O da olacak ve sen yine ağlayacaksın

04:007/12/2016, Çarşamba
G: 17/09/2019, Salı
Salih Tuna

İsmi bende mahfuz bir öğretmen
İzmir
'den mesaj çekmiş, “
Ben de Aralık ayı maaşımı bağışlamak istiyorum. Ama nereye göndereceğimi bilmiyorum…
” diyor.


Bir başkası

Trabzon

'dan mail atmış; anlaşılan o ki dolarınızı TL'ye çevirin çağrısını yanlış anlamış.



Diyor ki; “

850 dolarım vardı bozdurdum. Para bende, gelsin devlet alsın onu benden…



Bu millet böyle bir millet.



Sayın Cumhurbaşkanımız

geçen gün “

yalnızım

” dedi (ona bu duyguyu yaşatanlar utansın, ayrı konu) ama bu millet “

ölümüne

” onun arkasında.



Tanklara çıplak ellerle karşı koyan bu millet ekonomik ablukaya karşı da koyacaktır.



Paniğe hiç gerek yok; 2001'de, repo piyasasındaki faizlerin 7. 500'leri gördüğü Türkiye'den bu günlere geldik.



Başardık, yine başaracağız.



AK Parti

2002'de iktidara gelir gelmez müthiş bir aşkla geceli gündüzlü çalıştı; “

diklenmeden dik durarak

” kuşatıcı bir politika izledi; İstanbul'u finans merkezi yapmak için gerekli reformları yaptı.



Her şeyi son derece planlı programlı yürüttü. Dostları arttırmaya çalıştı; köprüler yıkmak yerine, köprüler kurmayı seçti.



Bugün de öyle yapmak mecburiyetimiz var.



Ülkemiz

15 Temmuz gecesi

çok ağır, çok kahpe bir işgal saldırısına maruz kaldı ama biz bunu dış çevrelerde hâlâ hakkıyla anlatamıyoruz.



Duyarlığı diri tutmak için iç kamuoyuna yönelik söylemlerde makul miktarda hamaset olması gayet normaldir; lakin, dış piyasada hamaset zerre miskali çalışmaz.



FETÖ

'nün ne menem bir örgüt olduğunu daha içerdeki şebeleklere anlatamadık, elin Hans'larına nasıl anlatacağız?



Terör örgütü dediğinde, adamın aklına sadece konvansiyonel terör örgütleri geliyor.



Hem Kürtçü hem Türkçü, hem Kemalist hem anti - Kemalist, hem dindar hem dinsizin aynı örgütte (FETÖ) yer alabileceğini aklı almıyor ki?!



Ne ki, akıllarının alacağı şekilde anlatmamız lazım.



Şayet biz TSK'daki generallerin yarısını ve tüm polis teşkilatını ele geçiren, yargıyı, eğitimi ve iş dünyasını kontrol eden dünyada eşi benzeri olmayan bir örgütü (FETÖ) tasfiye etmeye çalıştığımızı adamakıllı anlatamazsak, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek şekilde 500 şirkete el koymamızın gerekçesini de anlatamayız.



Anlatamayınca da yabancı yatırımcı gelmez, gelenler de elini ayağını çekmeye koyulurlar.



Biz anlatsak da anlamazlar, anlamak istemezler; ümüğümüzü sıkmak istiyorlar zaten, neden anlasınlar…

” yollu itirazları duyar gibiyim.



Her şeyden evvel şunu söyleyeyim, bu tarz itirazlar sadece çözümsüzlüğün ifadesidir.



Dünyadaki “

değişimi

” biz belirlemiyoruz. Liberal sistem dairesinde onca yıldır yelken açıyoruz. Madem öyle alın misketlerinizi gidin, biz oynamıyoruz, diyemeyiz.



Bir de unutmayalım: Yatırımcı nihayetinde kârına bakar.



Yabancı sermaye güven ister, belirsizliğe hiç tahammül göstermez. Hülasa, yarınlardan emin olmak ister. (Dünyanın finans merkezi Londra'da en son kanun değişikliği 1937 de gerçekleşmiş.)



Güven verecek işler yapalım.



Mesela, çağıralım ülkemize en büyük yatırım yapanları konuşalım; ne istiyorsunuz, diye soralım. Samimiyetle dinlendiklerini hissetmeleri bile çok olumlu sonuç doğuracaktır.



Yurtdışı piyasalarında güven oldukça azaldı ve iç tüketim de bir hayli daraldı.



Risk almamak için gördüğünü söylemeyen ama arkadan lagaluga edenler, her gün kutsal kripto avcılığına çıkan sosyal medya şovalyelerinin gözüne girmek için popülist çıkışlar yapanlar var ya,

Sayın Erdoğan

'ı “yalnız” bırakanların en sinsileri bunlardır. Neyse…



Dünkü yazımda kısa, orta ve uzun vadede neler yapılması gerektiğini dercedeceğimi belirtmiştim.



Kısa vadede

yapılması gerekenlerden, yabancı yatırımcıyla diyalog kurmak ve güven ortamı inşa etmek olduğunu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım.



Devam edelim: Öncelikle piyasaya likidite vermek lazım. Bir de, ekonomiyle ilgili her kafadan ses çıkmamalı;

mesajlar tek bir elden ve güven verecek şekilde verilmeli

.

(Bu arada, faizle ilgili en önemli sorun mevduat kapma kavgasıdır. Fakat bankalar hiçbir şekilde kredi portföylerini menkul kıymetleştirme çalışması yapmıyor. Oysa bunu yapsalar hem mevduat kadar cazip getirili bir ürünü piyasaya sunmuş olurlar hem de likidite ile sermaye yeterliliğinde rahatlamış olurlar.)



Orta vadede,

uzun yıllardır konuşulan ve birçok programa girmiş yapısal reformlar için yasal değişiklikler behemehal yapılmalıdır…



İhracatçılar modern zamanların akıncılarıdırlar. Bir birim döviz için gitmedikleri coğrafya, almadıkları risk yok. Maliyeden vergi iadesi sürecinde “

banka teminat mektubu

” istenen ihracatçılarımıza kesin kolaylıklar sağlanmalıdır.



Bir de vergiler azaltılmalı.

AB ülkelerindeki

vergi emsal gösterilmesin. AB ülkelerinde sermaye birikimi tamamlanmış, biz henüz gelişmekte olan ülkeyiz.



Uzun vadede,

ekonominin dışa bağımlılığı azaltılmalı, tüketime dayalı büyümeyi değiştirmek üzere üretimi teşvik eden uygulamalar hayata geçirilmeli. Bunun için de üretime kolaylık sağlanmalıdır. (AVM'ler 1-2 yılda bitirilip faaliyete geçerken bir fabrikanın sadece izinlerini almak 2-3 yıl sürüyor. Böyle olmaz.)



KOBİ'lerde istihdamın arttırılması için destek olmalı.



Uzun lafın kısası, daha az tüketip, daha çok tasarruf etmeliyiz. Tasarruflarımızı da yatırımlara dönüştürerek üretimi ve istihdamı arttırmalıyız.



Aklımızdan çıkarmayalım: En büyük, en çetin savaş şu an ekonomik alanda sürüyor.



Hiç kuşkunuz olmasın; yeryüzündeki tüm mazlumların 15 Temmuz direnişini gıptayla izlediği bu millet, yine başaracaktır.



Ve, sen yine ağlayacaksın, ey bu şanlı millete musallat olan Pensilvanya iblisi.




#AK Parti
#Dolar
#FETÖ