|
Fransız kurnazlığı ve fırsatçılığı ile tarihin yönü değişmez

1990’larda başlayan yeni dünya düzeni, İslam dünyasının işgal ve istila edilmesi üzerine kurulmuştu. Bu, Yeni Haçlı Seferleri döneminin başlaması anlamına geliyordu. Enerji kaynaklarımız yirminci yüzyılın başında emperyalist Avrupa devletleri tarafından paylaşılmıştı. İki kutuplu dünya sistemi yıkıldıktan sonra İslam coğrafyasına yönelik yeni bir istila ve işgal döneminin başlaması da enerji kaynaklarıyla doğrudan alakalıydı. Bu açıdan Doğu Akdeniz’in zengin enerji kaynakları ve kıtaları birleştiren konumu sebebiyle küresel ölçekte gerilimlere konu olmasını Yeni Haçlı Seferleri’nin devamı olarak görmek gerekir. İki yüz yıl önce de Yunanistan ile kamufle edilmiş bir dönem başlatmışlardı.

Türkiye’de Yeni Haçlı Seferleri ifadesi özellikle gözlerden uzak tutulmaktadır. Çoğu kimse Fransa ve Almanya’nın Yunanistan’ı öne sürerek oluşturdukları Türkiye karşıtı siyaseti gündemine almak istemiyor. Bilindiği gibi ilk Haçlı Seferleri’ne kitlesel katılımlar büyük ölçüde bu iki ülkenin coğrafî sahasındandı. 1990’larda Amerika’nın başlattığı işgal ve istilanın Yeni Haçlı Seferleri olduğu konusunda kimsenin şüphesi yoktu. Bush, bunu açıkça ifade etmekten çekinmemişti. Amerika’nın ve emperyalist Batı Avrupa devletlerinin Türk ve İslam dünyasındaki temsilcisi bağımlı yapılar, Haçlı Seferleri kavramının bizde uyandırdığı tepkiyi etkisizleştirmek için ellerinden ne geldiyse yaptı. Bunun için FETÖ elebaşı Haçlıların Müslümanların namusuna, dinine zarar vermeyeceğini dahi söyledi. Hatta 2005’lerde Türk liberalleri, II. Körfez Savaşı’nda Amerika’nın Irak’ta işlediği cinayetleri örtbas edebilmek için epeyce uğraşmıştı. Bugün Fransa kolonyalizmini aklamaya çalışanlar da aynı çevrelerdir.

Hâlbuki Amerika’nın İslam dünyasına yönelik müdahalesinden en çok yararlanan ülke Fransa’ydı. Fransa’nın doksanlardan itibaren Cezayir’de işlediği cinayetler sınırsızdı. İşgal ve istiladan daha büyük bir yıkım ise terör gruplarının ortaya çıkması ve bağımlı yapıların güçlendirilmesiydi. Türkiye hem terör gruplarının hem de bağımlı yapıların hedefindeydi. Doksanların başında FETÖ’nün küresel oyuncu olmaya doğru yönlendirilmesi çok önemli bir gelişmeydi. Bu tarihlerden itibaren FETÖ yapılanmasının güçlenmesi Amerika ve Fransa’nın işgal ve istila girişimleriyle doğrudan alakalıydı. Sadece etki ajanı olarak çalışmadıkları, organik ilişkiler kurdukları anlaşılıyor.

Körfez Savaşı ile başlayan Yeni Haçlı Seferleri’nden en çok etkilenen ülke olmasına rağmen işgal ve istila sürecini durduran ilk ülke de Türkiye’dir. 2013’te Gezi Kalkışması ile başlayan süreç FETÖ’cü bölme ve parçalama girişimi ile zirveye çıktı. Türk milleti Erdoğan’ı yalnız bırakmayarak 15 Temmuz 2016’da Yeni Haçlı Seferleri’ni yine Kılıçarslan’ın topraklarında durdurdu. Türkiye teslim olsaydı Fransa, en büyük paylardan birini alacak, sömürge toprakları olarak gördüğü Kuzey Afrika ve Sahra Altı ülkelerinde karşısına çıkacak bir güç kalmayacaktı.

19. yüzyılın başından itibaren Yunanistan, Batı Avrupa emperyalizminin coğrafyamızda en etkili aparatıydı. Onları diğer ülkeler takip etti. Batı Avrupa emperyalizmi Osmanlı sahasının zenginliklerine çökmek istiyordu, bunun için de Yunan ve Ermeni güçlerini kullandılar. Biz yeniden kazanırız ama Yunanlılar ve Ermeniler, kayıplarını telafi edemeyecekler. Onları taklit eden bağımlı yapılar da kaybedecek. Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya; onların kaybıyla ilgilenmeyecek. Ernest Hemingway de gemiden seyredip abuk subuk laflar etmekten öteye gidememişti.

Geçmişte Fransızlar sömürge yarışında Britanya karşında kaybetmişti. Amerika ve Asya’daki sömürge topraklarını diğer sömürgeci devletlere ve özellikle de İngilizlere bırakmak zorunda kaldılar. Fransız İhtilali’nden sonra kurulan cumhuriyet dönemlerinde yeni işgal ve istila dönemini başlatarak Afrika’da büyük bir sömürge imparatorluğu kurdular. Yeni sömürge döneminde asimilasyon ve medenileştirme misyonu kavramları öne çıktı. Sömürge topraklarında seçkin zümreler oluşturarak menfaatlerine süreklilik kazandırmaya çalıştılar. Bunun etkili olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de de Fransız kolonyalizmine övgüler düzen “seçkin zümreler” ortaya çıktığına göre başarısız olmadıklarını söyleyebiliriz.

Galiba Fransa, kurnazlık ve fırsatçılık ile tarihin akışını değiştirebileceğine inanıyor. Kurnazlığı ve fırsatçılığı meslek hâline getirenlerin Türkiye’nin yükselişini anlaması mümkün değil.

#Kolonyalizm
#ABD
#Fransa
#Türkiye
4 yıl önce
Fransız kurnazlığı ve fırsatçılığı ile tarihin yönü değişmez
Yasakmış
Türkiye’de din ve Diyanet algısı-II
Derin cinayetlerdeki kritik eşikler
Reis’le hesabın varsa Reis’le gör Reisçilik kisvesine bürünmeden!
Suriye’de at izi it izine karıştı