Büyük değişim

04:0027/08/2018, Pazartesi
G: 27/08/2018, Pazartesi
Selçuk Türkyılmaz

Deşifre edilen FETÖ’cüler birer birer yurt dışına çıkıyor. Örgüt elemanlarının yurt dışına çıkma süreçleri aktif olarak 17-25 Aralık 2014 hukuk darbesini takip eden günlerde başlamıştı, 15 Temmuz’dan sonra bu süreç hızlandı. PKK’nın da yurt dışına kaçmak konusunda FETÖ’cülerle aynı tavrı sergilediği görülüyor. Her iki terör örgütü mensuplarının yurt dışında bir çatı altında toplanması şaşırtıcı olmayacaktır. Zira bu birlikteliğin temelleri Türkiye’de atılmıştı.FETÖ’cülerin yurt dışına çıkarılmasının

Deşifre edilen FETÖ’cüler birer birer yurt dışına çıkıyor. Örgüt elemanlarının yurt dışına çıkma süreçleri aktif olarak 17-25 Aralık 2014 hukuk darbesini takip eden günlerde başlamıştı, 15 Temmuz’dan sonra bu süreç hızlandı. PKK’nın da yurt dışına kaçmak konusunda FETÖ’cülerle aynı tavrı sergilediği görülüyor. Her iki terör örgütü mensuplarının yurt dışında bir çatı altında toplanması şaşırtıcı olmayacaktır. Zira bu birlikteliğin temelleri Türkiye’de atılmıştı.



FETÖ’cülerin yurt dışına çıkarılmasının küresel emperyalist sistemin işleyişi bakımından bir anlama sahip olduğunu 15 Temmuz 2016’dan önce yazmaya başlamış ve bu sürecin hızlanacağını belirtmiştik. Bir rakam vermek doğru değil fakat yurt dışına çıkarak Türkiye, Türk ve İslam dünyası aleyhine çalışacak devşirmelerin sayısı ciddî boyutlara ulaşacaktır. Bu, emperyalist ilişkiler çerçevesinde anlam kazanan yeni dönem örgütlenme biçimidir. İkinci Dünya Savaşı sonrası küresel emperyalist sistem içinde kurumsallaşan yeni dinî hareketler, altemperyal örgütsel yapılara dönüşüyor.

17-25 Aralık ve 15 Temmuz tarihleri arasında bir buçuk yıl gibi önemli bir zaman aralığı olmasına rağmen FETÖ, Türk fikir hayatında düşük yoğunluklu bir şekilde ele alındı. 15 Temmuz’dan hemen sonra konunun mağduriyet çerçevesine dâhil edilmesi, FETÖ’nün küresel emperyalist ilişkilerdeki merkezî konumunu görünmez kıldı. Belirli çevreler Türkiye’nin FETÖ ve diğer terör örgütlerine karşı geliştirdiği mücadeleyi mağduriyet, cemaatler, geçmişte kurulduğu var sayılan ilişkiler, Erdoğan karşıtlığı gibi oldukça sığ bir düzeye indirgedi. Hâlbuki FETÖ ve benzeri yapılar Batı Avrupa, Amerika ve İsrail’in yeni dönem küresel emperyalist sisteminde lejyonerlik vazifesi ile yükümlüdürler. Dikkat edilirse saydığımız örgütlerin vatan, millet, coğrafya, ülke ve din bağlarının yok denecek düzeye geldiği görülür. Bu kopuşun hikâyesini tekrar tekrar ele almak gerekir fakat bu, başka bir yazının konusu olacaktır.

FETÖ’cüler, önümüzdeki zamanlarda Türkiye, Türk dünyası, İslam dünyası, Afrika, Asya ve Latin Amerika’da Amerika, İsrail ve Batı Avrupa emperyalizminin saha elemanı vazifesini göreceklerdir. MİT TIR’ları baskını ikinci bir örneğe gerek kalmadan, söylemek istediğimizi izah eder. Aynı şekilde Amerika’nın finansal saldırısında FETÖ’cü takımının psikolojik zemin oluşturmada oynadığı rol geleceğe ışık tutmaktadır. Dâhil oldukları her bir operasyon, onların başkalaşım sürecini hızlandıracaktır. Böylelikle sayıları yüz binlerle ifade edilen bir yapı ortaya çıkacaktır. Tanınmış FETÖ’cülerin örgüt elemanlarına yönelik propaganda çalışmalarında “Müslümanlar karşısında Hıristiyanları doğru sözlü kimseler” şeklinde sunması önemsenmelidir. Bu, basit bir uyum sağlama ve yaranma faaliyeti değildir.

Türkiye’de herhangi bir kimsenin bu süreci sulandırma hakkı yoktur. FETÖ’nün yurt dışında örgütlenmesini yeni dönem emperyalist ilişkiler çerçevesinde ele almamız gerekir. İsrail, Amerika ve Batı Avrupa emperyalizmi nüfus bakımından kendini yenilemekte zorlanıyor. Dünyanın sömürgeleştirilmesi döneminde Batı Avrupa emperyalizmi, dinamik bir nüfusa sahipti. Dinamizmin yeniden sağlanabilmesi için devşirme unsurlara büyük önem atfettiklerini görmemiz gerekir. Türkiyeli bir avukat için Amerika Dışişleri Bakanı’nın açıklama yapması başka türlü izah edilemez. Olaylar zinciri içine dâhil olan herhangi bir hadisenin tesadüflerle açıklanması doğru değildir.

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin toprak reformu ile Somali’nin geniş arazilerinde yeni usullerle yapılan tarımsal faaliyetler arasında anlamlı bir ilişki var. Trump’ın Güney Afrika Cumhuriyeti’ni “beyazlar”a karşı faaliyet yürütmekle suçlaması, Türkiye’ye yönelik finansal saldırıyı da izah eden bir gelişmedir. Postkolonyal ilişki ağları çerçevesinde oluşmuş zihniyet biçimleri ve yönetim anlayışları yerel dinamiklerce üretilen “yerli ve millî” siyaset sayesinde bertaraf ediliyor. Tek taraflı sömürge sisteminin etkisizleştirilmesi bakımından bağımsız alanların önem kazandığı bir döneme doğru gidiyoruz. Bunun öfkeli bir duruşun göstergesi olmadığını söylememiz gerekiyor. Bilakis bazılarının çok sevdiği bir ifade ile gayet rasyonel bir siyaset etme tarzına şahit oluyoruz. Erdoğan’ın Afrika ve Asya’ya yayılan faaliyetleri de bu çerçevede anlam kazanıyor. Bütün dünyayı etkisi altına alan bir değişimi yaşıyoruz.

Batı Avrupa emperyalizminin yeni dönemde terör örgütlerine sarılması, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan sömürgecilik karşıtı faaliyetlerin gücünü gösterir. Teröre sarılmaktan başka bir çözüm üretemediler.

#FETÖ

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.