İsrail 2005’te Gazze topraklarını terk etmek zorunda kaldığında yerleşimciler de gayr-i meşru yerleşimleri boşaltmıştı. İsrail’in bu kararı almasında Ariel Şaron’un büyük rolü vardı. Siyonist yerleşimcilerin Gazze topraklarını terk etmesi önemli bir gelişmeydi. Fakat bundan sonra Siyonist İsrail yeni bir planı uygulamaya başladı. Gazze abluka altına alındı. Filistinlilerin yiyecek tedariki dahi hesaplandı ve hayatı zorlaştırmak için her şey yapıldı. Siyonistler, Filistinlilerin ablukanın zorluklarına dayanamayarak Gazze’yi terk edeceklerine inanmıştı. Zaten abluka fikri de bu inançtan doğmuştu. Onlara göre Filistinliler millet olmayı başaramamıştı ve topraklarını terk edebilirlerdi. Böylelikle Gazze’yi yeniden kolonileştirecekler ve tarihî Filistin topraklarında büyük bir adım daha atmış olacaklardı.
Siyonistler 1920’lerde Filistin’i “topraksız bir halk için halksız bir toprak” olarak tanımlarken de aynı inancı taşıyordu. Oryantalizm çalışmalarında kolonyalizm bağlamı göz ardı edildiği için bu inancın ne anlama geldiği üzerinde en azından bizde çok ciddî tartışmalar yapılmamıştır. Bu akım bizde daha çok oryantalist çalışmaların bilimsel değeri ve “bize dair” yanılgılar üzerinden anlaşılmıştır. Halbuki oryantalizmin asıl motivasyon kaynağı kolonyal arzulardı. Bu arzuların nesnesi ise Doğu’nun bizzat kendisiydi. Onlar Doğu’yu istiyordu ve aradaki Doğuluların ortadan kaldırılması gerekiyordu. Doğu dediğimiz ise Şark’tır. “Şark Meselesi” de bu arzunun nesnesine ulaşma çabasıyla ortaya çıkmıştır. Şarkiyatçılık meselesine bu gözle eleştirel olarak yaklaşan Edward Said, özellikle “Kültür ve Emperyalizm”de Şarklıların aradan kaldırılması isteğini gözler önüne sermişti. “Topraksız halk” kavramı da aradan kaldırma isteğinin yansımasıydı.
Konuyu dağıtmak pahasına uygarlık kavramının da kolonyalizmden doğduğunu ifade etmek isterim. Siyonistler oryantalistlerin uygarlık kavramını benimsedikleri için “topraksız halk” kavramına inanmıştır. Vahşi, barbar, gayr-i medeni ve yarı medenî kavramları da aynı inançtan beslendi. Bu kavramlar ile esasen İngiliz, Fransız veya Almanlar gibi yaşamayanlar kast edilmiştir. Bu türden bir inanç ırkçı bir anlayışın uzantısıdır. Mühim olan ise bu inancın bütün faaliyetleri yönlendirmiş olmasıydı. Karl Marks “onlar Doğuludur acı çekmeyi bilmez” derken aynı inancı paylaştığını göstermişti. Bryan Turner ve ondan yıllar sonra Robert J. C. Young’ın “Marksist geleneğin kolonyalizmden arındırılması” gerektiği yönündeki ifadeleri temelsiz değildi. “Avrupa solu” kolonyal bakışı olduğu gibi tevarüs etmiştir. Şark, ele geçirilecek bir yerdi ve Şarklılardan temizlenmeliydi.
Etnik temizlik kavramının niçin kolonyal bakışın ürünü olduğunu “vahşi, barbar, gayr-i medeni ve yarı medenî” kavramlarına bakarak anlamak mümkündür. İngilizler Kuzey Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda yerlilerini “temizlerken” kolonyal arzularının nesnesi olan toprakları uygarlaştırdıkları inancındaydılar. Yerliler uygar olmadıkları için acı çekmeyi bilmiyordu. Onun için etnik temizlik yaparken vicdanları rahatsız olmadı. Yerlilerin vatan özlemi duymaları mümkün değildi. Çünkü ulus olmayı başaramamışlardı. Bizde de 7 Ekim’den sonra “Filistinliler topraklarını sattıkları için bunları hak ettiler” ifadeleri ortalığa saçılmıştı. Bizdekiler de İngilizlerin ya da Fransızların kolonyal hırslarından heyecan duyduklarını farkında olmadan dile getirmişlerdi. Onlar da Filistinlilerin topraklarına bağlı olmayacakları inancıyla hareket etti. Oryantalist yargıları bu kadar derinden paylaşmak için zihnî kolonizasyonun en üst aşamada olması gerekir. Kuşkusuz bunlar Siyonistlerin tarihî Filistin topraklarına yerleşmesine tepki göstermiyorlardı.
ABD Başkanı Trump’ı harekete geçiren de kolonyal arzulardır. O da etnik temizliği kolonyal arzuların nesnesi olan toprakları, üzerinde yaşayan yerlilerden arındırmak şeklinde anlıyor. Bu açıdan Trump’ın Gazze’yle ilgili planları etnik temizlik ile kast edileni özetler mahiyettedir. Gazze’nin mevcut hâlini işaret ederken Trump’ın ABD ve İngiltere’nin tedarik ettiği silahlarla harabeye çevrilmesini kast etmediği çok açıktır. O da kolonyal arzuların nesnesi olan Şark’ı ele geçirmek istiyor ve buna engel olarak gördüğü Şarklıları aradan kaldırmak istiyor. Zaten Gazzelileri
uygar insanlar olarak görmediği de anlaşılıyor.
Gazzeliler ise ilk defa bütün bu arzular karşısında tarihî Filistin topraklarına yeniden dönmeyi başarmanın heyecanını yaşıyor. Bu heyecan hiç de arzu edilmeyen bir şeydi. Çünkü Filistinliler böylelikle tarihî Filistin topraklarının “halksız bir toprak” olmadığını Siyonistlerin ve İngilizlerin gözlerine sokmuş oluyor.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
iyi de aga bu panorama karşısında biz ne yapmalıyız???... görebildiğimiz kadar 1. cihan harbinde bizim topraklarımıza çöken bütün devletler İsrail e destek için sıraya girdi...biz ise sadece İsrail malları nı boykot ediyoruz... başta ABD alman İngiliz Fransız İtalyan Yunan vs.digerleri de boykot etmek lazım gelmez mi???...
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.