ABD’nin İsrail’i koşulsuz olarak desteklemesi, günümüze kadar Filistinliler ve bölge ülkeleri aleyhine bir dengesizlik meydana getirdi. İsrail, bu dengesizlikten azami ölçüde istifade etti ve varlığını sürekli kazanma inancı üzerine bina etti. Filistinliler ve bölge ülkeleri İsrail’le mücadele etti fakat bu yapının arkasında ABD ve İngiltere’nin var olduğu bilgisi göz ardı edilemedi ve zamanla direnç kırıldı.
Türkiye gibi gelişmelere uzaktan bakan ülkelerde ABD ve İngiltere’nin İsrail’e koşulsuz desteğiyle ilgili ikna edici bir izahatın olmaması ciddi bir sorundu. Bu çerçevede ABD’deki lobilerin İsrail lehine çalışmaları tam olarak izah edilememiştir. Belki de bunun sonucunda Yahudilerin ABD’de her yere hâkim oldukları yönünde bir kanaat oluştu. Bu tarz bir yaklaşımda ABD ve İngiltere devlet aklı görmezden geliniyor ve bu iki ülkenin Doğu Akdeniz ve İslam coğrafyasıyla ilgili görüş ve düşüncelerinin ne olduğu sorusu cevapsız kalıyordu. Hâlbuki asıl önemli olan da bu sorunun cevabıydı. Böylelikle ABD ve İngiltere’nin farkları üzerinde durulmadı. Muhtemelen bu iki ülkeyi İsrail’in sürekli kazanacağına yönelik inanç birbirine yaklaştırdı.
BAE ve Suudî Arabistan gibi bölge ülkelerinin İsrail’le ilişkileri de İsrail’in sürekli kazanacağı beklentisi üzerine bina edildi. Bunu bir mağlubiyet durumunun kabulünden ziyade devletimsi yapıların çıkar temelli yaklaşımları olarak görebiliriz. Hatta burada İslam ülkeleri gibi bir genellemenin gerçeklik açısından sorunlu olduğunu da ifade etmemiz gerekir. BAE gibi bir ülke ne İslam ne Arap ne de coğrafya birliği ile uyumludur. PKK da aynı beklenti üzerinden kendini yeniden kurguladı. Daha önce ifade etmiştik, FETÖ gibi bağımlı yapılar benzer bir gelecek hayalini paylaştığı için İsrail’le ilişki kurmaktan çekinmedi. FETÖ diğerlerine göre farklıydı. Örgütün elebaşı 1991’de ABD ve İngiltere Irak’ı işgal ettiğinde İsrail’e açık alanda çok net mesajlar gönderdi. Onlara göre İslam coğrafyası yeniden çözülüyordu ve galiplerle birlikte olmak gerekiyordu.
İsrail’in başarısı, ulusal çıkarlarıyla örtüştüğü müddetçe ABD ve İngiltere için herhangi bir sorun ortaya çıkmayacaktır. Özellikle İsrail ve ABD’deki lobiler bu gerçeği çok iyi biliyor. 1967’de USS Liberty gemisinin İsrail tarafından bilerek vurulması da ABD’deki Yahudi gücüyle örtbas edilmedi. ABD ulusal çıkarlarının bir sonucu olarak bu geminin İsrail tarafından vurulması görmezden gelindi. Müslüman Arapların düşmanlığını kazanmanın İslam coğrafyasındaki ABD ulusal menfaatlerine zarar vereceğini düşünenler kaybetti. İsrail’in kitlesel katliamları, etnik temizlik ve soykırım suçlarının görmezden gelinmesi doğrudan ABD ve İngiltere ulusal çıkarlarının sonucudur. ABD ve İngiltere’deki bu güçlü inanç coğrafyamızdaki bağımlı yapıları da doğrudan etkiledi. FETÖ’cülerin ve PKK unsurlarının Filistinlilere ve Hamas’a düşman gözüyle bakmalarını bu açıdan değerlendirmek gerekir. Filistinliler ve Hamas asla teslim olmadı.
7 Ekim’den sonra Hamas’ın İsrail karşısında yeni bir mücadele stratejisi ile varlık göstermesi hiç beklenilmeyen bir durumdu. Hamas, bu yeni dönemde asıl olarak İsrail’in sürekli kazanacağı inancını kırdı. Bunun neticesinde yaklaşık yüzyıllık İsrail hikâyesi yerle bir oldu. Holokost efsanesi bütün değerini kaybetti. İsrail yerleşimci kolonyalist bir yapıydı ve bu koloni devletin Yahudilerin Avrupa’da çektiği acılarla doğrudan bir ilişkisi yoktu. Bu koloni yapı ABD ve İngiltere’nin ulusal çıkarlarına göre şekillendi. Bu gerçek bütün çıplaklığıyla 7 Ekim’den sonra gözler önüne serildi. Tarihte kaldığı sanılan Anglosakson yerleşimci vahşeti Doğu Akdeniz’de uç vermişti. Bunu Yahudi ilahiyatı ile açıklamak mümkün değildir. Suriye’de halk devrimi sırasında İsrailli yerleşimcilerin harekete geçirilmesi de İsrail’in koloni devlet olduğunun kanıtıdır. Fakat bu sefer sahada büyük bir değişim var. İngiltere ve Fransa kolonyalizminin ürünü olan iktidarların değişmeye başlaması İsrail’in sürekli kazanacağı inancıyla örtüşmüyor.
Sahada meydana gelen değişimi sonuçlarıyla birlikte kavramak çok kolay değil. Fakat Türkiye ile Suriye yeni yönetiminin özellikle İngiltere ve ABD’nin ulusal çıkar tanımında bir değişime yol açacağını düşünebiliriz. Bu değişimin her iki ülke için geçerli olmayacağı daha kuvvetli bir ihtimal. Fakat her iki ülkede ulusal çıkar tanımının tartışmaya açılacağını düşünebiliriz. Lübnan başbakanının Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili cümlelerini de yeni bir durum olarak kaydetmek gerekir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.