O kanun değişmeden asla

04:0023/11/2015, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Salih Tuna

İktidarın yolu bürokrasiyi elde etmekten geçiyorsa, dahası başka hiçbir şekilde gerçek iktidar sahibi olunamıyorsa ister istemez birileri bürokrasiye göz dikecek, bürokrasi alanında “sızıntı” faaliyeti sürdürecektir.Böyle de oldu.Buna “hoşgörü”, buna “hizmet” buna “vatan millet Sakarya” demeleri durumu değiştirmez.Zatenparalel örgütde12 Eylül 2010referandumuylaHSYK'da da yapılanmasını tamamlamış, 17 Aralık 2013'te de (Pensilvanya'nın ifadesiyle) “teknik nakavt”a kalkışmıştır.Lafın düzünü edecek

İktidarın yolu bürokrasiyi elde etmekten geçiyorsa, dahası başka hiçbir şekilde gerçek iktidar sahibi olunamıyorsa ister istemez birileri bürokrasiye göz dikecek, bürokrasi alanında “
sızıntı
” faaliyeti sürdürecektir.

Böyle de oldu.

Buna “
hoşgörü
”, buna “
hizmet
” buna “
v
atan millet Sakarya
” demeleri durumu değiştirmez.

Zaten
paralel örgüt
de
12 Eylül 2010
referandumuyla
HSYK
'da da yapılanmasını tamamlamış, 17 Aralık 2013'te de (
Pensilvanya'nın ifadesiyle
) “
teknik nakavt
”a kalkışmıştır.

Lafın düzünü edecek olursak, hedeflenen, seçilmiş demokratik iktidarı vesayet altına almaktı.

Mülâaneci
bürokratik iktidar” için de, Erdoğan'ın olmadığı “
gevşek
” bir iktidar gerekti. Yani, perde arkasındaki bürokratik iktidarın mesajlarını almaya ayarlı bir AKP iktidarı…

Bunun için de Erdoğan'a, 7 Şubat 2012'deki MİT krizi gibi birçok “tuzak” kurdular.

Lakin, bütün tuzakları bozuldu.

Dahası, Erdoğan, “inlerine gireceğiz” dedi, inlerine girildi.

Şimdi bambaşka “paralel” tuzaklar peşindeler.

Başkanlık sistemine karşı sadra şifa tek kelime etmeden sırf şahıs eksenli karşı çıkanlara dikkat ederseniz ne demek istediğimi anlarsınız.

*

“Teknik nakavt” sonuç itibariyle “
eski rejimin
” vesayetçi doğasının sentezlenmesinden ibaretti.

Örneğini de motivasyonunu da “eski rejimden” alıyordu.

Neydi eski rejim peki?

Görünürde iktidar sandıktan çıksa da asla gerçek iktidar olmazdı.

Eski rejimin hülasası buydu.

Bunu da açık seçik dillendirirler, “İktidar olabilirsiniz ama muktedir olamazsınız” derlerdi.

Hatta bir rektör eskisi, yüzde 99,9 ile iktidara gelseniz bile muktedir olamazsınız demişti. (İktidar olununca da “vay muktedir” diye ciyaklıyorlar, o ayrı tabii.)

Uzun lafın kısası, tek başına iktidara gelseniz de meşruiyetin esas kaynağı “eski rejimin” olanca vesayetine boyun eğmekti.

Bu gerçeği kabullenmeyenlerin akıbetinin Menderes'le aynı olacağı söylenirdi.

Seçilmiş demokratik iktidarın kulağına kar suyu kaçırmak da 10 yılda bir darbe yapmaya elverişli ortamı hazırlamak da malum medyanın “görevleri” arasındaydı.

Mahut “eski rejim” mekanizmasında en ufak arıza çıksa, “
rejim bunalımı
” heyulasıyla seçilmiş demokratik iktidara anında ayar verilirdi.

Ayar yemek istemeyenler de ya darağacını boylar ya envaiçeşit ayak oyunlarıyla alaşağı edilir ya da itibarsızlaştırılarak etkisiz hale getirilirdi.

*

Hem “
eski rejimin
” sözcüleri hem de “
teknik nakavt
” yapmaya çalışan mülâanecilerin
7 Haziran seçimleri
ardından bir heyula mesabesinde terennüm ettikleri kavram hangisiydi?

Restorasyon
değil miydi?

İlginçtir;
Gezi gericiliğinde
de aynı çevreler “
her şey sandıktan ibaret değildir
” diyerek vesayete kapı aralamaya çalışmışlardı.

Başkanlık sitemini adamakıllı tartışmak yerine şahıs eksenli boğuntuya getirmeye çalışanların önde gidenleri de bunlardır.

Kimse kendini kandırmasın, vesayetçi rejim tehlikesi geçmiş değildir.

Türkiye'de şayet 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nu değiştirilemezse (
ki anayasa değişikliği gerektiriyor
) paralel yapı bürokrasiden asla temizlenemez.

Şunda hiç kimsenin şüphesi olmasın:

Paralel yapı eski rejimin artıklarıyla birlikte, seçilmiş demokratik hükümetin zayıflayacağı anı kolluyor.
#kanun
#iktidar
#paralel yapı