan kuşatmayı görünmez kıldı. Türkiye’nin değişmek zorunda olmasıyla kuşatma ile dayatılan ıslahatı birbirinden ayırmak gerekir. Ne yazık ki Türkiye’nin değişme arzusu ve iradesi kendine yöneltilmiş bir silaha dönüştürüldü. O dönemde Türk ve İslam dünyası yeniden kuşatıldı ve Yeni Haçlı Seferleri, coğrafyamızı bir uçtan diğer uca kana buladı.

İçeriden kuşatma araçlarının etki gücünü bugün dahi tam olarak bilmiyoruz. Fakat Türkiye’nin kendisiyle birlikte coğrafyasını dönüştürme gücünü bildiklerinden şüphe duymamak gerekir. Bu sebeple 28 Şubat Süreci’nin Türkiye’yi uçurumun kenarına getirdiği anlarda dahi coğrafyayı dönüştürme gücünden kaygılandıklarını anlıyoruz. Türkiye’ye en ağır müdahalelerin yapıldığı bu dönemde ışık mecazı ile siyasete ve topluma korku zerk edilir, ayağınızı denk alın denilirdi. O dönemde verilen mesajı dönemin koşullarının dışına çıkarak yorumlamak istersek Türkiye’nin kendisiyle birlikte coğrafyasını dönüştürme gücüne odaklanmamız gerekir. Türkiye’yi durdurmak isteyenler hedeflerine ulaşmıştı.

Yıllar sonra yeniden ışık mecazı ile mesaj verilmesi sıradan bir hadise değildir. Anayasa Mahkemesi üyesinin vermek istediği mesajın tepki uyandırması da sıradan bir hadise değildir. Işık mecazını kullanan da tepki veren de kendilerine göre bir fikri ya da meydan okumayı dillendirmiş oldu. Onlara aşikâr olan bize kapalıdır. Lakin anlaşılmaz da değildir. Türkiye, 28 Şubat Süreci’nde dahi coğrafyasıyla ilgili iddialarından vazgeçmeyeceğini Osmanlı’nın 700. kuruluş yıldönümü etkinlikleriyle göstermişti. Bu etkinlikler içeriden çok dışarıya bir mesajdı.

İçeriden kuşatmaya uğramak en kötüsü. Dışarıdan gelen saldırılara karşı cephe savaşı vermek de çok zordur fakat gözünün gördüğüyle mücadele etmenin kendine özgü “olumlu” tarafları vardır. En azından tanımlar daha kolay yapılır. “Dış güçler” kavramının istihza ile değerden düşürülmesi tanımlamayı zorlaştırır, zihin bulanıklığı egemen olur ve bir dayatma aracı olarak “ıslahat” fikri güç kazanır.

28 Şubat Süreci’ni Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan siyasî durumla ilişkilendirdik. Işık mesajını da Türkiye’nin içeriden kuşatılma sürecinin devamı açısından ele aldık. Bütün engellemelere ve müdahalelere rağmen Türkiye’nin kendisiyle birlikte coğrafyasını dönüştürmeye başladığı bir dönemde ışık mecazının tekrar gündemimize gelmesi bu sebeple anlamlıdır. Doğu Akdeniz bağlamında ileriye doğru atılan adımlar, Akdeniz ve Karadeniz enerji kaynakları üzerinde söz sahibi olma mücadelesi ve Kafkaslarda asırları aşan sorunları ortadan kaldırma iradesi coğrafyanın dönüşmeye başladığının işaretleridir. Önemli olan mesajın sahibini bilmektir.

Kafkaslarda asırları aşan sorunların üstüne gidildiği bir dönemde içeriden kuşatma araçlarının harekete geçmesini, 2013’ten sonra yaşanan müdahaleler serisine dâhil etmek gerekir. Türkiye ileriye doğru hamle yaptığında cevabı içeriden alıyor. Kafkasya’da elde edilen başarının tam ortasında Türkiye’nin Çin karşısında zaaf gösterdiğinden, Çin’den para ve emir aldığından bahsedilmesi ile ışık mesajını bir arada düşünmek gerekir. Islahat fikri de aynı kaynaklar tarafından gündemde tutulmaktadır.

Türkiye’yi dar sınırlara hapsetme isteğinden asla vazgeçmediler.

#28 Şubat
#Kafkasya
#Türkiye