Hangi demokrasi?

00:0024/10/2012, Çarşamba
G: 6/09/2019, Cuma
Sanlı Sarıalioğlu

Konuşurken lafların nereye gittiğini düşünmek lazım. Aykut Kocaman da "polemiğe girmeyeceğim" derken polemiğe balıklama atlıyor...Fenerbahçe"de sular biraz durulmaya yüz tutmasın. Hemen birileri ortaya çıkıyor ve eski konuları yeniden masaya yatırıyor.Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulunda söz alanlar, Alex"e verdiler veriştirdiler. En ilginci de şu oldu: "Alex"e dayalı sistem değişirken, krallıktan demokrasiye geçişi Alex içine sindiremedi"Alex son davranışlarıyla gönderilmeyi gerçekten hak etti. Bu

Konuşurken lafların nereye gittiğini düşünmek lazım. Aykut Kocaman da "polemiğe girmeyeceğim" derken polemiğe balıklama atlıyor...

Fenerbahçe"de sular biraz durulmaya yüz tutmasın. Hemen birileri ortaya çıkıyor ve eski konuları yeniden masaya yatırıyor.

Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulunda söz alanlar, Alex"e verdiler veriştirdiler. En ilginci de şu oldu: "Alex"e dayalı sistem değişirken, krallıktan demokrasiye geçişi Alex içine sindiremedi"

Alex son davranışlarıyla gönderilmeyi gerçekten hak etti. Bu yönde epeyce yazdım. Ancak bunu durmadan pişirip pişirip sofraya getirirseniz, yara kapanmaz. Alex, Fenerbahçe"de önemli bir sayfaydı. Kendisi bu sayfanın kötü kapanmasına neden oldu.

Bu söylemde "Krallıktan, demokrasiye geçiş" lafı da garibime gitti. Fenerbahçe"de zaten Aziz Yıldırım krallığı yok mu? Futbol dünyamıza Aziz Yıldırım"dan daha büyük bir kral geldi mi? "Gerekirse 3 dakikada değil, 1 saniyede karar veririm. Babamı bile tanımam" diyen, sahanın içine inen, soyunma odasına giren, hakem odalarının önünde volta atan, herkese kendince ders veren Aziz Başkan değil mi?

Hangi demokrasiden söz ediyorsunuz? İşte onun için ben diyorum ki, konuşurken lafların nereye gidebileceğini de düşünün.

AZGIN AZINLIK

Bir başka düşünmeye gerek duymadan konuşan da Aykut Kocaman. Bursaspor ile oynadıkları maçtan sonra bir basın mensubunun, "Son dönemde bazıları Alexçi, bazıları da Aykutçu oldu" yorumuna Aykut hoca kalktı uzun uzun yanıt verdi. Bakın şu söylediklerine: "Polemiklerin içinde yer almak istemiyorum. Sorunları çözmeye çalışan insanım. Ben böyleyim, bunu değiştirmek için çaba harcamayacağım. Bizi falancı, filancı pozisyonuna sokmak doğru değil. Zamanı geldiğinde burada bir dakika daha fazla kalmayacağım. Azgın bir azınlık var. Ne yapmaya çalıştıklarını anlamıyorum."

Sevgili hocam ne gerek var bu laf karmaşasına. "Polemiklere girmeyeceğim" diyorsunuz, polemiğe balıklama atlıyorsunuz. Durmadan "Çeker giderim" diyerek elinizi zayıflattığınızın farkında değil misiniz? Siz Fenerbahçe"nin teknik patronusunuz. Siz büyük bir kulübün komutanısınız. "Zamanı geldiğinde burada bir dakika kalmam" mesajı özellikle futbolcular üzerindeki etkinliğinizi en alt düzeye düşürür. Camianızın size olan güveni sarsılır. "Azgın azınlık" derken kimleri kastediyorsunuz? Sizi eleştiren azgın mı oluyor? Kendinizi dokunulmaz olarak mı görüyorsunuz? Neden hep asık bir suratınız var? Gülümsemeyi biraz olsun deneyemez misiniz?

