Batı karşısında Türkiye

04:0015/05/2023, Pazartesi
G: 15/05/2023, Pazartesi
Selçuk Türkyılmaz

Batı Avrupa devletlerinin neredeyse tamamı, seçim sürecinde Tayyip Erdoğan liderliğinde bir Türkiye’den rahatsız olduklarını açıkça gösterdi. Dergiler ve gazeteler sayfa sayfa yayınlarıyla bu seçimde taraf olduklarını ilan etti. Kuşkusuz bu ülkelerin Türkiye’deki seçim sürecinde açıkça taraf olmalarının bir anlamı vardır. Hâlbuki Türk seçmeninin bu yayınlardan etkilenmeyeceğini biliyor olmaları gerekirdi. Hatta bu açık baskı içeride siyasî direncin tahkim edilmesine de yol açabilirdi. Öyleyse bu

Batı Avrupa devletlerinin neredeyse tamamı, seçim sürecinde Tayyip Erdoğan liderliğinde bir Türkiye’den rahatsız olduklarını açıkça gösterdi. Dergiler ve gazeteler sayfa sayfa yayınlarıyla bu seçimde taraf olduklarını ilan etti. Kuşkusuz bu ülkelerin Türkiye’deki seçim sürecinde açıkça taraf olmalarının bir anlamı vardır. Hâlbuki Türk seçmeninin bu yayınlardan etkilenmeyeceğini biliyor olmaları gerekirdi. Hatta bu açık baskı içeride siyasî direncin tahkim edilmesine de yol açabilirdi. Öyleyse bu bir hata mıydı? Muhtemelen içeriden devşirdikleri birtakım bilgiler doğrultusunda Türk seçmenin Tayyip Erdoğan etrafında oluşturduğu siyasî kalkanın düşeceği sonucuna ulaştılar. Onlara göre sorunlar bir dağ gibi birikmişti ve bunlar seçmen davranışı üzerinde baskı oluşturmaktaydı. Bu sebeple dışarıdan dokunma ile içerideki çözülme hızlanabilir diye düşündüler. Üstelik bu yayınlar kendi kamuoylarında da ileriye dönük birtakım yargıların oluşumu açısından hayatî öneme sahiptir. Çünkü onlara göre de Türkiye, Tayyip Erdoğan liderliğinde eski ile kıyaslanamayacak bir ülke hâline geldi. Batı Avrupa ülkeleri ve ABD, bu beklenmedik gelişmeyi kendileri açısından tehlikeli buluyor.

Seçim sürecinde Erdoğan aleyhinde yapılan yayınların içeriği ve yazıların hâkim bakış açısı çizdiğimiz tabloyu doğrulamaktadır. Zaten Macaristan’dan Hindistan’a kadar uzanan bir alanda yeni siyasî hesapları boşa çıkarmak ve yeni tip liderlere ders vermek niyetinde olduklarını açıkça beyan ettiler. Bunun anlamı da çok açıktır. Şuuraltının dışavurumu gibi psikolojik tahlillere kapı aralamaya gerek yok. Bu kadar açık beyanların psikolojik açıdan tahlili, siyasî açıdan çok anlamlı değildir. Saplantılı durumların geçerli olmadığını açıkça ifade etmek durumundayım. Batı karşısında herhangi bir yükselişe tahammül edemeyeceklerini açıkça ifade ediyorlar ve hatta ders vermek gerektiği üzerinde duruyorlar. Elbette otokrasi ve otokrat kavramları ders vermenin bir aracı olarak gündeme geliyor. Terbiye etmek istediklerini ifade ettikten sonra otokrasi bahsini açtıklarında eskide kalmış bir alışkanlığa hayat vermiş oldukları da açıkça görülebilir. Bu da bilinçaltına gizlenmiş bir hakikat değildir. Bunu tespit etmek için de psikoloji ilminin imkânlarından faydalanmaya gerek yok. Emperyalist bir davranış kalıbı ile yeniden karşılaşıyoruz ve amaçlarını açıkça ifade ediyorlar.

Peki, niçin Macaristan’dan Hindistan’a kadar? Haritalar hem zihnimizde şekillenmiş bir anlam dünyasına tekabül eder hem de yeni anlamlar üretilmesine imkân verir. Birkaç asırda meydana gelen değişimleri haritalar üzerinden takip ettiğimizde ortaya çıkan tabloların anlam dünyamızı derinden belirlediğini fark edebiliriz. Bu, Avrupa’nın sınırlarını belirlerken özellikle geçerlidir. Attila İlhan yıllar önce “Hangi Batı” sorusunu kitap başlığı yapmıştı. Bu soruyu coğrafya bağlamında yeniden sormakta fayda var. Bu sorunun Türkiye’de genel olarak İngiltere, Fransa ve Almanya merkeze alınarak cevaplandırıldığını söyleyebilirim. Fakat Macaristan’dan Hindistan’a kadar bir alanı terbiye etmekten bahseden kişinin zihin dünyasında başka bir haritanın olduğunu anlamamız gerekir. Böylelikle Tayyip Erdoğan liderliğindeki bir Türkiye’nin niçin sorun olarak algılandığı ortaya çıkar.

Türkiye’nin kendi içindeki değişimi tamamlama süreci, Batı’nın ders vermek isteği alanda ve bu alanın çok daha ötelerinde birtakım hareketliliklere sebep oldu. Bu hareketliliklerin siyasal değişimlere kapı aralamasının mümkün olduğu da ortaya çıktı. Türkiye, kendi içinde değişim sürecini yaşarken, muhakkak, kendini de fark etti. İçeride oluşan siyasî direnç bu fark edişin sonucudur. Seçim sürecine müdahale anlamını taşıyan yayınlar, bu bağlamda çok daha anlamlıdır. Elbette Türkiye’yi tanıyorlar fakat derin Türkiye hakkında derin bir kavrayışa sahip olmadıkları çok açıktır. Bu da psikoloji ilminden faydalanarak tanımlanabilecek bir gelişme değildir. Muhakkak bellek ile alakalı tahlillerde bu kadar katı sözler söylemek doğru değildir. Fakat siyasî olayları izah ederken siyasî gelişmelerin fikrî bağlamlarını göz ardı etmemek gerekir. Batı emperyalizmi karşısında yeni bir bağımsızlaşma modelinin ortaya çıkması psikolojik analizlerin üzerinde bir duruma işaret eder.

Yeni bir dönemin başladığını söylerken etkileri Türkiye ile sınırlı bir gelişmeden bahsetmediğimiz çok açıktır. Balkanlar’dan Türkistan’a kadar uzanan alanda birçok lider açıkça Erdoğan’ı desteklediklerini ifade etti. Azerbaycan’ın yok sayılması sıradan bir olay değildir. Değişim sürecinin çok daha etkili olacağı bir döneme girdiğimizi söyleyebilirim.

#Recep Tayyip Erdoğan
#Seçim
#ABD
#Selçuk Türkyılmaz