Birbirine zıt iki eğilim

04:0026/09/2019, Perşembe
G: 26/09/2019, Perşembe
Selçuk Türkyılmaz

Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda kürsüye çıktı ve çantasında getirdiği farklı meselelere ait görüşleri güçlü bir şekilde dile getirdi. Bu konuşma, küresel güç merkezlerine eleştirel mesajlarla yüklüydü.Türkiye kamuoyu bu türden konuşmaları sağlıklı bir şekilde değerlendirebilecek psikolojiden uzak olduğu için içeride anlamlı bir yansıma olmayacağı açıktır. Fakat eleştirinin yöneltildiği merkezlerde öteden beri büyük rahatsızlık yaşanmaktadır. “One minute” ve “dünya beşten büyüktür” ile özdeşleşen konuşma

Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda kürsüye çıktı ve çantasında getirdiği farklı meselelere ait görüşleri güçlü bir şekilde dile getirdi. Bu konuşma, küresel güç merkezlerine eleştirel mesajlarla yüklüydü.



Türkiye kamuoyu bu türden konuşmaları sağlıklı bir şekilde değerlendirebilecek psikolojiden uzak olduğu için içeride anlamlı bir yansıma olmayacağı açıktır. Fakat eleştirinin yöneltildiği merkezlerde öteden beri büyük rahatsızlık yaşanmaktadır. “One minute” ve “dünya beşten büyüktür” ile özdeşleşen konuşma içeriklerinin uluslararası güç merkezleri için önemli bir soruna dönüştüğü, Türkiye’ye ve Erdoğan’a yönelik müdahalelerden anlaşılır. Gezi Parkı Kalkışması ve 15 Temmuz Darbe ve İşgal Girişimi küresel müdahale olmaları bakımından emperyal merkezlerdeki rahatsızlığı göstermektedir. İki büyük müdahaleyi tamamlayan diğer müdahalelerle birlikte düşünüldüğünde sistemli bir Erdoğan ve Türkiye karşıtlığını görebiliriz. Erdoğan 1945 sonrası küresel emperyalist sistemde görülmemiş bir fikir ve direnç örneği sergilemektedir.

Farklı vesilelerle vurgulamış olduğumuz gibi Türkiye yeni bir durumu temsil etmektedir. Bu durumun tam olarak tanımlanamadığını söyleyebiliriz. Erdoğan, güç merkezlerine yönelik eleştirilerini sistemin içinde kalarak en yüksek sesle dillendirmektedir. Bu, emperyalistler açısından ötekileştirme, düşmanlaştırma, terör parantezine alma yok etme kolaylığını ortadan kaldıran bir siyasî tavırdır. Erdoğan’ın dile getirdiği bütün eleştiriler meşrudur ve Türkiye’nin bu fikirleri ileriye taşıyabilecek ya da savunabilecek özgüveni vardır. Küresel güç merkezlerini yani emperyalist merkezleri çözüm üretmekte zorlayan durum da bu olsa gerek.

CHP’li Faik Öztrak ve İP’li Durmuş Yılmaz’ın IMF’den bazı kişilerle gizlice görüştüğü bilgisinin ortalığa saçılması öfke ile geçiştirilecek bir mesele değildir. Ortalığa saçılmak ifadesinin kendi başına olumsuz bir mana içerdiği herkesin malumudur. Bu, tam da ima edilen o manaya uygun bir durum. Erdoğan, Genel Kurul’da BM’yi ve uluslararası adaletsiz düzenin devamını sağlamak için kurulan ve artık mevcut şekliyle İsrail gibi terör üreten devletlere kol kanat germekten başka bir işlevi olmayan kurumları sorguluyor. Öztrak ve Yılmaz’ın IMF’den bazı kimselerle gizlice görüşmüş olması tam da Erdoğan’ın BM’deki konuşmasını yapabilecek başka bir devlet liderinin olmamasını açıklayan bir durumdur. Küresel güç merkezleri ötekileştiremediği Erdoğan’ı içeriden müdahalelerle devirmek ve Türkiye’yi ele geçirmek istemektedir. Öztrak ve Yılmaz’ın gizli görüşmeleri tesadüflerle izah edilemez. Küresel kurumlar 1945 sonrası sistemin müdahale araçlarıydı, kendilerine yönelik eleştirileri yerel unsurları ele geçirmek suretiyle durdurmak istemektedirler.

FETÖ bunun en güzel örneğiydi. Aynı sürecin devam ettiği anlaşılıyor.

Anılan şahısların iki ayrı partiyi temsil etmeleri de oldukça önemlidir. “Muhafazakâr muhalefet ve muhafazakâr müdahale” kavramsallaştırmasının göstermeye çalıştığı da bu yeni durumdur. Küresel güç merkezleri, emperyal merkezler ve onları temsil eden kurumlar 1945 sonrası uluslararası sistemin devamını sağlamak için yerelde ortaya çıkan fikrî ve siyasî gelenekleri dönüştürmüştür. Nitekim bazı siyasî aktörlerin ve gazetelerin birbirinden farklı siyasî ve fikrî geçmişlerine rağmen hızlı bir şekilde ortak dilde buluşması oldukça anlamlıdır. Türkiye’de bağımsızlık taraftarı ve bağımlılık ilişkilerini sürdürmek isteyen iki zıt eğilim gittikçe belirginleşmektedir.

BM ve IMF, 1945 sonrası sistemin en önemli bileşenleridir. Erdoğan, küresel sistem tarafından meydana getirilen adaletsizliği ortadan kaldırmak ve daha yaşanılabilir bir dünyaya öncülük etmek istiyor. Bu isteğin sistemin bileşenlerini oluşturan kurumlarda bir yansıması olacak mı? Bu soruya hazır bir cevap vermemek gerekir. Öztrak ve Yılmaz’ın gizli görüşmelerini önemsemek gerekiyor. Zira FETÖ benzeri yapıların uluslararası sistemin devamı için kurulduğunu ve sistemin sahipleri tarafından desteklendiğini yaşayarak görmüş olduk. 15 Temmuz’da küresel sistemin sahipleri tarafından Türkiye’nin bağımsızlıkçı girişimleri durdurulmak istenmişti. Bunun ilk ve son müdahale olmadığı açıktır. BM de dâhil olmak üzere küresel kurumlar bağımlılık üreten sistemin devamını sağlamakta zorlanıyor. Fakat sistemin sahipleri yerel unsurları harekete geçirmek suretiyle yükselmekte olan itirazı susturmaya çalışıyor. İki zıt eğilimi bu çerçevede ele almak gerekir.

#BM
#Recep Tayyip Erdoğan
#Faik Öztrak
#Durmuş Yılmaz
#CHP
#İP
#FETÖ