15 Temmuz devam ediyor

04:003/09/2018, Pazartesi
G: 3/09/2018, Pazartesi
Selçuk Türkyılmaz

Önceki yazılarımızda Türkiye’nin küresel adaletsiz sistem karşısında mücadelesinin önemini vurgulamıştık. Başkan Erdoğan’ın özellikle altını çizerek belirttiği gibi bu, birkaç gün sürecek, gelip geçici bir mücadele değildir. Başkan Erdoğan, uzun dönemli bir mücadeleden bahsederken aslında içinde bulunduğumuz durumun önemine işaret etmekle birlikte esas olarak Türkiye’nin bu mücadeleyi bilinçli bir şekilde seçmiş olmasına vurgu yapmaktadır. Finansal saldırı sonrasında yapılan açıklamaların her birinde

Önceki yazılarımızda Türkiye’nin küresel adaletsiz sistem karşısında mücadelesinin önemini vurgulamıştık. Başkan Erdoğan’ın özellikle altını çizerek belirttiği gibi bu, birkaç gün sürecek, gelip geçici bir mücadele değildir. Başkan Erdoğan, uzun dönemli bir mücadeleden bahsederken aslında içinde bulunduğumuz durumun önemine işaret etmekle birlikte esas olarak Türkiye’nin bu mücadeleyi bilinçli bir şekilde seçmiş olmasına vurgu yapmaktadır. Finansal saldırı sonrasında yapılan açıklamaların her birinde uzun dönemli bir mücadeleden bahsedilmesi çok önemlidir. Elbette bu türden hatırlatmalar bize sürekli olarak 15 Temmuz’u hatırlatmaktadır.



15 Temmuz’un önemini farklı açılardan incelemek mecburiyetindeyiz. Muhakkak bir günde olup bitmiş, anlık bir hadiseden bahsetmiyoruz. Milletimizin işgal ve parçalama girişimini bir gecede hezimete uğratması bakımından üç dört saatlik bir püskürtme mücadelesi söz konusudur fakat o gecenin çok çok gerilere giden tarihi, o gecede yaşanılanlar ve bunların geleceğe etkisi zamanla ortaya çıkacaktır.

2001 ekonomik krizi, Türkiye’yi uçurumun kenarına kadar getirmişti. Türkiye Batı ekseninde yer almanın ötesinde 90’lı yıllardan itibaren yoğun bir şekilde İsrail-Amerika etkisindeydi. Küresel ölçekte büyük değişimlerin yaşandığı 90’lı yıllarda İsrail-Amerika hattının Türkiye üzerindeki baskısı peş peşe ekonomik kriz şeklinde tezahür ediyordu. Çünkü bu kanat fiilî olarak Türkiye’nin maddî imkânlarına çökmüştü. 90’ların hemen başında İstanbul Belediyesi eksenli Türkiye’den çalınan paranın hesabı hiçbir zaman yapılmadı. Hakeza çok büyük ihaleler İsrail’e veriliyor ama karşılığında herhangi bir fayda temin edilmiyordu.

Türkiye, bu çemberi kırmak istedi fakat 94’ten itibaren küresel müdahalelerle yaşanılan ekonomik krizler, çözüm iradesini baskıladı. İstanbul Belediyesi eksenli çalınan maddî birikimlerin hesabı sorulamadığı gibi ekonomik krizlerde işbirlikçilerin rolü de örtülü kaldı. 1999 ve 2001 krizleri bağımlı siyasî hayatın devamı bakımından önemli kırılmalara işaret eder. 28 Şubat’ın büyük generallerinin kısa sürede tasfiye edilmesi, Türkiye’nin yeni dönem siyasetini anlamak açısından büyük öneme sahipti. Türkiye, bedeli ne olursa olsun yeni bir karara vardı. Yeni dönem siyasetinin güçlü temsilcisi Erdoğan’dı. Açık bir şekilde söylemek gerekirse bu antiemperyalist bir siyasetti.

Akdeniz’i kuşatan İslam ülkelerinin 90’lı yılların başından itibaren terör kıskacına alınması çok önemlidir. Küresel emperyalist sistem terörü siyasî bir araç şeklinde kullanmaya başladı. İslam dünyasının birbirine çok yakın bölgeleri işgal ediliyor, katliam ve soykırımın hesabı sorulmuyor fakat devlet dışında geliştirilen mücadele biçimleri terör kategorisine dâhil ediliyordu. Bu şekilde Batılı müdahalenin her çeşidine meşru bir zemin oluşturuluyordu. Benzer bir sistem Türkiye için de hazırlanmıştı fakat rahmetli Erbakan, usta bir siyasetçi olarak bu oyunu bozdu. Küresel emperyalist sistem Erdoğan’ın ilk yıllarında benzer bir siyaset takip etti. Bu dönemde de Türkiye terör kıskacına alınamadı. 2007’de yaşanılan cumhuriyet mitingleri de incelenmiş değildir. FETÖ’nün devlet organlarını hızlı bir şekilde ele geçirmeye başlamasıyla bu hadise arasındaki ilişki, Türk siyasî hayatının karanlık noktalarından biridir.

2009’da Erdoğan’ın “one minute” çıkışı ile Gezi Parkı kalkışmasına milletin verdiği cevap arasındaki etkileşim, Türkiye’nin terör parantezine alınamayışını izah eder. 2008 küresel ekonomik krizi Türkiye’ye aradığı imkânı sundu. FETÖ’nün tasfiye süreci de bu dönemde alınan kararların neticesinde başladı. FETÖ’nün küresel emperyalist sisteme aracılık ettiği bilinmeyen bir husus değildi.

Türkiye’nin takip ettiği siyasetin, Amerika-İsrail-İngiltere ve yancılarına karşı antiemperyalist mücadeleye bir model oluşturduğunu söylememiz gerekir. Çünkü ilk defa millet iradesi ile devlet aklı bir araya gelmiştir. Bu da Fransız İhtilali, Ekim Devrimi ve İran devrimi ile 15 Temmuz’un farkıdır. Türkiye, dönüşümü zamana yayarak gerçekleştirdi. Bu dönüşümün etkileri de uzun süreli olacaktır.

Başkan Erdoğan, mücadelenin uzun süreceğini söylüyor. Türkiye 15 Temmuz’da emperyalist saldırıları püskürtmüş ve onların içerideki uzantılarını etkisizleştirmişti. Erdoğan’ın sözleri 15 Temmuz’un kararlı duruşu ile açığa çıkan ruhu yansıtmaktadır.

#Türkiye
#ABD
#15 Temmuz

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.