Devlet aklı ve millet iradesi

04:0028/03/2019, Perşembe
G: 28/03/2019, Perşembe
Selçuk Türkyılmaz

Bekâ meselesi veya başka bir ifadeyle var oluş mücadelesi vesayet rejiminin sona erdirilmesi ve bağımlılık ilişkilerinin bitirilmesi çerçevesinde düşünüldüğünde daha bir anlamlı hâle gelir. Bugün özellikle muhafazakâr muhalefet cephesinden yükselen “yok öyle bir şey” sözlerini basit bir fikir ayrılığı şeklinde tanımlayamayız. Zira Türkiye’nin 28 Şubat sonrası yerlilik ve millîlik bağlamında verdiği mücadelenin ana eksenini vesayet rejiminin sona erdirilmesi ve bağımlılık ilişkilerinin bitirilmesi

Bekâ meselesi veya başka bir ifadeyle var oluş mücadelesi vesayet rejiminin sona erdirilmesi ve bağımlılık ilişkilerinin bitirilmesi çerçevesinde düşünüldüğünde daha bir anlamlı hâle gelir. Bugün özellikle muhafazakâr muhalefet cephesinden yükselen “yok öyle bir şey” sözlerini basit bir fikir ayrılığı şeklinde tanımlayamayız. Zira Türkiye’nin 28 Şubat sonrası yerlilik ve millîlik bağlamında verdiği mücadelenin ana eksenini vesayet rejiminin sona erdirilmesi ve bağımlılık ilişkilerinin bitirilmesi oluşturur. Mahallî idareler seçim süreci macerası da bundan ibarettir. Bu mücadelenin belirli bir çizgi doğrultusunda ilerlediğini söyleyemeyiz. Türkiye’de vesayet odaklarına karşı amansız bir mücadele verildi ama küresel güç merkezlerinin müdahale araçları konusunda yeterli bilgiye sahip olunamayışı tavır geliştirilmesini geciktirdi. Karmaşık ilişki ağları kılı kırk yarma gibi bir görev bilincini zorunlu hâle getiriyor.



17-25 Aralık fiilî olarak yeni bir dönemin başlangıcına işaret eder. O zamana kadar FETÖ gibi sütre gerisinde durmayı bir strateji olarak benimseyen yapılar ortaya çıkmak zorunda kaldı. Türkiye büyük bir gerçekle yüzleşti. Din adına hareket ettiği izlenimi veren bir yapı açıkça Amerika, İsrail, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin istihbarat örgütlerinin kontrolünde kendi ülkesine savaş açtığı belli olmuştu. Bu terör örgütünün anılan ülkelerin etkisinde olduğu biliniyordu fakat bu durum geniş kitlelerin bilgisi dâhilinde değildi. Aynı ülkeler PKK gibi ayrılıkçı terör örgütlerini koruyup kolluyordu. Çokça hatırlanmasa da aynı ülkeler ASALA gibi örgütleri de besleyip büyütmüştü. 17-25 Aralık’tan sonra FETÖ’nün bağlı bulunduğu merkezler ve birlikte olduğu terör grupları hakkında epeyce bilgi paylaşıldı. Fakat terör örgütünün özellikle Türkiye içindeki bağlantıları aydınlatılamadı. Çünkü karmaşık bir ilişkiler ağının kendi başına çözülmeyeceği aşikârdır.

17-25 Aralık tarihinin hukuk açısından bir sınır olarak kabul edilmesi din adına hareket ettiği izlenimi veren terör örgütünün yabancı ülkelerle çok kapsamlı ve derin ilişkilere sahip olmasıyla izah edebiliriz. Türkiye kamuoyunda verilen tarihin bir sınır olarak kabul edilmesi farklı şekillerde yorumlandı. Fakat bu tarihin geleceği ilgilendiren yönü aydınlatılmadı. Hâlbuki bekâ sorunu da geçmişe yönelik iç hesaplaşmadan doğmuyor, bilakis küresel güç hesaplaşmalarına karşı kuvvetli bir Türk duruşunun muhtemel sorunlarına atıfta bulunuyor. Siyasî irade böyle bir tarih sınırını koymakla geçmişe yönelik bir tehdit içinde olmadığını gösterdi. Küresel güçlerin emperyalist faaliyetleri devam ettiği müddetçe bağımlı unsurları zorlayacak bir ortam oluşacaktı. Nitekim karmaşık ilişki ağlarının aktif bir şekilde varlığını sürdürdüğü dönemleri yaşıyoruz. Buna rağmen Türk milletinin kısa bir zaman içinde örgüte karşı tavır geliştirdiğini 15 Temmuz’da gördük. Çünkü bu dönemde örgüt hakkında yeterli bilgi oluşmuştu. Geçmişe yönelik bir ilgisizlikten bahsetmiyoruz. Bilakis bugünün aydınlatılmasında geçmişe ait bilgilerin çok büyük bir rolü olacaktır.

17-25 Aralık’tan önce bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir muğlaklaşma vardı. Bekâ sorunu ve vesayete karşı mücadele Türkiye coğrafyasının dışına taştığı bir ortamda muğlaklaşma ve görünmez kılmanın çok da anlamlı bir tarafı kalmadı. Yeni Zelandalı katil bile Türkiye’ye mesaj göndermeye çalışıyor. Amerika ve İsrail’in kendini sürekli bir şekilde hatırlatıyor olması da muğlaklaşmaya izin vermeyecektir. Yaklaşık altı yıldır deşifre olanlar yurt dışına kaçıyor. Bunu bir taşıma olarak da değerlendirebiliriz. Coğrafyanın dışına taşma ile kast ettiğimiz de örgütlü terör unsurlarının yurt dışında yeniden örgütlenmesi ve farklı ülkelerde Türkiye karşıtı faaliyetler içinde olmalarıdır. Bu da yeni dönemde karşılaşacağımız sorunlar ve aktörler hakkında karanlıkta kalan hususlardan bir kısmını aydınlatabilir. Eski bir hariciye mensubunun başka ülkeler adına kendi ülkesini tehdit etmesini önemsemek gerekir.

Türkiye’de de bir üst akıldan bahsedebiliriz. Hem Osmanlı hem de cumhuriyet dönemi tecrübesi bu üst aklın oluşumunda önemli bir yere sahiptir. Bu tecrübelerin önemi daha da artacaktır. Bugün Türkiye’nin bir çekim merkezi olmasını bu tecrübe ile izah etmek gerekir. Tarihin acı veren olayları yaşayanlar açısından büyük zorluklar oluştursa da gelecek kuşaklar için yol göstericidir.

Türkiye önümüzdeki Pazar günü bir seçim daha yapacak. Türkiye Erdoğan liderliğinde çok önemli bir mesafe kat etti. Özellikle vesayetin kaldırılması ve bağımlı yapıların dağıtılması yönündeki mücadele her türlü takdirin ötesindedir. Bu sürecin bir müddet daha devam edeceği anlaşılıyor. Türk milleti bu sürece çok ciddî destek verdi, bu desteğin devam edeceği yönünde de güçlü emareler var. Devlet aklı ve millet iradesinin Türkiye’yi daha bir güçlü hâle getirdiğini gördük.

#Bekâ
#28 Şubat
#17-25 Aralık
#FETÖ
#ASALA
#Seçim