|
Çölde acıktılar, bütün hikâye bundan ibaret!

Sosyal medya hesapları ülkemiz için yoğun bir saldırı aracı hâline geldi. Birtakım hesapların kimler tarafından hangi amaçla kullanıldığına dair genel bir kanaat olduğu için hangi çevrelerin harekete geçtiği tahmin edilebiliyor. Sosyal medya hesaplarını yöneten kişiler ve çevrelerin sıradan suçların ötesine geçtiğini, doğrudan bütün bir ülke güvenliğini tehdit ettiklerini söyleyebiliriz. “Falanca hastaneye dün gece…” cümlelerini duyduğumuzda, sesin sahibinin herhangi bir kimseyi inandırmak gibi bir beklentiye sahip olmadığını anlayabiliyoruz. Oldukça itici bir saldırganlıkla hareket eden bu kişilerin hangi çevrelere dâhil olduğu anlaşılıyor fakat eş zamanlı olarak İdlip’ten korkuyla kaçan yüz binler için gerçek manada bir yaşam alanı oluşturma çabalarını itibarsızlaştırmaya çalışanları anlamak kolay değil. FETÖ’cü takımının corona virüsü Türkiye’ye sirayet etmedi diye tepinmesini bir şekilde tanımlayabiliyoruz çünkü onlar bu ülke ile her türlü alakalarını kesmiş durumdalar. Onların ülkemizle, dinimizle, vatanımızla ilişkileri tümden koptuğu için amaçlanmış olanı hayata geçiriyorlar. Fakat İdlip görüşmeleri için şu kadar beklettiler, bu kadar geriye çekildik, hiçbir şey elde edemedik şeklinde kara propagandaya yönelenlerin amaçları tam olarak açıklığa kavuşmamıştır.

Hâlbuki muhalefette de saygın bir siyasî çizgi oluşturmak mümkündür. Hatta muhalefette kalmanın keskin düşüncelerin üretilmesi bakımından uygun bir pozisyon olduğunu bile söyleyebiliriz. Fakat bugün olanları muhalefet kavramı ile izah edemeyiz. Çok sık karşılaştığımız için zihnimiz bazı çarpıcı gerçeklikleri sıradanlaştırıyor ama corona virüsü ya da İdlip gibi bütün dünyayı ilgilendiren oldukça hassas sorunları dahi malzemeye dönüştürmek için yeni bir gerçeklik alanı inşa etmiş olmak gerekir. Bu alanın siyasetin ve hukukun sınırlarının dışında olduğunu görmemiz gerekiyor. Bu sıradan bir muhalefet eylemi değildir.

“Falanca hastane” ile başlayan bir cümlenin nereye varacağını herkes tahmin edebilir. Şu kadar hasta geldi, bu kadar görevli gitti gibi sansasyonel ifadelerin doğru olmadığını biliyoruz ama yine de sonraki saatlerde ve günlerde karanlık odakları doğrulayan herhangi bir haberin çıkmaması karşısında bir pişmanlık belirtisi bekliyoruz. Beklentimize karşılık bulamayacağımız açık olmasına rağmen kötülüğün bu kadar içselleştirilmesi de şaşırtıcıdır. Kaynağı belli olmasına rağmen aracıların pervasızlığı ilan edilmemiş bir savaşa işaret ediyor. Bu türden pervasızlıkların sıradan bir suç olarak tanımlanamayacağını aylardır ifade etmeye çalışıyoruz. Mevcut siyasî ve hukukî kavramlarla tanımlanması mümkün olmayan bir durumu görünmez kılmaya çalışan etkili bir kesim var.

Sıradan bir sağlık sorunu ya da sıradan bir güvenlik meselesi ile karşı karşıya olsaydık elbette ona göre bir davranış sergilemek gerekirdi. Corona virüsü bütün bir insanlığı tehdit ediyor, salgına yakalananların gizli tutulamayacağı açık olduğu hâlde öyle davranıldığı yönünde bir algı oluşturmaya çalışanların beklentisi ülkemizin yönetilemez duruma gelmesidir. Bakanlığın ortaya koyduğu çaba her türlü takdirin üstündeyken bilerek ve isteyerek aksi yönde “yalan” üretmek için din ile bağını koparmış olmak gerekir. Mevcut siyasî ve hukukî kavramlarla tanımlanması mümkün olmayan bu davranışı dinin tanımlayabileceğini düşünüyorum. İdlip meselesini de aynı şekilde görmek gerekir.

Yüz binlerce insan planlı bir şekilde bir ülkeden, bir şehirden kovuluyor. Birtakım bahanelerin ileri sürüldüğünü fakat bunların sadece bir bahane olduğunu görmemek mümkün değil. Suriyelilerin sığındıkları en son toprak parçasından planlı bir şekilde “süpürüldüğünü” gördükleri hâlde masumlarla cellâdı baş başa bırakmaya ayarlanmış bir muhalefet anlayışını ne siyaset tanımlayabilir ne de hukuk. Burada da siyasetin ve hukukun sınırları çoktan aşılmıştır. Allah’tan korkun! Dinin tanımlayabileceği bir durum derken kast ettiğimiz de budur. Evet, Allah’tan korkun!

Türkiye büyük bir ülkedir, biz buna inanıyoruz. Gelişmeler bu ülkenin büyüklüğünü tekrar tekrar kanıtlamaktadır. Mazlumların gözlerinden akan yaşları dindirmek uğruna varını yoğunu ortaya koyan bir milletin çocukları olduğumuz için kendimizi bahtiyar hissedebiliriz. Büyük bir ülke olmak için maddî varlıkların tek başına yeterli olmayacağını tarih bir defa daha gösterdi. Sınırlarına dayanmış mültecileri öldüreceğini söyleyen ve gerçekten de öldüren Avrupa devletlerinin büyük olamayacağı açıktır. Onların değerleri ile buraya kadar. Çölde acıktılar, bütün hikâye bundan ibaret.

#​Sosyal medya
#FETÖ
#Coronavirüs
#İdlib
4 yıl önce
Çölde acıktılar, bütün hikâye bundan ibaret!
Tuzak
Sanatçı susar mı?
Türkiye’nin 20 yıllık çabasına sallanan bıçak
Ötekine yapması gerekeni söyleme alışkanlığı
Şahit olmak