Sözü dolandırmadan söyleyelim: CHP, FETÖ ve muhafazakâr muhalefet Erdoğan’ı devirip yerine geçmek isteyenlerden oluşan bir muhalefet cephesidir. Bunların dışında Erdoğan’ı devirmek için örgütlü bir şekilde hareket edenlerin varlığına dair çok güçlü işaretler var ve Erdoğan’ı devirmek konusunda kararlı göründükleri açıklamalarından anlaşılıyor.
Türkiye’nin herhangi bir meselesi Erdoğan’ı devirmekle alakalı ise o konuya dair fikir beyan ediyorlar. Bunun dışında yerel, bölgesel ve küresel değişimler ve bu değişimlerin Türkiye ile alakası hakkında herhangi bir görüşe sahip olmadıklarını biliyoruz. Erdoğan’ı devirme isteği bir niyettir fakat ilgili çevrelerin bunu hayata geçirecek ihtilalci fikirlere sahip olduklarını söyleyemeyiz. Bunun sebeplerini izah etmek gerekir.
Erdoğan’ı devirmek isteyenlerin 2013’ten itibaren aktif bir şekilde sahada olduklarını ve amaçlarına ulaşmak için her yolu denediklerini biliyoruz. Özellikle Gezi Parkı Kalkışması ve 15 Temmuz Darbe ve İşgal Girişimi ilgili çevrelerin Erdoğan’ı devirmek için hangi yollara tevessül ettiklerini gösterdi. Fakat bahsi geçen hadiseler ve diğer olaylar Erdoğan’ı devirmek için harekete geçenlerin ihtilal için gerekli olan fikirlere sahip olmadıklarını da gösterdi. Ortada büyük bir kalkışma ve darbe ve işgal girişimi olmasına rağmen muhafazakâr muhaliflerin de dâhil olduğu çevrelerin ihtilalci olduklarını gösteren herhangi bir kavramla karşılaşmış değiliz. Şahıslar, gruplar, örgütler, STK’lar ve partiler var fakat bunları bir araya getiren fikirler yok. Şu ana kadar öne çıkan tavır ve konuşmalar çok dar bir alanda söylemsel ortaklığa işaret ediyor. Eğer konuşma, yazı ve açıklamalara bakarsak adil yargılama ve iktisadî sorunlar merkezli bir muhalefet öfkesinden bahsedebiliriz. Türkiye’nin 2013’ten itibaren kendine yönelik açık saldırılar karşısında aldığı önlemler şu veya bu şekilde tartışma konusu olabilir. Fakat 2013’ten itibaren FETÖ ve benzer yapılar Erdoğan’ı devirmek için her türlü yönteme başvuruyor, adil yargılama ve iktisadî sorun alanları da alınan önlemler çerçevesinde ortaya çıkıyor.
Muhafazakâr muhalefetin de dâhil olduğu muhalefet cephesi, 2013 sonrasında Erdoğan’ı devirme girişimleri ve buna karşı gittikçe güçlenen inisiyatif arasındaki fiilî ve siyasî gerilimden besleniyor. Muhalefet cephesi muhalif söylem için bu dönemi kendine temel alıyor. Birileri devirmek istiyor, buna karşı birileri de direniyor. Erdoğan ve elbette Türkiye kendini devirmek ve durdurmak isteyenleri bertaraf ettikçe birileri de mağduriyet ve otoriterlikten bahsediyor.
CHP, FETÖ ve diğerlerinin bu dönemle ilgili ortak bir muhalif söylemde buluşması anlamlıdır. Fakat bu söylemin Erdoğan’ı devirmek suretiyle Türkiye’ye hâkim olamayacağı da açıktır. Muhalefet cephesi, emperyalist ilişkilerin Türkiye’ye yansımasından ibarettir. Devrimci fikirlere sahip olamamalarının sebebi de budur. Sahici bir tabandan yükselmedikleri için bu topraklara özgü bir fikir geliştiremiyorlar.
Türkiye’nin esas gerilim alanı da 2013’ten sonra belirginleşti. Bu, Türkiye’nin küresel hegemonyaya karşı kapsamlı bir mücadele içinde olmasından doğan alandır. 1945’ten sonraki denge 1990’larda yıkıldı. 1990’lardan bu tarafa ise özellikle Akdeniz’i kuşatan İslam ülkeleri üzerinde büyük bir emperyalist baskı var. Bu baskıyı biz de çok ağır yaşadık. 2009’dan itibaren ise Erdoğan Türkiye’yi de kuşatan bu emperyalist baskıyı kırmak için harekete geçti. 2013’te başlayan içeriden işgal girişimleri gerilim alanının tanımlanması ve çerçevesinin çizilmesi açısından önemli bir pratik oluşturdu.
Muhafazakâr muhalefetin de dâhil olduğu muhalefet cephesi bütün dünyanın dikkatle takip ettiği Türkiye’nin mücadelesini ciddiyetsiz bir tavırla geçiştiriyor, yok sayıyor, görmezden geliyor. Bu da onların hayatî bir tercihte bulunduklarını gösteriyor. Hâlbuki bütün dünya olağanüstü bir değişim sürecini yaşıyor ve Türkiye ürettiği çok değerli fikir ve kavramlarla bu sürecin baş aktörlerindendir.
Erdoğan’ın, eski arkadaşlarının muhalif tavır ve söylemlerinden dolayı bir kırgınlık yaşadığını anlıyoruz. Bu, anlaşılabilir bir durum. Yıllar içinde oluşan dostluklar insan üzerinde manevi baskıdır. İnsan kurtulamaz bu ağırlıklardan. Erdoğan ve Türkiye merkezli büyük değişimler, “eski dostlar”ın da onlardan olduğunu gösterdi. FETÖ merkezli olayları iyi analiz etmeliyiz. Çoğunluk, onları “iyi huylu” kişiler olarak görüyor ve ayrışma alanlarına dikkat sarf etmiyordu. Hâlbuki onlar kanser gibi bütün vücudu ele geçirip sistemi çökertmeye çalışıyordu. Kötü huyluydular yani. Sistemi çökerterek Erdoğan ve Türkiye merkezli büyük değişimleri durdurmak istediler. Bu fikirden vazgeçtiklerine dair herhangi bir işaret yok.
Bu, bir dostluk meselesi değil.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.