Kafa karışıklığına sebep olacak herhangi bir belirsizlik ya da yön kaybına yol açacak puslu bir havadan söz edemeyiz. FETÖ’cüler yeniden sahneye çıktı ve tek hedeflerinin Erdoğan’ı yıpratarak Türkiye’yi durdurmak olduğunu bir daha gösterdi. Erdoğan şimdiye kadar birçok seçime girdi hatta bunların bazılarında daha önce aldığı oylardan daha azını almıştı. Ne Erdoğan ne de AK Parti cephesinde bugünkü gibi bir itiraz söz konusu olmamıştı. 2013’ten bu tarafa olağanüstü bir süreç yaşıyoruz ve FETÖ her aşamada kendini gösteriyor. Türkiye yine küresel bir müdahale ile yüzleşiyor. 2013’te kim hangi safta yer almışsa yine aynı yerde duruyor.
Türkiye’nin sadece FETÖ ile mücadele ettiğini zannedenler ya da “o zaman eliniz armut mu topluyordu” şeklinde suret-i haktan görünerek itiraz edenler emperyalizmle mücadelenin ne olduğundan haberdar değildir. “Sen çok mu biliyorsun” diyebilirsiniz, eğer sözlerimizde çokbilmişliğe dair bir emare varsa haklısınız. FETÖ’nün arkasında Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail var; bu gayr-i millî terör yapılanması özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gündeme gelen vekâlet savaşının en önemli unsurlarındandır. Türkiye, FETÖ’nün arkasındaki bu güçlerle mücadele etmektedir. Önemli olan safını belirlemektir. Yukarıda saydığımız devletlerin takip ettiği yıkıcı siyaset bütün dünyayı tehdit etmektedir.
FETÖ, vesayet odaklarına ve küresel güç merkezlerine karşı verilen mücadeleyi durdurmak istediğini her aşamada gösterdi. İstanbul’da on bini aşan oy hırsızlığının örgütlü bir şekilde yapılması sorunun ciddiyetini gösterir. Birileri konunun üzerine gidilmemesi için adeta varlık yokluk mücadelesine girdi. Bu çevrelerin Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail’in bölgesel ve küresel siyasetinin hedefleri hakkında bilgi ve fikir sahibi olmadığını düşünemeyiz herhâlde. Aksi yönde bir gerçeklik söz konusu ise bunun hakkında da biz bilgi sahibi olmak isteriz. Bugün bütün dünyada, Türkiye de dâhil olmak üzere, millî varlıklarını ve menfaatlerini koruyarak ayakta kalmaya çalışan ülkeler tehdit altındadır.
Erdoğan’ı ve onunla özdeşleşen Türkiye’nin yerlilik ve millîlik eksenli antiemperyalist mücadelesini durdurmak için her yolu denediler. Toplumsal kalkışma, hukuk darbesi, silahlı kalkışma, hariçten coğrafî kuşatma, darbe ve finansal saldırı gibi yollarla hedeflerine ulaşmak istediler. Her bir müdahalede Türk milleti ve yakın coğrafyamızın kardeş halkları Erdoğan’ın ve Türkiye’nin yanında durdu. Bu, gerçekten çok etkileyici bir mücadele örneğidir. Seçim sonucunun sandık hırsızlıklarına rağmen, demokratik olgunluk çerçevesinde kabul edilmesi gerektiğini öğütleyenlerin bu mücadeleye saygısızlık ettiği açıktır.
Erdoğan’a ve Türkiye’ye her türlü iftira ve karalamayı reva gördüler. Erdoğan, meşru mücadeleden sapmayan bir geleneğe mensuptur. Millet iradesine gösterilen saygıyı ve bu iradenin sandığa yansıdığını bildikleri için Erdoğan karşıtları, meşruiyet tartışmalarında “demokrasi sandıktan ibaret değildir” demişti. Fakat bu sözün Türk toplumunda siyasî bir karşılığının olmadığını görünce meşruiyetin kaynağı olan sandığa el uzatmakta bir sakınca görmediler. Türk milletinin iradesini ve destansı direnişini sandıkta boğmak istemelerini önemsemeliyiz. FETÖ ve benzer taşeron örgütlerin millet iradesini hiçe saydıkları öteden beri bilinmektedir. Konuyu sadece falanca belediye başkan adayı ile filanca arasındaki tartışmadan ibaret göremeyiz.
2013’te Gezi Parkı kalkışması ile başlayan ve sürekli yenilenen müdahalelerle boğuşuyoruz. Bu olağanüstülüklerin ne zamana kadar devam edeceği belli değil. Türkiye FETÖ meselesini başka bir bağlama taşımak zorundadır. Bu örgüte karşı yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu açıktır. Tekrar tekrar söylediğimiz gibi bu, sadece bir FETÖ meselesi değildir. Bütün dünyayı etkileyen, sarsan, dönüştüren ve yeniden yapılandıran bir süreci yaşıyoruz. Tarihin kırılma dönemlerinden birindeyiz. Bu dönemler için yetiştirilmiş örgütler harekete geçti. Vekiller üzerinden yapılan müdahaleler daha etkili ve arkasındaki güçler açısından daha masrafsız.
Türkiye ve Erdoğan teslim olmadıkça mücadele devam edecek. Taşeron örgütlerin Türkiye’yi durdurmak için bütün yolları deneyeceği her müdahale ile bir daha anlaşılıyor. Fakat müdahalelerden çok kısa bir zaman sonra dikkatleri başka yöne çekmeyi başarıyorlar. Bu da içeride, örgütsel dayanışmanın hâlâ çok güçlü olduğunu gösteriyor. Bu sebeple yeni bir bakış açısı çok önemlidir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.