Resmen öldük öldük dirildik. Kabus gibi geçen o son dakikalarda golü İsviçre atsaydı şimdi dönüş hazırlıklarındaydık. Maç berabere bitse, Çek Cumhuriyeti''ni mutlak yenmek zorundaydık... Ve de İsviçre''nin Portekiz ile oynayacağı maçın sonucunu bekleyecektik. Arda''nın golü ile hepimiz yeniden yaşama döndük. Tribünde sarmaş dolaştık. Aynen sahadakiler gibi. Anormal bir sevinçti. İnanamıyorduk.Coşku maç sonrası Basel sokaklarına da taşmıştı. Ay-yıldızlı bayrağım ellerde tüm görkemi ile dalgalanıyordu.
Resmen öldük öldük dirildik. Kabus gibi geçen o son dakikalarda golü İsviçre atsaydı şimdi dönüş hazırlıklarındaydık. Maç berabere bitse, Çek Cumhuriyeti''ni mutlak yenmek zorundaydık... Ve de İsviçre''nin Portekiz ile oynayacağı maçın sonucunu bekleyecektik. Arda''nın golü ile hepimiz yeniden yaşama döndük. Tribünde sarmaş dolaştık. Aynen sahadakiler gibi. Anormal bir sevinçti. İnanamıyorduk.
Coşku maç sonrası Basel sokaklarına da taşmıştı. Ay-yıldızlı bayrağım ellerde tüm görkemi ile dalgalanıyordu. Tüyleri diken diken eden tablolar yaşanıyordu. Gurbetçilerimiz başları dik haykırıyorlardı. Türkiye Basel''e sığmaya çalışıyordu. Hele o TV çekimlerinin gerçekleştirildiği standlar sevgi seli ile yoğuruluyordu. Ahmet''im, Mehmet''im Türk oğlu Türk''üm birbirine kenetlenmişti.
Portekiz maçındaki o kişiliksiz futbola kahrolanlar bu kez kahramanlık türküleri söylüyorlardı. Oyuncularımızın ilk yarıdaki skora isyan edişleri gurbetçilerimizi mest etmişti. Onlar kafa tutan boyun eğmeyen yürekli bir manga istiyorlardı.
Tekniği taktiği bir kalemde kafalarından silmişlerdi. 4-3-3, 4-4-2 gibi rakamlar onları hiç ama hiç ilgilendirmiyordu. Geçerli olan sadece skor tabelasında asılı duran o 2-1''di. Herkes buna odaklanmıştı.
İlk on birimizi çoktan unutmuşlardı. Oyuna girenler çıkanlar umurlarında bile değildi. Kazanmıştık ve grubumuzdan yükselme şansımızı son maça taşımıştık. Artık onlar çalıştıkları iş yerlerinde göğüslerini kabartarak dolaşacaklardı.
Maçtan sonra bir gurbetçimiz yanıma yaklaştı ve aynen şunları söyledi. “İsviçre''ye de yenilseydik, oğlum bir hafta okuluna gitmeyecekti. Arkadaşlarının onunla dalga geçmesine tahammül edemiyor.”
Elbetteki fazla duygusal, fazla abartılı bir değerlendirme. Ancak Avrupa''daki yurtdaşlarımızın karşı karşıya olduğu gerçek ne yazık ki bu. Onlar 2. planda kalmanın ezikliğini sportif başarılarla gidermek istiyorlar. “İşte Türk''ün gücü... İşte Türk''ün yumruğu... Biz adamı böyle deviririz...” demek istiyorlar.
Hiç unutmam yıllar önce Beckenbauer, Müller, Maier, Vogts, Netzer gibi o zamanın en ünlü futbolcularından oluşan Alman Milli Takımı ile Köln''de (1-1) berabere kalmıştık. Maçtan sonra hepimiz omuzlardaydık. Gurbetçilerimiz otobüsümüzün önüne yatmışlardı. İnanılmaz bir sevgi yoğunluğuydu. Biz futbolcular olarak mutluluktan uçuyorduk. Aradan geçen süre yaklaşık 35 yıl. Duygular birebir aynı. Ortamda en ufak değişiklik yok. Kazanmak damarlarımıza işlemiş bir kere. Yenilgiler, başarısızlıklar bize göre değil. Aşağılanmaya, hor görülmeye hiç tahammülümüz yok. Biz böyle bir milletiz işte.