Umarım “gerçekçi ve tabii koalisyon” olmaz

04:0013/07/2015, понедельник
G: 13/09/2019, пятница
Salih Tuna

İsmet Özel yıllar önceBalçiçek'in (İlter)KarşıtGörüşprogramında,biz birçok şeyi artık toplumda tesir uyandırması imkansız olduğu zaman öğreniriz,demişti.Hrant Dinkolayında aynen böyle olmadı mı?Yıllardır bu suikastın üzerindenPRyaptılar, kendilerine alan açtılar, neden suikast çözülmüyor diyeAK Parti'yi matine- suare töhmet altında tuttular…Ne zamanki…İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı soruşturma sonucundaDinkcinayetinde“paralel yapının"dahli olduğunu,Ramazan AkyürekveAli Fuat Yılmazer'in

İsmet Özel yıllar önce
Balçiçek
'in (İlter)
Karşıt
Görüş
programında,
biz birçok şeyi artık toplumda tesir uyandırması imkansız olduğu zaman öğreniriz,
demişti.

Hrant Dink
olayında aynen böyle olmadı mı?

Yıllardır bu suikastın üzerinden
PR
yaptılar, kendilerine alan açtılar, neden suikast çözülmüyor diye
AK Parti
'yi matine- suare töhmet altında tuttular…

Ne zamanki…

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı soruşturma sonucunda
Dink
cinayetinde
“paralel yapının"
dahli olduğunu,
Ramazan Akyürek
ve
Ali Fuat Yılmazer'
in ifadelerine de dayandırarak net bir şekilde ortaya koydu, suspus oldular.

Bizim tertibin (Can Dündar)
Cumhuriyet
gazetesi 1915 yangınını, Türkçe karşılığı
“bir daha asla"
olan
Ermenice
manşetle görmüştü.

“Bir daha asla…"
ha?

Dink suikastındaki
“paralel elleri"
taammüden görmezlikten gelmekle, cinayeti adeta
“bir daha"
işlediniz ama! (“Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir" buyrulur Kur'an'da.)

Konsorsiyumdaki yerinizi aldınız.

Doğrusu bu da göreviniz, bir şey diyemeyiz. Malum,
Taraf gazetesi
deşifre olunca görev size düştü.

Ya diğerleri…

Yazmıştım: “Ota b.ka soru soran
Ahmet Altan
, Gölcük'te bir döşemenin altında gizlenen bilmem kaç nolu CD'yi eliyle koymuş gibi bulabilecek kadar
'maharetli'
olan cemaatçi polis ve istihbaratçıların (Marquez'in 'Kırmızı Pazartesi' misali) herkesin beklediği bir cinayete nasıl engel olamadıklarını ve aradan geçen onca yıla rağmen mezkur cinayeti neden çözemediklerini bir kez olsun sormadı…"

Sormasından geçtik, her şey apaçık ortaya çıktığı halde bir kelime bile etmedi.

Her fırsatta bunun hesabını sormak boynumuzun borcudur, tekrar tekrar soracağız.

Evet,
Cemal Hasan
neden susuyor hâlâ?!

Ahmet Altan'
a
“Hrant Dink ödülü"
veren komisyonun üyesi değil miydi?

Neden susuyor?

Artık meczupluğa vardırdığı Erdoğan takıntısıyla bu utançtan kurtulacağını mı sanıyor?

Hepsinin dilleri lal olmuştur.

Hadi bunlar susuyor, cinayetin gizli elleri deşifre oldu, neden gündem olmuyor peki?

Gündem olsaydı zaten öğrenmiş olamazdık değil mi?

***

Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'
a suikast planı iddiası gündemi kaplamıştı.

Genelkurmay'
ın yaptığı açıklamada, 2 subay aslında başka bir şey araştırmak için (sokak istihbarı ) ordaydı deniliyordu.

21 Aralık 2009
suikast planının konuşulduğu söz konusu televizyon programında
Balçiçek
İlter, 2 subaydan bir tanesinin ev adresini yuttuğunu söyleyince İsmet Özel,
“yutma ve yutturma var"
diyerek söze başlamış ve şöyle sürdürmüştü:
“Biz dünyanın her yerinde yaşayan insanlar, sadece Türkiye'de değil, bir takım haberlerin ne olduğuna dair aslını bilme şansına sahip değiliz. Bize bir şey söylüyorlar, biz de önceki şartlanmalarımıza göre tavır alıyoruz. Eğer hazırlıksız insanlarsak ortama uyuyoruz. Ama bir takım tecrübeler geçirmişsek bu işin arkasında ne olduğuna dair kafamızda daha açık şeyler var (…) Evet biz birçok şeyi artık toplumda tesir uyandırması imkansız olduğu zaman öğreniriz.
Şu anda çok taze bir şey var. İnsanların ayranı kabarmış durumda, bu durumda biz gerçekleri fark edemeyiz…"

Uzun lafın kısası, İsmet Özel, Bülent
Arınç suikastının
konuşulduğu gün bunun
uydurulmuş
bir şey olduğunu ifade etmişti.

Dediği gibi de çıktı.

Yıllar sonra
“paralel yapı"
deşifre edilince, mahut suikast planının da
“kozmik odaya"
girmek için bir “ayaktan" ibaret olduğu öğrenildi.

Yazık ki yazık, her şey ortaya çıktı ama toplumda tesir uyandırmadı.

***

Peki,
HDP
'nin büyük değişimini, mesela,
MHP
'ye
Kılıçdaroğlu
vekaletiyle “başbakanlık" teklif etmekle hangi “çözümü" gerçekleştirmek istediğini öğrendiğimizde toplumda herhangi bir tesir olacak mı?

Korkarım hayır!

Hangi çözümü gerçekleştirmek istediklerini kuşkusuz bilemiyoruz ama hangi çözümsüzlüğe neden oldukları artık ayan beyan ortada.

Bunu da
Akşam gazetesinde
, 7 Haziran seçiminden önce, 31 Mayıs 2015 tarihli yazısında değerli yazar
Etyen Mahçupyan
öngörmüştü:
“HDP açıkça AKP'ye karşı olduğunu, Erdoğan'ı başkan yapmayacağını söylüyor. Ancak bunun çözüm sürecini nasıl etkileyeceği hakkında hiçbir değerlendirme yapmıyor. Eğer HDP barajı geçer ve örneğin AKP de Meclis çoğunluğunu elde edemez ise acaba karşımıza nasıl bir siyasi gündem çıkar? Üç partinin koalisyonu saçma bir hayalden ibaret. Şu seçim süreci bile hangi koalisyonun gerçekçi ve 'tabii' olduğunu ortaya koyuyor. Bu bir AKP / MHP koalisyonu olacaktır… Kısacası eğer HDP'nin hedefleri tam olarak tutarsa karşımızda çözüm sürecini rafa kaldıran bir siyasi ortam bulacağız..."

Umarım “gerçekçi" ve “tabii" olan koalisyon şekli gerçekleşmez.

İlk günden beri söylüyorum tek çözüm tekrar seçimdir.
#İsmet Özel
#Bülent Arınç
#Erdoğan