Fenerbahçe kaosu seviyor. Hatta diyebilirim ki, kaosla besleniyor. Biraz susmak, olayları soğutmak acaba daha iyi olmaz mı?

Zor dostum zor

Beşiktaş"ın, Trabzonspor karşısında ikinci yarıda gösterdiği üstün performans sakın yanılgılara neden olmasın… Ve de hiç kimse, "Tamamdır, Beşiktaş bundan sonra gümbür gümbür yoluna devam eder" şeklinde düşünmesin. Evet, Beşiktaş ikinci yarıda çok iyi oynadı, ama golcü sıkıntısı çektiği yine belgelendi. Topu kaleye yuvarlayamazsan, boşa kürek çekmiş olursun. Bütün iyi niyetin bir anda sıfırlanır. Şu andaki kadrosu ile Beşiktaş"ın bu problemi çözmesi çok zor. Olcay, Holosko, Veli ve Necip golcü değiller. Batuhan yerlerde sürünüyor. Çabuk, seri, dripling yapacak, rakipten adam eksiltecek bir santrafor yok. Mustafa Pektemek böyle biri, ancak uzun süredir sakat. Dönmesi de yakın süreçte değil.

Geri dörtlünün 2 kanadındaki, Hilbert ve Uğur hücum girişimlerinde dağınık. İsmail bu yönüyle sivriliyordu, O da sezon başından bu yana sakat. 2 aydan önce dönemez. Gol için geriye kalan, Fernandes ve Almeida. Bir de son maçtaki performansı ile Oğuzhan. Bu tablo iç açıcı değil ama gerçek. Görüntünün değişmesi için, çabuk, kıvrak bir santrafor, iki kanatta da oynayabilecek bir oyuncu ve orta alanda hem savunma hem de atak işini yapacak bir başka oyuncu kesinlikle şart. Sezon başında bunu defalarca yazdım ve söyledim. Umarım Ocak"ta gerçekleştirirler. Yoksa zor dostum zor.

Selim bey!

Milli Takımlar Komitemiz varmış. Bunun da Başkanı Sayın Selim Koray"mış. Yakın zamana kadar böyle birinden haberimiz yoktu. Sayın Koray son günlerde ekranlara çıkmaya, spor programlarına katılmaya başlayınca kendisini tanıma şansını yakaladık. Maşallah dört dörtlük konuşmalar yaptı, ufkumuzu müthiş açtı!

Göreve başladığında bulunduğu pozisyonun ne anlama geldiğini bilmiyormuş, bir türlü de anlayamamış. Zaten kimse de kendisine ne yapması gerektiğini anlatmamış. Selim bey de bunun üzerine "Hiç değilse önümüzdeki 10- 15- 20 yılın planlamasını yapayım" demiş. Selim bey Milli Takımımızı son maçlarda çok beğenmiş. Çevresinden de Selim beye dönüşler bu şekilde olmuş. Herkes Selim beye, "Her şey yolunda, çok başarılısınız, aferin" gibilerinden laflar etmiş. Selim bey de çok mutlu olmuş.

Vah futbolum vah! Ne durumlara düştük. Sayın Koray, inşaat sektöründeymiş. İnşaatçıyı alıp böyle bir göreve getirirseniz, daha başka ne beklersiniz? Selim bey bir de 20 yılın planlamasını yapacakmış! Bir başka anlayamadığım, Selim beyin uzmanlık isteyen böyle bir görevi kabul etmesi. Bu kadar mı cazip bu mevkiler? Reklam için değer mi her şeye eyvallah demek?

Acıklı halimize güler misiniz, yoksa ağlar mısınız? Spor programlarındaki arkadaşlar Selim beye ister istemez güldüler. Ben, çok yönlü üzülmeme karşın gülmeme de engel olamadım. İşin ilginç yanı, Selim bey içine düştüğü durumun farkına varmadan konuştu da konuştu.

İşte Milli Takım ve işte Milli Takımlar Komitesinin Başkanı. Daha ne bekliyorsunuz?