Bağımlı yapılar arası işbirliği

04:0015/11/2018, Perşembe
G: 15/11/2018, Perşembe
Selçuk Türkyılmaz

Mustafa Kamil Paşa, henüz yirmili yaşlarında yazdığı Şark Meselesi adlı kitabında İngilizlerin ve diğer emperyalist devletlerin Osmanlı’yı din üzerinden vurduğunu belirtiyor. Mısırlı fikir ve eylem adamı İngiliz işgaline karşı mücadeleden vazgeçmemiş, daima Osmanlı’nın yanında yer almıştı. Otuz dört yaşında vefat etti fakat fikir ve hayalleri Mısır’a canlılık kazandırdı. Mustafa Kamil’in kitabında sözü edilen, Osmanlı topraklarında yaşayan Hıristiyan azınlıklardı. İngilizler bu azınlık gruplarını

Mustafa Kamil Paşa, henüz yirmili yaşlarında yazdığı Şark Meselesi adlı kitabında İngilizlerin ve diğer emperyalist devletlerin Osmanlı’yı din üzerinden vurduğunu belirtiyor. Mısırlı fikir ve eylem adamı İngiliz işgaline karşı mücadeleden vazgeçmemiş, daima Osmanlı’nın yanında yer almıştı. Otuz dört yaşında vefat etti fakat fikir ve hayalleri Mısır’a canlılık kazandırdı. Mustafa Kamil’in kitabında sözü edilen, Osmanlı topraklarında yaşayan Hıristiyan azınlıklardı. İngilizler bu azınlık gruplarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmakta çok da zorlanmadı. Şark Meselesi’nde Ermeni isyanlarını da bu çerçevede ele alır, İngilizlerin onları Girit’te dahi Osmanlıya karşı kullandığını belirtir.


Azınlık grupları kullanarak Osmanlı’yı yıkmaya çalışan emperyalist akıl, Müslüman gruplara sızmayı ve onları ele geçirmeyi de ihmal etmedi. Yirminci yüzyıl tarihini bir de bu açıdan değerlendirmek gerekir.

Türkiye daha iki küsur yıl önce 15 Temmuz gibi tarihinin en ağır saldırılarından birine muhatap oldu, bu saldırıyı yapanlar din adına hareket ettiler. Din kelimesini özellikle kullanıyorum. Örgütlü bir hâlde, tasarlayarak Türkiye’ye düşmanlık gösterdiler. Gezi Kalkışması en az darbe ve işgal girişimi kadar etkiliydi. Onlar da bir ideolojiye yaslanıyorlardı. Açık söyleyelim, dine karşı bir cephe aldıklarını zannediyorlardı. Bu, kısır bir döngüdür. Her iki grup da dışarıdan beslendi; birini Avrupa diğerini İngiltere, Amerika, İsrail destekledi. Düşman gibi gözüken bu iki grup, biri diğerini besleyen ve büyüten bir sarmalın içindedir.

Doksanlı yılların başında her iki grup da ciddî manada kan kaybetmişti. Gençlik hareketleri fikrin temel alındığı bir kimliğe sahip olduğu için düşmanlık üretilemiyordu. Bilinen cinayetler karanlık yılların habercisiydi. Türkiye öfke kazanında kaynadı. Çok sert bir taraflaşma yaşandı. Seksen öncesinin çatışmacı ortamı yeniden ihdas edildi. Kazanan, o günkü adıyla Fetulahçılardı. Sadece Türkiye’de güçlenmediler, küresel ölçekte bir güç oldular. Çatışmacı ve kısır ortam terör grubunu besledi, büyüttü.

Tarih tekerrür etti, aynı çatışmacı ortam AK Parti döneminde tekrar oluşturuldu. Cumhuriyet Mitingleri, Türkiye’nin bir daha aynı yerden vurulmasına zemin hazırladı. Lanetli bir grup; cahil, kimliksiz, kişiliksiz, ehliyet ve liyakat yoksunu, hırsız, korkak ve sinsi insanlar Türkiye’yi içeriden işgal ediyor ama birileri laiklik ve din üzerinden kavga çıkarıyordu. Akıl alacak gibi değildi ama birileri ısrarla bunları el üstünde tutuyordu. Aynı yerden aynı şartlarda aynı insanlar tarafından tekrar tekrar aldatılmak bir kader değildir.

Adam dün terör elebaşını öven kitaplar yazmış, bugün de Atatürk’e sövüyor. Birileri bizi aptal yerine koyuyor. Kimse kusura bakmasın, bunun masum bir davranış olduğunu düşünemeyiz. Örgüt elebaşının, yıllarca, Atatürk düşmanlığı üzerinden pirim yaptığını bu ülkede bilmeyen yoktur. Kendi doğum tarihini bile Atatürk düşmanlığı ile ilişkilendirmiştir. Her şeyi bir propaganda malzemesine dönüştürdüğü bilinen bir gerçektir. Bunun tam karşısında da “ikizi”, Atatürk’ü ilah olarak gördüğünü ve ona taptığını söylüyor. Evet, yine kimse kusura bakmasın, bunlar özenle seçilmiş ve hedefi belli olan cümlelerdir. Biri, yıllarca bu ülkeye Batılı gibi olmayı, onlara benzemeyi anlattı, diğeri Batı adına işgal girişiminde bulundu. Har ikisi de aynı amaca hizmet etti. Her ikisi de bu ülkenin değerlerini tepe tepe kullandı. Cahil, kaba, sevimsiz eski hariciyeci yeni milletvekili her ikisinin özeti gibidir.

Dün oluşan gerilimlerden bu ülkeye yabancı kişi ve gruplar beslendi. Onlar çatışma ve gerilim dönemlerinin çocuklarıdır. 15 Temmuz’da bu kısır döngü kırılmıştı fakat o günden bu tarafa akla hayale gelmeyecek taktiklerle gündemi yeniden şekillendirmeye başladılar. Türkiye, emperyalizme karşı amansız bir mücadele içindedir ve gerçek gündemi de budur. Fakat yukarıda bahsi geçen kişilerin bu mücadele hakkında bir cümlesini duyamazsınız. Fikir dünyaları bağımsızlıkçı bir zeminde oluşmamıştır. Onların oluşturduğu yapay gerilimlerden ancak FETÖ ve benzeri terör yapıları beslenir, büyür. Terör yapıları ancak bu tür zeminlerde meşruluk kazanır. Bağımlı yapıların örtülü işbirliği budur.

Türkiye, bu olup bitenlere layık değildir. Türkiye, kısır tartışmalara ve gerilimlere kurban edilemez. Bugün Türkiye’nin en önemli meselesi emperyalizm ve yerli işbirlikçileriyle mücadeledir. Başka konular üzerinden gerilim ve çatışmaya sebep olanlar, yarın mutlaka işbirlikçilikleri ile hatırlanacaklardır.

#​Mustafa Kamil Paşa
#Osmanlı Devleti
#Din